.

.
.

7 Haziran 2009 Pazar

IN BRUGES

Toparlanmaktayım, yazı geçirmek üzere Ankara yolu göründü ama yol hazırlığından o kadar sıkılıyorum ki kaytarmak için sürekli bahaneler üretiyorum. Epeydir izlemediğim için birikmiş DVD'leri giderayak izlemek istiyorum. Biraz çanta toparlıyorum örneğin sonra oturup bir film izliyorum, çamaşırları makineye atıyorum, filme devam ediyorum. En son ütü masasını ekranın başına kurup ütü yaparken filmi sonlandırıyorum. Alt yazılı filmlerde biraz zor olsa da alıştım giderek. Son parti ütülenecekler "IN BRUGES" i izlerken elden çıkarıldı.

Afişten anlaşılacağı gibi silahların bol olduğu bir film ama ne gerilim diyebiliyorum filmin konusu için, ne cinayet, ne dram. İlginç birşey, kimi zaman aşırı derecede gerilirken kimi zaman akıllıca yapılmış esprilere ya da yüzdeki bir mimiğe kahkahalarla gülebiliyorsunuz. Kimi zaman deli gibi hüzünlenip kimi zaman şaşırıyorsunuz. Filmde yok yok; vicdan azabı çeken, onurlu, dindar ve estetik zevki olan kiralık katiller, prensip sahibi mafia reisleri, dolandırmak istediği kişiye aşık olan genç kızlar, otelinde kalan kiralık katili korumak için kendini siper eden hamile kadınlar, cüceler ve bütün bunlara fonda eşlik eden olağanüstü Bruj (Bruges) görüntüleri.

Filmin üç ana oyuncusundan kalın, kara, komik kaşlarıyla Colin Farrell muhteşem bir oyun çıkartmış. Arkadaşı rolündeki Brendan Glesson'un da ondan kalır yeri yok. Filmin bonusu ise ikinci yarıda perdede görünen Ralph Fiennes. "İngiliz Hasta"da izlediğimden beri hastası olduğum bu aktör için herhangi birşey söylemeyi gereksiz buluyorum.

Tüm yukarda saydığım olumsuz faktörlere ve hayli bel altı diyaloglara rağmen filmin şaşırtıcı ve ince bir ahlak anlayışı var. Ben çok beğendim ama yine de çocuklarınızla birlikte izlemeyin derim.

4 yorum:

  1. :) benim tarzım filmlere benziyor bu.Prensip sahibi mafia babaları, dindar kiralık katiller ve diğerleri ilginç bir anlayış :)
    Bizim dvd sorumlumuz Hakan haberdar edildi.
    Perşembe geceleri absürd filmler kuşağı olurdu çok önceden, gece yarısını çoktan geçmiş bir saatte.Bekler izlerdim onları.Anlatımınız onları anımsattı bana.
    Ankara'ya mı dediniz; ne zaman??

    YanıtlaSil
  2. Evet, 2-3 gün içinde Ankara'dayım sevgili Gülen, yazı orada geçireceğim. oğlum orada, çalışıyor, biraz destek yapmak gerek kocaman minik kuşa:)Anladığım kadarıyla siz de annenizi kaybetmişsiniz yakın zamanda, benimki de vefat edeli 3 yıl oluyor, damdan düşenin halinden damdan düşen anlar, bu acı pek kabuk tutmuyor. yani bu Ankara olayı hem oğulla hem babayla birlikte olmak için. Kimbilir belki görüşürüz, şimdilik sevgiyle kalın:)

    YanıtlaSil
  3. Öğretmenim, psikolojik destek alıyorum, günlük hayatım kolaylanırken yaşadığım şeyin bana ait olmadığını hissediyorum.İkilemler, çelişkiler içinde hayat akışının dişlileri arasına kaptırdım parmak ucumu, şimdi bedenimi alamıyorum :(
    Çok özlüyorum ama göremiyorum.Bu acının tarifi yok.Neyseki zaman gittikçe daralıyor, onun yanında olmayı çok istiyorum.
    Ben Batıkent'teyim.Ne zaman uygun olursa, isterseniz buralardayım.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  4. Gülen, canım, hayatla ve kendisiyle bu kadar güzel dalga geçebilen biri hayatın dişlisine değil beden parmak ucu bile kaptırmamalı diye düşünüyorum. Bırak o senden korksun. Ayrıca anneniz yukarılardan biryerlerden izleyip üzülüyordur eminim bu duruma. Zaman çözmüyorsa da büyük ölçüde hafifletiyor acıları, akışına bırakmak lazım. sevgiler yolluyorum sana, görüşmek dileğiyle...

    YanıtlaSil