Dün itibarıyla Antalya'da sonbahar resmi olarak başladı, şemsiyeler el altında bulunsun ☂ Bir arkadaşla buluşmak için evden çıktığımda hava kararsızdı. Puslu, yarı aydınlık bir gökyüzü, ara sıra kendini göstermeye çalışan cılız bir güneş. Şemsiyemi çantama atıp üstüme de bir mont giydim ve yürüyerek gitmeye karar verdim. Otobüs durağına yaklaşırken Cevriye mızırdanmaya başlayınca "Haydi" dedim, "gönlünü hoş edeyim, otobüse bineyim". Cevriye'yi mutlu edeyim derken kendime eziyet ettiğimin henüz farkında değildim. Aklımdan geçen her zaman bindiğim durağın karşı tarafta olanında inip aradaki kısa mesafeyi yürümekti ama yanılmışım dostlar. O durağın karşısında durak yokmuş meğer, bunca zaman o güzergahtan geç ve orada durak olmadığını farketme. Akılsız başın cezasını ayak çeker diye boşuna dememiş saygıdeğer atalarımız. Gideceğim yere öyle uzak bir yerde indim ki, evden yürüsem daha çabuk varırdım buluşma noktasına. Üstelik yolda yağmura yakalandım ve akılsız başımın cezasını sadece ayaklarım değil ıslanan üstüm başım ve terleyip sonra da rüzgara maruz kalan sırtım da çekti. Antalya'nın ne idüğü belirsiz sonbahar havası işte, üstüne bir şey giysen terlersin, giymesen üşürsün, giderayak hasta olmamayı umuyorum.
Her neyse arkadaşla buluşunca yakındaki parkın girişindeki güzel manzaralı cafeye gitmeye karar verdik. O arada yağmur hafiflemişti, garsonun getiriği kuru koltuklara yerleşip şemsiyeyi başımıza siper etmiştik ama denizden gelen rüzgar benim terlemiş sırta şifa niyetine üfleyince içeri kaçtık, iyi de etmişiz, zira az sonra başlayan şiddetli yağmur ve fırtına ortalıkta ne varsa alabora etti. Ama aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz iki cesur arkadaş turuncu şallara bürünüp Paris'in sarı yeleklileri gibi her şeye rağmen dışarıda oturmayı sürdürdüler.
Yağmuru, fırtınayı, denizde köpüren dalgaları, çakan şimşekleri seyrederek bol muhabbetli, çaylı, kahveli bir günü felekten çaldık. Bu esnada bize yağmurdan kaçan şu uykucu refakat etti, dilini dışarıda unutmuş şapşal 😋
Geçen hafta sonu hava çok güzeldi, dışarda arkadaşlarla buluşmak için tramvaya bindik. Bizden bir durak sonra yaşlı bir kadın girdi vagona ve karşılıklı tekli koltuklardan gidiş yönünde olanına oturdu. Adile teyzenin daha şişman ve yaşlı halini gözünüzde canlandırın, benzer bir görüntü. Sonraki durakta binen yaşlı bir adam da Adile teyzenin karşısına oturdu. Meraklı ve geveze biriydi ki hemen muhabbete başladı:
-Nereye gidiyorsunuz?
-Öğretmenevine
-Emekli öğretmen misiniz?
-Hayır
-Nerde oturuyorsunuz?
-Falanca yerde
......
Sohbet bu minvalde devam ederken adam ne kadar sormaya iştahlıysa kadın da cevap vermeye o kadar gönülsüzdü. Tek kelimelik cevaplar verip kafasını cama doğru çeviriyor ama adam ısrarla sormaya devam edince de ayıp olmasın diye asık suratla yanıtlıyordu. Sonunca amcamız baklayı ağzından çıkardı:
-Bekleyen var mı Öğretmenevinde?
-Yok
-O zaman ben size çay ısmarlayım.
Kadın şaşkınlıkla "Hayır" derken adam benim boş bulunup yüksek sesle "Kart zampara" dediğimi bereket duymadı 😃
Hafta sonu Ankara yolcusuyum dostlar, bir süre size Ankara'dan sesleniyor olacağım. Kış günü Ankara'ya gitmek ancak iyi bir nedenle olursa çekilir ki benimki pek iyi bir neden. Haydi bakalım, bana iyi yolculuklar dileyin, siz de kendinize iyi bakın...
Önce sana iyi yolculuklar, sağ salimen olsun bitsin inşallah.
YanıtlaSilÖğretmenim ya, bi siz bi de Lale abla zaten ;)))) Keşke duysaydı kart zampara valla billa duysaydı, teyze ne kadar gıcık oldu kim bilir zira ben de gıcık oldum. Bizi habersiz bırakma sen yine de.
Pek görüşemedik. Güle güle git. İyi yolculuklar.
YanıtlaSilİyi yolculuklar.
YanıtlaSilİyi yolculuklar :)
YanıtlaSilİyi yolculuklar hayırlı haberleri bekliyoruz.
YanıtlaSilİyi yolculuklar, umarım her şey gönlünüzce olur. Amca teyze sohbetine bayıldım. Amcam şansını denemiş, sonuçta ısrarcı olmadıysa sorun yok.
YanıtlaSilBir Ankara ziyaretinde Sardunyayla seninle görüşmek isterim ne güzel değil miydi yıllaaar önceki buluşmamız :)
YanıtlaSilsevgilerimle :)