
Öğretmenliğimin ilk yıllarında 2 yıl Denizli'de çalıştım. Başkasını bilmem ama ben bu kenti çok sevdim; olanca çirkinliğine, o tozlu, dayanılmaz sıcağına, sanayi şehri olmasının getirdiği sevimsizliklere, deprem korkusuna rağmen insanlarının canayakınlığı, yardımseverliği, Pamukkale'nin o hafsalaya sığmaz, görkemli görünümü, pazarlarının cıvıl cıvıl renkleri, bereketi ve herşeyden öte insana kulağının dibinde kuş şakırmış gibi gelen melodik Denizli şivesi yeterli sebeplerdi bunun için. Tayinim çıkıp oradan ayrıldığımda en az yerliler kadar iyi konuşuyordum Denizli şivesini. Cacıkla bağlantı burada kurulacak.
Birlikte çalıştığım arkadaşlardan biri (Denizli'nin yerlisi bir bey) pazara gitmiş. Denizli pazarlarında yöresel ürünleri kadınlar satar genellikle, bilhassa yoğurt çok satılır ve çok da lezzetli olur. Arkadaş yoğurt satan bir hanımın tezgahına yanaşmış, bakmış önünde bir küçük kova yoğurt var, azımsamış, aralarında şöyle bir diyalog gelişmiş:
Arkadaşım: "Yoodun hepsi bu gıdaaa mı? (Yoğurdun hepsi bu kadar mı?)
Yoğurtçu Kadın: "Hee, bu gıdaa. (Evet, bu kadar)
Arkadaşım: Iıh, beni yetmez bu, başkı yok mu? (Yok, bana yetmez bu, başka yok mu?)
Yoğurtçu Kadın: Yetee, yetee, al bakeem sen önkürdeekini. Napcen ki sen yoodu? (Yeter, yeter, al bakayım sen önünde duran yoğurdu, sen ne yapacaksın ki yoğurtla?)
Arkadaşım: Cacık etceen. (Cacık yapacağım)
Yoğurtçu Kadın: E, al işte edeeesin cacık. (Al işte, yaparsın cacık)
Arkadaşım: Ne gıdaa cacık çıkaa ki bundan? (Ne kadar cacık olur ki bundan)
Yoğurtçu Kadın (Son noktayı koyar): O içini gatcaan hıyarı baalı. (O içine koyacağın hıyara bağlı)
Gel de bu şehri ve insanlarını sevme...
Çok geçmiş olsun, acil şifalar diliyorum..Sevgilerimle Zehr@
YanıtlaSilçok geçmiş olsun canım , en kısa zamanda iyileşmen dileğiyle....
YanıtlaSilçok geçmiş olsun
YanıtlaSilsevgiler,
tolunay