.

.
.

6 Aralık 2016 Salı

"ŞERDE BİLE HAYIR VAR"MIŞ...


Dün halletmem gereken bazı alışverişler için dışarı çıkmam gerekti. Önce yanlış durakta 15 dakika bekledikten sonra otobüs ya da dolmuşa karşı duraktan binileceğine ikna olup yolun öbür tarafına geçtim. Antalya bu aralar köstebek yuvası gibi, sürekli farklı amaçlarla yollar kazılıp duruyor ve toplu taşım rotaları sürekli değişiyor. Evin yakınlarındaki yollara da içinde tır geçebilecek boyutta çukurlar kazılmış, umudum tam önümüzdeki caddenin kazılma işleminin yaz sezonuna kalması. yoksa bırak araçla geçememeyi toza ve çamura güç yetmeyecek. 

Karşı duraktaki banka bir aile konuşlanmıştı, anneanne ya da babaanne, ile 3-4 yaşlarındaki kız torun oturuyor, dede ise ayakta onlara laf yetiştiriyordu. Nisbeten daha genç iki hanımdan biri banka sığışmış, diğeri yanında ayakta dikilmekte idi. Büyükanne modundaki hanım elindeki şeker paketinden çıkardığı şekerleri duraktaki herkese teker teker ikram etmekte idi ben oraya adımımı attığımda.  İkramdan ben de aldım nasibimi, karamelli olduğunu düşündüğüm kağıtsız şekeri "meh, şeker" diyerek uzattı, üzerinde parmak izlerinin iyice belirginleştiği şeker benden önce üç kişi tarafından reddedilmişti sanırsam ki benden de olumsuz cevap gelince biraz bozulup kendi ağzına attı, kocasına dönüp "ne biçim şeker almışsın?" dedi. Şeker henüz ağızdan mideye inmeden iki elinde iki koca poşetle bir başka hanım yaklaştı ve genç olandan kalkmasını rica edip banka yerleşti. "Torun bakmaktan geliyorum da, yoruldum" dedi mazeret olarak, sonra ufaklığa dönüp "senin gibi bir tane de bende var" diye açıklama yaptı. Ufaklığın nenesi hemen şekere davrandı, "buyur, yorgunluğunu alır" diyerek bir ikram da ona yaptı. "Ah nerdee?" dedi sonradan gelen, "şekerim var yasak bana". "Ee nediyon, recim mi ediyon?". "Rejim de yapıyorum tabii de" dedi sonradan gelen çantasını açıp içinden bir demet broşür çıkararak "asıl şundan içiyorum". "O ne ki?" dedi şekerci teyze. "Bir çeşit ot çayı, üç ayda iyi oluyorsun, denedim ben, al sen bu kağıdı, ben buraya adımı telefonumu da yazıyorum, isteyecek olursan ararsın". Muhabbet yandaki iki genç hanımın dikkatini çekince birer broşür de onlara uzatıldı. Allahtan broşür sırası bana gelmeden dolmuş geldi de sıkış-tepiş olmasına bakmadan attım kendimi içeri, hayhaydan kurtuldum yani 👧

Bu aralar yine paratoner modundayım, çekiyorum acaip ne varsa. Hafta sonu bindiğim taksinin şoförü gideceğim yeri yanlış anlayıp ters yöne saptı, ben düzeltince de pişkin pişkin "bunda da vardır bir hayır, şerde bile hayır vardır" dedi. Bir an şoförü babam sandım, zira "şerde bile hayır vardır" babamın repliğidir. Sonra bana dönüp "Duydunuz mu bu deyimi?" diye sordu. "Kendimi bildim bileli. binlerce defa" dedim, sonuçta replik babamın. "Peki hikayesini biliyor musunuz?" "Hayır", demez olaydım, başladı anlatmaya. "Vakti zamanında bir kral varmış, ava gitmeyi çok severmiş, ava giderken de çok yakın bir arkadaşını mutlaka yanında götürürmüş. Olaylara hep iyi yönünden bakan ve olumsuz durumlarda "şerde bile hayır var" diyen bu arkadaş tüfekleri doldurur, kral da ateş edermiş. Yine bir gün avda arkadaşının yaptığı bir yanlışlık sonucu tüfek ters tepmiş ve kralın baş parmağı kopmuş. Kral ah-vah ederken arkadaş alışkanlığı üzre Üzülmeyin kralım vardır bunda da bir hayır" demiş. Kral kükremiş, "sen ne diyorsun ey adam, benim parmağım kopmuş, sen hayırdan bahsediyorsun, tez atın bunu zindana" demiş. Adamcığı atmışlar zindana. aradan biraz zaman geçmiş, kral yine avlanırken yamyamların arasına düşmüş. Yamyamlar topunu esir almış, koca bir ateş yakıp kazanı oturtmuş ve kralın beraberindekileri önce muayene edip sonra kazana atmaya başlamış. Sıra krala gelince bakmışlar baş parmağı eksik, "bunu salın" demişler. Meğer organı eksik olanı yemezmiş bu gurme yamyamlar :) Kral sarayına dönmüş, derhal zindana gidip arkadaşını serbest bırakmış ve "senin sözüne geldim, hakikaten şerde bile bir hayır varmış, parmağım kopmamış olsaydı, yamyamlar beni yiyecekti, affet beni ne olur, sana haksızlık ettim" demiş. Arkadaşı "üzülme" demiş, "eğer sen beni zindana atmasaydın seninle ava gelecektim ve yamyamlar beni yiyecekti, şerde bile bir hayır varmış".

Günün kıssadan hissesini aldıktan ve üstüne bir çuval daha laf dinledikten sonra ambale olmuş bir şekilde indim taksiden, neyse ki günün devamı güzel geldi şoförü de, kıssadan hisseyi de unuttum. 

Antalya bu aralar gecikmiş pastırma yazı yaşıyor, havalar güneşli, doğaya yeni yeni sonbahar geliyor, ortalık mis gibi:



Haydi kalın sağlıcakla, ben gidip ıhlamur yapayım kendime...

2 yorum:

  1. Günaydın Leylak Dalı;

    Başınızdan geçenleri bir hikaye okur gibi okudum.Gerçekten de ''her şer'de bir hayır vardı'' sözü resmen hayat felsefem oldu. Bu söz sayesinde sabrı,selameti,sebaat etmeyi öğrendim. İsyan edecek duruma geldiğimde ''bu şerde'de bir hayır doğacak'' deyip sakinleştim.
    Antalya... Yazı,kışı ayrı güzel memleket. Çok severim...

    YanıtlaSil
  2. bu hikayeyi dinlememistim hic, tesekkurler paylastiginiz icin ;)

    YanıtlaSil