.

.
.

31 Ağustos 2020 Pazartesi

31 AĞUSTOS (BİR AY DAHA BİTİYOR)

Geçen gün Twitter'de birisi "Bu pandemi dönemi size ne kazandırdı?" diye sormuş. Bana eğer kazanç sayılırsa bitmeyen endişe, insanı perişan eden bir uykusuzluk, kafamı, gözümü, elimi, kolumu sakatlayan sakarlıklar ve nurtopu gibi bir mutsuzluk kazandırdı. Haliyle bunlar kazançtan ziyade kayıp. Arkadaş ne kazandırmasını bekliyordu acaba? Sabır, dayanma gücü, içe çekilme, kendiyle hesaplaşma, ekmek yapma, karbonhidrat tüketme, paket sabunlama, durmadan el yıkama, bolca kolonya ve dezenfektan kullanma falan mı? Sabır ve dayanma gücü tükenmek üzere, içe çekildik zaten. Kendimle ne hesaplaşacağım ya tüm defterlerim açık önümde, ne başkasına, ne kendime verilecek hesabım var. Ekmek yapma işine hiç girmedim, hatta pasta vs yaptığım bile sayılıdır bir-iki özel gün dışında. Bak karbonhidrat tükettik kazançsa, makarna pilavdan girdik, patatesten kısırdan çıktık. Daha da tüketiriz, önümüz kış ve kış sebzelerinden pek hazzeden bir insan evladı değilim. Paket sabunlama, öteberi yıkama, kolonya, dezenfektan, el temizliğine ise daha uzun süre devam edeceğiz gibi görünüyor. Ha bir de maske var değil mi, kutu kutu tüketip durmadan yenisini sipariş ettiğimiz. Onlar da indirime gitmişler sağ olsunlar, bizi düşünen biri çıktı sonunda 😜Hasılı 2020 bir kazanç değil fena halde kayıp yılı olacak, 2021'i kurtarırız dilerim vaziyet pek öyle görünmese de...

Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar dalgın ve sakar olmadım. Sürekli dolap kapaklarını açık unutuyorum-ki bu konuda eşime sürekli söylenirdim-sonra o kapakları açık unuttuğumu da unutup kafamı, gözümü, kolumu, bacağımı çarpıp minimal şişlikler ve mor benekler ekliyorum bünyeye. Şu anda alnımın sol yanında ve ensemin sağ üstünde iki adet ağrılı bombe  var, birine banyo dolabı, birine kapalı balkonun alüminyum doğrama pencere çerçevesi sebep oldu. İkincisi epey şiddetliydi, bir ara beyin kanaması geçireceğimden korkmadım desem yalan olur 😄 Sonra sağ elimin orta parmağını kızartma yaparken oldukça şık bir şekilde yaktım, anında su topladı. Bir saat sonra bulaşık makinesini boşaltırken çatal-kaşık sepetindeki sivri uçlu bir bıçak aynı parmağa dalıp toplanan suyu tahliye etti, bana acıdan beş dakika süreyle tek ayak üstünde zıplama imkanı sağladı. Hala akıllanmamış olacağım ki bir hafta sonra nisbeten kabuk tutup kapanmaya başlayan yaraya bu defa da aynı sepetteki anamın çeyizinden kalma, uçları bıçak gibi sivri çatallardan biri tebelleş oldu. Kan fışkıran parmağı avcumun içine alıp aynı tek ayak dansını bu defa daha uzun süre icra ettim. Bu pandemi bitene kadar coronadan gitmezsek ev kazalarından başımıza bir hâl gelecek korkarım. 

Bazı komik şapşallıklar da yapıyorum, genellikle toplu market alışverişlerini pandeminin başından beri sanal yolla hallediyorum. Patlıcançoksevengillerden olduğum ve alışveriş ettiğim marketin bostan patlıcanlarından çok memnun kaldığım için her siparişte mutlaka patlıcan oluyor. Tane ve kilo seçeneği var, o ara ya ben bir şeye daldım, ya bilgisayarda bir tutukluk oldu, 2,5 kilo yerine 25 adet seçeneğine tıklamışım. Ertesi gün siparişi getiren delikanlı merdivenlerden o kadar oflaya puflaya çıktı ki, şaşırdım. Zira o kadar ağır çekecek bir şey istememiştim. Poşetleri balkona aldığımda ağzım bir karış açık kaldı. Dört poşet silme patlıcan doluydu. "Siparişleri karıştırdılar galiba" diye düşündüm önce, fişe baktım benim siparişler ama patlıcan 25 tane. "Hay senin geri zekalı kafana Leylak" dedim, "Sanırım siparişi banyo dolabına alnını çarpıp geçici bir şok yaşadığında verdin 😄". Haydi kurutayım diyeceğim ama bostan patlıcanı bunlar oyulmaz ki, sonra bir arkadaş akıl verdi, dilimleyip tuzladım, terleyen sularını kuruladım ve güneşe serdim. Bir kısmını da çocuklara yolladım, kalanlar da karnıyarık olacaklar artık. Umarım çürütmeden kurutmayı başarırım. 

