.

.
.

1 Eylül 2020 Salı

1 EYLÜL (AĞUSTOS OKUMALARI)

Efendim, Leylak Dalı gururla sunar, üzerime serpilmiş ölü toprağını şık bir hareketle silkeleyip özüme döndüğüm için mutluyum. 8 aylık dönemde okumayı planladığım kitap sayısını 1 Eylül itibariyle gerçekleştirmiş bulunuyorum.  Şimdi diyeceksiniz ki tek derdin bu mu, yoo başımızın üzerinde pandemi gibi kocaman bir Demokles kılıcı sallanırken tek derdim okuduğum kitap sayısı olamaz elbette ama bunlar da benim kişisel, küçük mutluluklarım. En azından her zamanki rutin alışkanlıklarımı gerçekleştirebilmenin keyfini yaşıyorum. Ağustos ayı 17 adet kitapla sona erdi, toplamda 80 kitaba ulaştım ki, yıllardır düzenli olarak okuduğum her ay 10 kitap hedefime de böylece kavuştum. Eve kapandığımız şu dönemde insanı-en azından ben insanı-mutlu eden okumaktan başka ne var ki?

Gelelim kitaplara:


-Ağustos ayının ilk kitabı herkesin okuyup çok beğendiğini söylediği, 2018 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Olga Tokarczuk'un "Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde"si oldu. Özellikle kışları iyice ıssızlaşan, soğuk, karlı bir köyde yaşayan, astrolojiye meraklı, çevreci, hayvansever, hafiften esrik Janina'nın polisiye tadı veren kendine özgü öyküsü anlatılıyor kitapta. Gizemli bir macera, sonuna kadar ilgiyi kaybetmeden okutuyor ama sanırım beklentimi fazla yüksek tutmuşum ki başkalarının göklere çıkardığı kadar çok sevemedim ama bir Tokarzuck kitabı daha okur musun deseler "Evet" derim, zira farklı bir yazım tarzı ve konulara farklı bir yaklaşımı var yazarın.


-Polisiye okumayı sevdiğimi beni takip edenler bilir, özellikle daha derinlikli, edebi okumaların aralarına teneffüs mahiyetinde polisiye kitaplar sıkıştırmayı tercih ederim. Gencoy Sümer'in ve kitaplarının adını yanılmıyorsan Twitter'de tesadüfen gördüm. Polisiyede farklı bir yazar arayışındaydım ve hemen ısmarladım iki kitabını ve "Feneryolu Cinayetleri" ile başladım. Polisiyede ilk kıstasım katilin daha kitabın başında tahmin edilmemesidir. Romanın bütün gizemini alır götürür zira. Gencoy Sümer bu bakımdan olumlu not aldı. İnsanı fazla yormayan, rahatlıkla okunan, yer yer eğlenceli bir polisiye idi. 80'li yıllarda geçen bir Kerim Ülkü polisiyesi, Kerim Ülkü Beyoğlu'nda ünlü ve şık bir restoranı olan tanınmış bir aşçı ama onun dedektiflik yönünü çok az kişi biliyor. Gizemleri Kerim Ülkü çözüyor, kendisine yardımcı olan gazeteci arkadaşına da olayın kitabını yazmak düşüyor. Polisiye sevenlere tavsiye ederim...


-"Yüklerin En Değerlisi" insanı hüzne boğan çağdaş bir masal, ince ama dolu dolu bir kitap. Parmak Çocuk masalından izler taşıyan kitapta 2. Dünya Savaşı, Yahudi kırımı, toplama kampları ve her şeye rağmen iyi insanlar bir masal atmosferinde konu ediliyor. Okumalısınız...


-Bu ay en severek okuduğum kitaplardan biri Ali Smith'in "Sonbahar"ı oldu. 100 yaşındaki Daniel Gluck ile 32 yaşındaki Elisabeth'in (s ile) bir ev ödevi ile başlayan dostluklarının katman katman açılan öyküsünü çok sevdim. Yazarın diğer mevsimlerin adını taşılan kitaplarını sabırsızlıkla bekleyeceğim. Kitap bana ayrıca bir nevi ansiklopedi görevi de gördü, adını ilk kez duyduğum, İngiltere'nin tek kadın pop-art sanatçısı Pauline Boty ile çocukluğumda evdeki bir katalogda görüp merakla sayfalarını çevirdiğim Profumo Skandalı'nın baş kişilerinden Christine Keeler hakkında epey bilgi edindim. Bu tarz araştırmaya yönelten, ilginç konulu kitapları seviyorsanız mutlaka okuyun derim...         


