.

.
.

10 Ocak 2010 Pazar

GÜLE GÜLE ENİŞTE


Az evvel ta çocukluğumdan başlayıp bütün hayatımın film şeridi gibi gözümün önünden geçmesine neden olan bir haber aldım, tatsız bir haber. Aileye evlilik yoluyla katılan bireylerin en büyüğünün, eniştemin vefat ettiği haberiydi bu. Onunla ilgili anımsadığım en net görüntü 6-7 yaşlarıma ait. Babamın kardeşlerinin en büyüğü olan halamın eşiydi. Bir yaz günüydü, İstanbul'dan eniştemin yeni tayin olduğu görev yerine geçerken bize uğramışlardı. Yaşları bana yakın üç kuzenimle birlikte olmaktan çok mutlu olmuştum ama bu durum ertesi sabah kuzenlerden en küçük olanının su çiçeği çıkardığının anlaşılmasıyla sona ermiş ve ben apar topar yakında oturan anneanneme postalanmıştım. Araya sadece bir Hayvanat Bahçesi gezisi sığabilmişti; eniştemin o zamanlar herkeste pek bulunmayan son model fotoğraf makinesiyle poz poz çekim yaptığı ve dönüş yolunda kaybolan tesbihi nedeniyle epey gerilim yarattığı bir geziydi bu. Esmer teni, kalın kara kaşları, kaşları kadar sık ve kara bıyıkları, heybetli vücuduyla zaten yeteri kadar korkutucu olan görünümüne bir de bu sert ve sinirli hali eklenince eni konu ürkmüştüm enişteden. Bu ürkeklik kuzenlerden erkek olanının sünnet töreni için görev yaptığı ilçeye gittiğimizde de sürdü, hele bir de büyük kuzenle gezmeye diye çıkıp geri dönüşümüz geciktiğinde evde kopan küçük kıyamette epey bir azarını işittiğimde doruk noktasına ulaştı. Yazın babaannemlere gittiğimizde tatillerimiz çakışacak diye ödüm kopardı. Sertti, titizdi, kuralcıydı ve heybetliydi benim çocuk gözümde. Aramız ilkokul son sınıfa geçtiğim yaz ılımanlaştı. Karadeniz kıyısındaki bir kasabada tatilimizi geçirmiş sonra da eski ve yorgun bir vapura binip halamları ziyarete gitmiştik. Bulunduğu şirin ilçede üst düzey bir amirdi, maiyetindeki görevliler bizi denizin ortasında sandalla karşılamışlar ve dik bir yokuşun sonundaki evlerine kadar eşlik etmişlerdi. Kuzenlerle neşeli günler geçirdik, enişte zaman zaman kaşlarını çatsa da hafiften bir arkadaşlık başlamıştı aramızda. Sonra bizim yaşadığımız şehre, Ankara'ya taşındılar ve ben eniştemin gözünde birdenbire değer kazandım, çünkü çok çalışkandım. Tüm titiz ve disiplinli insanlar gibi çalışkanlara karşı zaafı vardı ve bu nedenle mertebem birdenbire en üst düzeye yükseldi indinde. Çalışkanlığımı, başarılarımı başta kendi çocukları olmak üzere herkese örnek gösteriyor ve etrafımda benim farkına varmadığım ve sebep olmadığım bir düşmanlık halesi oluşmasına neden oluyordu istemeden de olsa. Benim korkum eskisi kadar olmasa da sürüyordu ama aynı şehirde yaşamanın getirdiği yakınlıkla yavaş yavaş daha rahat davranıyordum yanında. Zamanla yiğenler arasında en sevileni olacaktım onun nazarında. Ben büyümüştüm artık korkum saygıya dönüşmüştü, onun kurallarını ihlal etmediğim sürece sorun yoktu ve artık şakalaşan, birlikte daha çok zaman geçirip eğlenebilen hatta bazen birlik olup diğer aile bireyleriyle dalga geçebilen yetişkinler olmuştuk. Oğlum dünyaya geldiğinde emekliye ayrılmış ve İzmir'e yerleşmişlerdi, yanlarında geçirdiğimiz birkaç günlük tatillerde oğlumu ne kadar sevip ilgilendiğini şaşırarak gözlüyordum. Hiç adeti olmadığı halde oyuncaklar alıyor, çok kıymetli olan aile yadigarı dürbününü bile bozmamasını tembihleyerek eline verebiliyordu ki bu eniştemin birine sevgi duyduğunu anlamak için en önemli kıstaslardan biriydi.