Patlıcan ve kendimi sakatlama maceralarım dışında buraya yazmadığım günlerde çoluk, çombalak, kardeş toplanıp parkta piknik yaptık. Haftada bir evden çıkan bana ve doğdu doğalı doğru dürüst güneş yüzü göremeyen Umut Bey'e iyi geliyor. Termosta çay, piknik masasına örtü, kağıt tabak ve bardaklar, poğaça-mercimekli köfte, dezenfektan ve kolonya eşliğinde yaptığımız piknik sonrası artan mercimekli köftelerle parkın güvercinleri kabul günü yaptılar. Ufalayıp serptiğimiz mercimekli köftelere indirime koşturan alışveriş tutkunları gibi popolarını sallaya sallaya bir gelişleri vardı ki görmeye değer. 


Sakarlık ve piknik maceralarım dışında bol bol kitap okudum, eski hızıma ulaştığım ve yıl sonuna kadar belirlediğim sayıya da yaklaştığım için sevinçliyim. Bir ara çok düşmüştü okuma hızım. Bunun dışında zamanında bayılarak izlediğim "Rita"nın 5. sezonunu ve "Anafartalar Çarşısı" belgeselini izledim. Birini Netflix'de, birini BluTV'de. 

Resmi anlamda yaz aylarının sonuncusunu bitirmek üzereyiz. İlkokuldayken öğretmenimiz "12 Ay" diye bir şarkı öğretmişti, "Yılın ilk ayı Ocak, kar yağar kucak kucak" diye başlayan. Yaz aylarını şöyle söylerdik: "Haziran'da yaz başlar, dağılır arkadaşlar/Temmuz'un sıcağı çok, başka marifeti yok/Ağustos ondan beter, durmadan dökeriz ter". Hakikaten Ankara'da bile epeyce ter döktük bu yaz ama ben her şeye rağmen yazcıyım ve Corona nedeniyle yaklaşan sonbahar ve kıştan korkuyorum. Oysa ki şarkıdaki gibi "Eylül'e yoktur sözüm, getirir incir, üzüm".

Kalın sağlıcakla...


7 yorum:

  1. Okurken anladım ki seninle sohbetlerimizi cok özlemişim.

    YanıtlaSil
  2. Ben de ben de cok tuhaf hallerdeyim.Gerginim,gelecek fobisi basladi.Ailemi cok ozledim.Okuma hizim yavas,hedefi yarilamadim bile.Hepimize kolayliklar diliyorum ve bolca sabir. Corona'dan ogrendigim pek birsey yok benim ne yazik ki gel-gitlerimi cogaltmasi disinda.Kocaman sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Kimini derinden sarstı kiminin ise hala umurunda değil.

    YanıtlaSil
  4. Bende de o sağa sola çarpma izlerinden bolca mevcut, irili ufaklı pek çok çürüme ve berelenmem mevcut :( evden çalışma sistemine geri döndük, tabii ki bu çok büyük bir nimet ama şimdi hem ev kadını hem iş kadını modunda artık kaça bölüneceğim bilemiyorum..

    YanıtlaSil
  5. Ah o küçük ev kazaları. Okurken tüh tüh, hay allah diye diye üzüldüm. Geçmiş olsun. O açık kapak meselesi bizde de var, ama halen evin diğer ahalisine ait. :)
    Patlıcana ben de bayılırım, o kadar da faydasız bir sebzeymiş, n'apalım? Sizin o 2,5 kilo yerine 25 adet siparişinizi karantina zamanı ben de yanlışlıkla köy biberi siparişinde becerdim. Hayır yani köy biberi dediğin yemeği de yapılmaz ki! Sonunda çareyi Coffee'nin pişecek yemekleri için torbalayıp dipfrize koymakta buldum. Şapır şupur tüketti tüylü oğlum.
    Sizin kadar olmasa da ben de okumalarda açıldım, memnunum. Hatta evde okunmamış kurmaca kitaplarımın bayağı azaldığını farkedip bir dolu roman ve öykü sipariş ettim. Umarım elime ulaşınca üstüme gelmezler ve sakin tempomla devam ederim. Çok sevgiler size..

    YanıtlaSil
  6. Çok geçmiş olsun. Herkes devamlı evde olduğundan, devamlı iş yaptığımızdan dolayı bitmiyor o sakarlıklar. Ben de elimi kesiyorum, rendeliyorum, kafamı çarpıyorum:) Şu dönemi atlatsak sağ salim:)
    Rita'yı izliyor muydunuz? Ben de çok severim. Kimilerine aykırı gelir ve benim heyecanım boşa gider diye paylaşmamıştım bile:)

    YanıtlaSil