-"Kelliğimin Hikayesi" sonu kelliğe dönüşen, kendini ve aşkı bulma çabaları içeren, sancılı ve çarpıcı bir büyüme öyküsü. Her biri birbirinden sorunlu bir aile içinde olunca öykü daha da sıkıntılı oluyor haliyle. Kahraman açısından zor olsa da okuyanı yer yer güldürmeyi başarıyor. Kitabın ana kişisine kendi adını veren yazar meğerse ünlü "Tirza"nın yazarı Arnon Grunberg imiş. Takma ad kullanarak okuru yanıltan yazarları hepinizin huzurunda kınıyorum 😃 Kitap Alef Yayınevi'nden çıkmış ve her zamanki gibi yanıltmadı. Tavsiyemdir...


-"Düğün Birahanesi" Behçet Çelik'in ilk hikayelerinin yeniden basımı. Bu aralar öykü okumaktan nedense sıkılıyorum, bana uzun soluklu, pat diye bitmeyen ya da bir sonuca ulaşan kitaplar lazım. Bazı öyküleri biraz daha ilgiyle okudum ama tavsiye isterseniz cevabı "Hayır" olacak.


-Gönül Kıvılcım okumaya devam, okuduğum her kitabı beni yanıltmamakta devam ediyor. "Suç Sarayı" adalet peşinde bir avukat kadınla, eşinin aldatmasını hazmedemeyip evini terkeden bir genç adamın otostop aracılığı ile bir araya gelmelerini ve adalet arayışına birlikte devam etmelerini konu alan sürükleyici bir kitap, bir nevi yol hikayesi de denebilir. Ben ilgiyle, çok severek okudum, sizlere de tavsiye ederim...


-"Kimi Muhitlerde" daha önce "Gözetleme Kulesi" isimli kitabını okuduğum Avustralyalı yazar Elizabeth Harrower'in bir başka kitabı ve diğeri gibi Sydney'de geçiyor. Şehrin tanınmış ve zengin bir ailesinin oğlu olan Russell bir toplantıda tanıştığı, anne-babalarının genç yaşta ölümü üzerine küçük yaşta dayılarına sığınmak zorunda kalmış, depresif bir yengenin baskısıyla büyüyen ve hayli yoksul bir yaşam süren iki kardeşi, Amy ile Stephen'i kendi ailesine bir şekilde dahil eder. Evin kızı Zoe kendisinden farklı karakterdeki Stephen'e aşık olacak ve evlenecektir. Russell ile Amy'yi bekleyen şey ise daha zorlu ama daha mutluluk verici olacaktır. Severek okuduğum bir kitap. beklentiniz akıcılık değilse siz de seversiniz...

-Sheila Heti'nin "Annelik"i ise merakla başladığım ama beni çok sıkan, çok zor ilerleyen ve neredeyse bitirmek üzere iken fırlatıp attığım bir kitap oldu. Bazılarına ilginç geliyor olabilir ama sürekli yazı-tura atan, fal baktıran bir kadının anne olup olmamakla ilgili kaygıları ve çelişkili duyguları beni boğdu. O yüzden tavsiye listeme giremedi. 


-Nodar Dumbadze adını yıllar önce okuduğum "Savaştan Korkuyorum" isimli kitap ile duymuştum. "Ben, Ninem, İliko ve İlarion"u sanal alemde o kadar çok gördüm ve o kadar çok övgüsünü okudum ki dayanamayıp aldım. Gürcistan'da geçen bir savaş sonrası yoksulluk ve yoksunluk romanı, bana biraz çocuksu geldi ve çok sevemedim. Savaşta yetim kalan Zuriko, fedakar ninesi, Zuriko'ya kol kanat geren yaşlı komşuları İliko ve İlarion insanı hüzünlendiriyor ama o kadar.


-"Beni Nereden Vuralım" Twitter ve Instagram aracılığı ile tanıştığı Zeynep Tuğçe Karadağ'ın yeni çıkan şiir kitabı. Az sayfalı ama güzel şiirlerin olduğu bir kitap, şiirseverlerin ilgisini çekebilir...


-Bu ayın severek okuduğum, etkileyici kitaplarından biri daha, "Kırtasiye Dükkanı" önce güzel kapağıyla ilgimi çekmişti, okuduğum zaman kapağı kadar güzel olduğunu gördüm. İran'da, Musaddık'ı deviren darbe sırasında yaşanan, hüsranla biten bir aşk öyküsüyle başlıyor kitap ve kadın kahramanın okumak üzere gittiği Amerika'da devam ediyor. Bana Jhumpa Lahiri'nin "Saçında Günışığı"nı hatırlattı biraz, onun İran versiyonu gibi. Yazar Marjan Kamali İranlı bir anne-babanın Türkiye'de doğmuş, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşamış ve halen Boston'da yerleşmiş bir kadın. Roya ve Bahman'ın öyküsünü okuyun derim, seveceksiniz...


