.

.
.

26 Haziran 2012 Salı

NELER OLDU NELER, MAYDONOZLU KÖFTELER

Bugün babamı İzmir'e yolcu ettik. Havaalanı servisine ulaşmak için bindiğimiz taksinin şoförü cins çıktı. Önce havaalanına otobüs koyanlara veryansın etti, "sen kaça götürüyorsun" diye sorunca "65 lira" dedi. "İnsaf yahu, uçak daha ucuz, insanlar tabii ki otobüse biner" deyince de kızdı. Bereket durağa gelmiştik de dayak yemeden indik taksiden. Birkaç farklı istikametin durağı yanyana, insanlar da cayır cayır yakan güneşten kaçmak için koskocaman bir billboardın gölgesine sığınmışlar fakat öyle düzgün bir sırayla duruyorlardı ki havaaalanı otobüsü bekleyen adamın biri onu kuyruk sanıp ucuna eklendi, bize de sıraya girmemizi tavsiye etti, daha doğrusu uyardı. Böyle birkaç küçük maceranın ardından otobüs geldi, babamı yerleştirdik, vedalaştık ve ben aceleyle elimdeki çanta ve poşetleri onun eline tutuşturdum. Araç hareket ettikten sonra farkettik ki poşetlerden biri kızkardeşe aitmiş. Neyse tebdil-i mekanda ferahlık vardır, poşet bir İzmir havası almış olacak bu sayede.

Aksiyonlu uğurlama merasiminden sonra ben Çağdaş Sanatlar Merkezi'ndeki bir etkinliğe katıldım. Niğdeli yazar ve devlet adamı Ebubekir Hazım Tepeyran adına düzenlenen roman ödülü nedeniyle iki oturumluk bir panel. Eh serde Niğdelilik var, orada yaşamamış olsam da hemşehrilik görevimi yerine getireyim istedim.


Panelin ilk oturumu Niğde'nin tanıtımına yönelikti, konuşmacılar Alev Coşkun, Prof.Dr. Ayhan Alkış, Prof.Dr.Cengiz Çekil, Niğdeli araştırmacı Ömer Fethi Gürer idi, oturumu Doç.Dr. Selin Sayek yönetti. İkinci oturum ise Ebubekir Hazım Tepeyran'ı ve adına konan roman ödülünü kazanan "Ölümün Gölgesi Yok" isimli romanı tanıtmaya yönelikti. Katılımcılar yazar Osman Şahin, gazeteci Orhan Erinç, ödül alan romanın sahibi, yazar Adnan Binyazar ve Niğde Üniversitesi'nden öğretim görevlisi Lokman Zor, panelin yöneticisi ise eski kültür bakanı Talat Sait Halman'dı. Şahsen ben bu panelden çok yararlandım, Niğde'yi daha iyi tanırken Ebubekir Hazım Tepeyran hakkında da epey malumat sahibi oldum. Tepeyran (Tepeviran ya da Niğdeli söyleyişiyle Depiran) aynı zamanda Niğde'de bağların yoğun olarak bulunduğu bir mahalledir ve yanlış hatırlamıyorsam bir zamanlar dedemler de burada oturmuşlar. Eh bunca Niğde bilgisinin üstüne eve gidince bir Niğde gazozu içtim haliyle...

Panel sonrası yürüyerek eve dönerken Kızılay'da karşıma çıktı Çizmeli Kedi ve arkadaşları.


Malum alışveriş en büyük eksiğimiz ve bunun için bir festivalimiz var ya bunlar da o festivalin ekibinden. Bir adet fil, bir adet horoz, bir adet ayu, bir adet ne olduğunu anlamadığım tek gözlü kırmızı yaratık, iki adet tahta bacaklı uzun adam ve bir adet amuda kalkmış palyaço ile müzik eşliğinde piyasa yapıyorlardı. Ben Çizmeli Kedi ile merhabalaşıp Lale'ye iletilmek üzere bir selam aldım:))

Yol üstü Dost Kitabevi'ne uğrayıp ayraç koleksiyonuma katkıda bulundum, hem de çok sevdiğim ressam arkadaşım Füsun Ürkün'ün çizgileriyle, kıskandırmak gibi olmasın ama kendileri aşağıdalar:


Uzun, sıcak ve yorucu bir gündü. Şu an şıpır terler dökmekteyim. Birazdan "İskoçya Sokağı 44 Numara"yı elime alıp yatağıma yerleşeceğim. Uyku mu kitaba galip gelir kitap mı uykuya onu deneyip göreceğiz. Haydi, iki şekerli bir sade, bana müsaade...

6 yorum:

  1. 3. ayractaki resmin puzzle'i var bizim evin duvarında da:)

    YanıtlaSil
  2. ayraçlar çok güzelmiş! bu arada babanız haklı taksi konusunda :)

    YanıtlaSil
  3. Ayraçlar ne güzelmiş hakikaten. İnsanın içi şenleniyor.

    YanıtlaSil
  4. ayraçlar mükemmel. aslında bana bunlar fikir verdi..

    YanıtlaSil
  5. Hemşehriymişiz :) Füsun Ürkün resimlerini severim, ayraçlar güzel olmuş. Güle güle kullanınınız...

    YanıtlaSil
  6. I luv Ayraçs :D İyi tatiller bol gezmeler hocam.

    YanıtlaSil