.

.
.

13 Ekim 2009 Salı

MUHABİRİNİZ PORTAKAL ÇEKİRDEĞİ ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ'NDEN BİLDİRİYOR

Bu sabah kalkıp alelusul ortalığı toparladıktan sonra valizleri bile açmadan sokağa attım kendimi. Halletmem gereken bazı işler vardı ama asıl amacım geç de olsa Festival'e dahil olmaktı. 4 ayın getirdiği yabancılıkla sağa sola bakarak yürüdüm yollarda. Koyu gölgeli, sık yapraklı benjaminlerin ne kadar büyüdüğüne şaştım, gülibrişimlerde tek tük de olsa hala çiçek olmasına şaştım, yalancı orkide ağaçlarının tohumlarının keçiboynuzuna ne kadar benzediğine şaştım, henüz hiçbir yaprağın sararmadığına şaştım. Şaşıra şaşıra işlerimi halledip bilet almak için sinemanın bulunduğu AVM'ye gitmek üzere durağa geldim ama minibüs ya da otobüse binmenin mümkünü yok, durağın önüne arabalar park edilmiş. Derken trafik polisleri işe el koydu ve ne kadar araba varsa çekiciye yüklenip götürüldü, ben de "oh" dedim. İnsanlardaki bu duyarsızlığa pes diyorum, 50 metre ötede otopark dururken getirip durağın önüne araba koymak nasıl bir kural tanımazlıktır akıl erdiremiyorum.

Bu yıl Festival organizasyonunu Belediye kendisi üstlenmiş, bu nedenle herşey daha mütevazı koşullarda gerçekleşiyor gördüğüm kadarıyla ve daha halka yakın olmuş. Galalara hayli ucuz bir fiyata satılan biletleri alarak katılmak mümkün, geçmiş yıllarda yaşanan davetiye krizi ortadan kalkmış olacak böylece. Birkaç yıldır TÜRSAK düzenliyordu festivalleri ve hayli görkemli oluyordu; kırmızı halılar, yurtdışından davet edilen ünlü oyuncular, her gala öncesi düzenlenen bol ikramlı kokteyller, posterler, afişler, flamalar. Bu yıl Festival"e ait en önemli tanıtım aracı üstteki fotoğrafta gördüğünüz altın portakallı Venüs heykelleri, şehrin değişik yerlerine serpiştirilmiş. Portakallı Venüs teyzemizi yaşlanmış gördüm, ne de olsa yaşı 46 yı buldu, yüzüne yılların yorgunluğu çökmüş ama Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerekirse vücut hala genç kızlara taş çıkartır tazelikte.

Festival galalarının yapıldığı Kültür Merkezi'nin bulunduğu parka yürüdüm sonra. Taze biçilmiş çimler fıskiyelerle sulanıyordu, mis gibi toprak ve ot kokusu yayılıyordu ortalığa ve yanlarından geçerken üzerime sıçrayan sulardan büyük keyif aldım, hava çok sıcaktı zira, serinletti beni.



Girişine göz temalı festival afişinin ve Halit Refiğ'in posteri asılmış Kültür Merkezi'nde bir fotoğraf sergisi vardı: "Bir Şenliktir Yeşilçam". Eski Türk filmlerinden alınma siyah-beyaz kareler altlarına filmlerde kullanılan şarkı sözleri yazılarak düzenlenmişti, beni çocukluğuma, ilkgençliğime aldı götürdü. Asumancım, kulaklarını çınlatmadım sanma.


Ulusal yarışmaya katılan filmlerin afişleri

Dışarıda ahşaptan yapılma soyut heykeller sergilenmekteydi.

Kültür merkezindeki turumu tamamladıktan sonra Festival kapsamındaki ilk filmimi izlemek üzere sinemaya gittim. Uluslararası Uzun Metraj Yarışma filmlerinden biri olan "KATALİN VARGA" bir İngiliz-Macar ortak yapımı ve Macaristan"da çekilmiş. Yönetmeni Peter Strickland'ın ilk uzun metrajlı filmi olan yapım 59.Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı ödülü almış. Film, kocasının 10 yaşındaki oğlunun babası olmadığının yaşadığı köyde öğrenilmesi üzerine evinden ve köyünden kovulan Katalin Varga'nın öyküsünü konu alıyor. Oğluyla birlikte çok sevdiği eşinden ve yurdundan ayrılmak zorunda kalan Katalin yıllar önce kendisine tecavüz eden oğlunun babasından ve ona yardımcı olan arkadaşından intikam almak üzere yola koyulur. Uzun ve çileli yolculuk suçlu, suçsuz insanların ölümüne sebep olup Katalin'in de sonunu hazırlayacaktır. Gerilimli, karamsar, ürkütücü ama değişik bir filmdi, pişman etmedi izlediğime. Filmin bonusu salondaki Pelin Batu ve sempatik kişisi de neredeyse en ön sıradan filmi izleyen Sevin Okyay'dı. Film başlayınca bu yerin tercih sebebi belli oldu, Türkçe altyazılar o kadar karınca boyutundaydı ki gözümdeki miyop gözlüğüme rağmen neredeyse çoğunu okuyamadım oturduğum arka sıradan.

Yarın sırada bir, belki de iki Türk filmi var kısmet olursa. Muhabiriniz Portakal Çekirdeği festival bitene kadar size seslenmeye devam edecek. Yarına kadar kalın sağlıcakla...

7 yorum:

  1. Aslan Leylak'cım.
    Altın Portakalı da ayaklarımıza getirdin ya.
    Allah senin enerjini hiç eksik etmesin. Nazarlardan saklasın.
    Sağolasın Portakal Çekirdeği
    Yeni haberlerini sabırsızlıkla bekliyoruz.
    İyi geceler...

    YanıtlaSil
  2. ne kadar şanslısınızki böyle bir festivale tanıklık ediyorsunuz..resimler ve anlatımınız harika ..festival gözlemlerinizi takip edicem...sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Bir şenlikti gerçekten yeşilçam. Nur içinde yatsın Halit Refiğ Usta.

    Manolya ğaçlarının tohumları gerçekten de keçi boynuzu gibi, ben de çok şaşarım bu benzerliğe. Veee manolya çocukluk ağacım. Hertarfı manolya ğaçlarıyla dolu -hem de koca koca ğaçlar- bir yerde büyüdüm ben, Zeki Müren'in koklamaya kıyamam benim güzel Manolyam şarkısını da etst ettim onayladım. Gerçekten de koklayınca soluyor.

    Altın portakal heyecanını orada izlemeyi isterdim doğrusu. Selamlar sevgiler sama Leylakdalı

    YanıtlaSil
  4. yanı başında görmüş kadar keyiflendim leylakcığım..
    acar muhabirliğine ise hayran oldum :)
    manolyalara gelince benimde çocukluğumun, ilk hatırlanıdır, tıpkı, leylaklar,paptya gelincikler, malta eriği ağaçları gibi...

    YanıtlaSil
  5. süpersin
    seni izlemeye devam edeceğiz tatlım
    sevgiler

    YanıtlaSil
  6. O Venüs Hanım'a neler neler yaptı bağnaz kafalılar haberin vardır di mi Nurşen'ciğim?

    YanıtlaSil
  7. nihayet bu gün girip okuyabildim seni
    keyifli geçmiş günlerin.Eh tiroidin de aklandı,kalan sağlık turların da güzel çıkar ve rahatlar keyfine bakarsın inşaallah

    YanıtlaSil