-Her ne kadar "Sevgili Arsız Ölüm" ve "Berci Kristin Çöp Masalları"ndan sonra yazdığı hiçbir kitabı okuyamasam da Latife Tekin benim yazarlarımdan biridir. Pelin Özer'in yaptığı ve daha önce başka basımları olmuş bu nehir söyleşinin geliştirilmiş son basımı Can'dan. Nehir söyleşi okumayı seven biri olarak "Latife Tekin Kitabı"nı da severek okudum. Aynı duygulardaysanız tavsiyedir...


-Fariba Vafi bu ay okuduğum ikinci İranlı yazar, İranlı kadın yazarların kitapları da İran sineması kadar güzel oluyor genellikle. "Uçup Giden Bir Kuş" ince cüssesinden umulmayacak kadar dolu dolu bir kitap. Gündelik yaşamın cenderesinden bir türlü çıkamayan, geçmişiyle barışıp geleceğinden emin olamayan, yoksul bir mahalledeki bahçe katında, kendine ait bir evde özgürlüğünü yaşamaya çalışsa da başaramayan iki çocuklu bir kadının öyküsü. Kesinlikle okunası...


-"Mavi Kolye" ayın başında "Feneryolu Cinayetleri"ni okuduğum Gencoy Sümer'in bir diğer polisiyesi ve yine bir Kerim Ülkü macerası. Konu bu defa daha yakın yıllarda, Zonguldak'ın küçük bir sahil kasabası olan Filyos'ta geçiyor. Şehrin en zengin adamı olan İhsan Bey Mavi Kolye isimli malikanesinin çalışma odasında ölü bulunur ve ev sahibinin davetlisi olarak tam da o gün Filyos'a gelen Kerim Ülkü olaya el koyar. Yine bir kapalı oda cinayeti ve Kerim Ülkü'ye bu defa Filyos'un yerel gazetesinin sahibi Vedat yardımcı olur. Kerim Ülkü'nün bu ikinci macerasını daha çok sevdim. Okumaya devam...


-Gönül Kıvılcım bu defa öyküleriyle konuk oldu okuma yolculuğuma. "Parçalı Aşklar"daki öyküler en az romanları kadar güzel. Özellikle "Mecburi Avrupa Yolculukları"nı çok severek okudum. 


-Ve ayın son kitabı yine Gencoy Sümer'den. Aslında yazarı tanımak adına ilk okunacak kitapmış ama ben sondan başladığım için bu kitap bana diğerlerinin maketi gibi geldi. Kerim Ülkü yok burada, onun yerine ünlü dedektif Hercule Poirot'un çakması Percule Hoirot var. "Aile Sırrı" çok sevdiğim bir polisiye olmadı, Gencoy Sümer'i Kerim Ülkü maceraları ile okumanızı tavsiye ederim...

Ben yazmaktan yoruldum, umarım siz okumaktan yorulmamışsınızdır. Nice kitaplara dileğiyle sevgiler...


7 yorum:

  1. Allah hep hedeflerinizi tutturmayı nasip etsin

    YanıtlaSil
  2. Leylakcığım,
    Madem Olga Tokarczuk'a karşı boş değilsin, o vakit Koşucular'ı okumanı önereyim naçizane. İki kitap arasında tercih etmem gerekirse, koşucular derim.
    Kelliğimin Öyküsü'nü ben de okudum ve düşüncelerimi blogda yazdım der, yanaklarından öperek keyifli Eylül okumaları dilerim. :)

    YanıtlaSil
  3. Ah, Jhumpa Lahiri ve Saçında Günışığı dediniz, kalbimi çeldiniz. :) Kırtasiye Dükkanı'na muhakkak bakacağım.
    Latife Tekin'in Sevgili Arsız Ölüm'ü hala okunmayanlarım arasında bekliyor. Onun son kitaplarından Manves City'yi geçen sene okudum, günümüz distopyasının (şehir-insan, doğa-sanayi, yalan-gerçek) iyi bir yansımasıydı.
    Ve..bütün bu okumalarla harikasınız diyeyim.

    YanıtlaSil
  4. sür pulluğunu ölülerin kemikleri üzerinde kitabının filmi var spoor diye tavsiye ederim, tabi ki kitap kadar kapsamlı değil ama etkileyici
    grumberg'in kitabını merak ettim, çağdaş masal ifadesi beni yakaladı
    kelliğimin hikayesi de başlıktan bile yakalıyor çok iyi

    YanıtlaSil
  5. Sonbahar'ı not aldım. Keyifli okumalar...

    YanıtlaSil
  6. Günlerin En Değerlisi ve Saçında Gün Işığı kitaplarını sepete attım hemen:)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil