Aslında daha gitmeden tahmin ediyordum film hakkında ne düşüneceğimi. Çok övülen, sansasyonu olan filmler bende hep hayal kırıklığı yaratır. Sanırım beklentiyi yüksek tutmaktan kaynaklı bir durum bu. Yine de Çağan Irmak filmidir diye gitmeye kararlıydım-hala "Babam ve Oğlum"a gönül bağım devam ediyor, sanırım o sebeple-bugün fırsat yaratıp yola düştüm. Filmi salonunda izleyeceğim AVM 3 yıl öncesinden kalma yılbaşı süslerini depodan çıkarıp bahçeye dizmeye başlamış. Bu yıl yılbaşı erken gelecek galiba, 2 ay önceden bu ne acele ise. Hem o tombalak kardan adamlardan bıktık, tozlanıp kirlenmişler de, bir dekor yenilemesi yapsalar fena olmayacak.
Biletimi aldım ve seans vakti gelene kadar hemen yan taraftaki mecburcu D&R'a girdim. İnci Aral'ın son kitabı "Kendi Gecesinde" ve "II. Dünya Harbi Gölgesinde Ankara 1939-1945" isimli Prof.Dr.Enis Kortan'ın hazırladığı açıklamalı bir fotoğraf kitabını aldım, ee memleket aşkı :)
Sonra film başladı, tamam renkli, yer yer eğlenceli, bol müzikli, hoş mekanlı idi ama ikinci yarıda bir ara "bitse de gitsek" diye düşünmedim desem yalan olur. Çağan Irmak klişelerinin tamamı mevcuttu, işin içinde bir alzheimer vakası olmasına rağmen ne kalbe dokundu, ne hüzün verdi. Ne ağladım ne de güldüm. Barbra Streisand'ın bazı benzer sahneleri olan "Bir Yıldız Doğuyor" filminde anıra anıra ağlamıştım oysa. Bu film bence bir Hümeyra güzellemesi idi, benim çıkardığım sonuç bu. Farah Abdullah'a lafım yok, 70'ler şarkıcısı olmak çok yakışmıştı, bazı şarkıları kendinin söylediği düşünülürse ses performansı da güzeldi ve o yılın kıyafetleriyle su gibi görünüyordu. Mehmet Günsür'ün o kuyruklu bir piyanonun tuşları gibi kocaman ve olağanüstü gülüşü bile filme bayılmamı sağlayamadı. Benim için vasat olmaktan öteye gidemedi, vakit varsa izlenir ama izlemesem de "vah vah kaçırdım" demeyeceğim türdendi. Çağan Irmak'ın çok daha iyi filmlerini izlemiştim açıkcası. Ne diyeyim Allah yolunu açık etsin, filmi sevenler de kusura bakmasın, zevkler ve renkler tartışılmaz.
Ben şimdi gidip Downton Abbey'in 5. sezon 6. bölümünü izleyim en iyisi...
haahaha başlığa çok güldüm, eline sağlık :)
YanıtlaSil:))
YanıtlaSilGenelde olumlu yorumlar duymuştur, karşı bir yorum okumak da güzel oldu şimdi.
Farah'in sesi gerçekten ne güzelmiş değil mi? Çok şaşırdım duyunca
Yine de izleme listeme aldım. Bir bakmakta fayda ver :)
YanıtlaSilÇağan Irmak'ın "Tamam mıyız" ını izlediğimde aynı şeyleri düşünmüştüm. Bu filmi izlemedim ama içimde sizinki gibi bir his vardı benim de ki; yazınızdan sonra haklı olduğumu düşündüm bir kez daha. Sanırım ben de "Babam ve Oğlum" da kalanlardanım :)
YanıtlaSilçok tatlısın sen
YanıtlaSilher yorumunu okumak zevk veriyor bana
özledim seni öpücükler ve sevgiler gönderiyorum
"Sen Ne Dilersen" adlı 2005te çekilmiş bir filmden "alıntı" olduğu konuşuluyor şu ara, bu durum biraz izleme hevesimi kaçırmıştı, sizin yorumunuzu okuyunca da iyice bitti.. Nete düşsün izleriz.
YanıtlaSilBen de çarşaf çarşaf ilanını gördüm gazetede, renk renk ilgimi çekti. Bir de oyuncular iyi oldu mu bayılıyorum:) ama gider miyim? bilmem galiba artık gitmeyeceğim:)
YanıtlaSilbu filme yazmak istiyordum ama siz içimdeki duygulara öyle tercüman oldunuz ki vazgeçtim:) Işıl Yücesoy ve Hümeyra sahnelerini çok sevdim ama onlar bile vasatlıktan kurtaramadı:(
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSil"II. Dünya Harbi Gölgesinde Ankara 1939-1945" nasıl? Yarayışlı bir şey mi?
Selamlar.
Ay dur şimdi bu gün gidecektim, kulağıma küpe olsun bu düşüncen :)
YanıtlaSilLeylağım,
YanıtlaSilİçimi senin için kadar baymadı, yine de Çağan Irmak filmleri içinde orta sıralarda bence.
İtiraf edeyim, son sahnede Hümayra'yı gözyaşlarıyla izledim; ancak, filme değil, Hümeyra'nın sesine ağladım.
Bir de Mehmet Günsür "kuyruklu bir piyanonun tuşları gibi kocaman ve olağanüstü gülüşü"ne rağmen o rol için kart kaçmıştı, bence.
Sonuç; "Unutursam Fısılda" annemle birlikte seyretmek için iyi bir seçimdi. ;)