Zaman denilen zalim canavar enişteme ayrıcalık yapmamıştı doğal olarak, o kara kaşlar, bıyıklar ağarmış, dik omuzlar çökmüş, sert bakışlar yumuşamış onu kahvaltıdan sonra sabah kahvesiyle güne başlayıp gazete, TV, market üçgeninde günlerini geçiren altı pijamalı ama üstü kravatlı bir emekli haline dönüştürmüştü. Biz hala iyi anlaşıyorduk, bir araya gelince muhabbeti koyultarak, birlikte şarkılar söyleyip aynı anekdotları, aynı şakaları bıkmadan tekrarlayan iki arkadaştık. O benim "Burma bıyıklı eniştem"di, ben onun "Akıllı kızı". Son iki-üç yılda iyice çöktü, halamın geçirdiği beyin kanaması nedeniyle eski yetilerini kaybetmesi onu da hayattan kopartıp titrek yaşlı bir adam haline dönüştürdü. Birkaç ay önceki son görüşümde yatağa bağlanmış, aklı gelip giden bir canlı cenazeydi. Yanında zor tuttuğum gözyaşlarım sonraları akmıştı. Bir süredir daha da kötülemişti, sadece nefes alıp veren bir gövdeden ibaret kalmıştı, dün gece sonunda huzura kavuşmuş olduğunu düşünüyorum.

Her gidenle olduğu gibi eniştemle birlikte de anılarımın bir bölüğü eksildi. Bizi biz yapan insanlar, eşyalar, binalar, değerler yavaş yavaş yok olup gidiyor. İnsan hem gidene, hem kendine ağlıyor galiba. Yapacak birşey yok, hayat böyle birşey. Anısına bir çiçek resmi koymak istedim ama eniştemle çiçeği bir türlü bağdaştıramadım. Sanırım yıllarca kullandığı beyaz Vosvos ona daha uygun olacaktır. Güle güle enişte, ruhun şad olsun...

17 yorum:

  1. Başın sağolsun Leylak' cım.Satır satır okudum yazdıklarını.Çok duygulandım emin ol. Duyguyla, saygıyla ve hakkını vererek anlatmışsın enişteni. Yaşamında kişiliğiyle seni hayli etkilemiş, anılarında saygın bir yer tutmuş besbelli.
    Nurlar içinde yatsın...

    YanıtlaSil
  2. Leylakcığım,
    Başınız sağolsun!
    :((
    Yine de derim ki eksilen anılar değil, anıları oluşturan baş aktörler. Baksana sana ne çok anısı kalmış.
    Huzur içinde uyusun.

    YanıtlaSil
  3. Başınız sağolsun. Işıklar içinde uyusun.

    YanıtlaSil
  4. Başınız sağolsun. Üzücü bir haber.

    YanıtlaSil
  5. Başınız sağolsun Leylak'cığım.Huzur bulmuştur umarım.Geride kalanlara Allah sağlık versin.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Leylak Hanım,başınız sağolsun.Sabırlar diliyorum size.Anılarınız yazdığınız sürece sadece size değil sizi okuyanlara da ait olacak ve çoğalacak.

    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  7. Başınız sağolsun Leylek'cım,

    Geride bıraktığı anılara sahip çıkan "akıllı kız"
    çok güzel anlatmış eniştesini. Huzur içinde uyusun, sanırım bu dünya ona artık çok zor geliyormuş. Geride kalanlar sabır dilerim...

    YanıtlaSil
  8. Çok özür dilerim Leylak'cım,
    bir harfin hatalı yazılması ile çok değişik bir kelime türemiş! Pardon...

    YanıtlaSil
  9. Leylak'cım,
    Yaşam böyle birşey işte. Biriken sadece anılar. Güzel anlatımınla, görmüş kadar olduğum tatlı-sert eniştene, Allah'tan rahmet dilerim. Başın sağ olsun.

    YanıtlaSil
  10. Sanırım okurken neler hissettiğimi anlamışsındır.
    Her gidiş aynı hüznün tekrar notaları gibi..
    Başın sağolsun.
    Allah rahmet eylesin.
    Kalanlara da sabır diliyorum..

    YanıtlaSil
  11. Basin sagolsun leylakcigim, baska da ne diyebilirim bilemiyorum.Ayni durum amcamda da olmustu.Bir yil kadar bir cicek saksisi gibi oturdu durdu.
    adeta olmus te gomulmemisti.Bu durum cok daha aci veriyor insana

    YanıtlaSil
  12. Sevgili arkadaşlarım, başsağlığı dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum. iyi ki varsınız, hepinizi çok seviyorum...

    YanıtlaSil
  13. Başınız sağolsun Leylak Dalıcım. Hayatımızda yer alan insanlar, giderken doldurdukları yerleri boşaltmıyorlar bak, anılar kalıyor.
    Benim eniştem hasta , kimseyi tanımadığı söyleniyor ama gidince gözümün içine bir bakması var, anlıyorum beni tanıdığını çünkü gözleri yaşarıyor hemen.

    Eniştene rahmet diliyorum, mekanı cennet olsun...

    YanıtlaSil
  14. Başınız sağolsun..
    allahtan rahmetler ,
    ailesine sabırlar diliyor Nurşenciğim.

    YanıtlaSil
  15. Allah rahmet eylesin canım.mekanı cennet olsun.sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  16. Sevgili Leylak Dalım'cım başın sağolsun.

    YanıtlaSil