Aklımı süzdüm geçen hafta içinde bir gün, bu "Akıl süzme" lafı babamdan kalma. Çekildim bir köşeye bütün yazı gözden geçirdim. Topladım, çıkardım, çarptım, böldüm, ayıkladım, eledim, mikserde çırptım, hamur yaptım yoğurdum, ortaya ne tatlı, ne tuzlu elle tutulur bir şey çıkmadı, bu yaz sası. Süzgeci şöyle bir yana fırlatıp "Yetti gari" dedim ve bu kez aklımı havalandırmak için yürüyüşe çıktım. Bir alt paragrafta size de yürüyüş yaptıracağım, o yüzden şimdiki zamana geçiş yapıyorum.
Evden bir karış suratla çıkıyorum, aklımı süzme seansı pek keyif vermemiş belli. Hangi yana gitme konusunda kararsızlık yaşıyorum. Arkamda, evin altına açılmayı hala becerememiş profiterolcü. Çocukluğunu bildiğim berberin dükkanı satmasından sonra el değiştirmekten bir hal oldu büyükçe bir oda genişliğindeki mekan. Önce tostçu, arkasından iki-üç yıl tavuk dönerci, derken pet kuaförü ve son olarak tatlıcı. Hadi bakalım, tatlı satılsın, tatlı geçinilsin. Sol tarafı yokuş nedeniyle seçmiyor, sağa yöneliyorum. Yürü Leylak, tempolu.
17 yaşımda geldiğim bu semt o günden bu yana öyle çok değişti ki, sıra sıra apartman altı dükkanlara bakarak ilerliyorum. Sadece bir tanesi varlığını sürdürüyor, aynı zamanda komşumuz olan terzi, o da canı isterse 1-2 saat açıyor. Yanındaki yılların berberi kendini emekliye ayırdı, yerinde ne idüğü belirsiz, hiç açık olmayan bir tostçu. Evvelki yıla kadar önünden her geçişimde ayağa dikilip asker selamı veren bakkal da yok artık, önce bir bacağı kesildi, ardından vefat etti. Taşındığımız günden bu yana mevcut olanlardan biriydi oysa, pasaklı diye pek uğramasak da komşu esnaftı, iki kelam ederdik. Şimdi yerinde yine kırk yılda bir açılan iki kiralık otocu var. Bir sonraki apartman altındaki daracık dükkan Barış'ın ayakkabı tamir yeriydi. Barış dediysem adı değil, niye Barış derlerdi onu da bilmiyorum. O da öbür alemde şimdi, yerine pilavcı açılmış, ilk kez görüyorum. Hızla el değiştiriyor burada dükkanlar.
Henüz yapraklarını sarartmamış akasyaların altından devam ediyorum yola, işte çehre ve sahip değiştirmiş bir eski tanıdık daha, bir zamanların ünlü fotoğraf stüdyosu Askent. Yerinde pandeminin hemen öncesinde yenilenip pandemi sonrasında bir kez bile açıldığını görmediğim kebapçı. Kirli camekanların arkasından kendi haline bırakılmış masalar, sandalyeler, tuzluklar, peçetelikler, hayalet şehir gibi. Oysa Askent'in vitrininden gelinler-damatlar gülümserdi, keplerini takmış yeni mezunlar, sevimli bebekler bakardı. Nişan fotoğraflarımı da orada çektirmiştik, önüme komik pozlar sürmüş, hangisinden istediğimi sorduğunda, "Hiçbiri" demiştim, "yan yana duralım, çek işte". Nazan Öncel benden duymuş olsa gerek bu repliği 😂 Annemin son vesikalığı da orada çekilmişti. Çok geçmeden de önce stüdyo, sonra annem gidiverdi.
Eski foto, yeni âtıl kebapçıyı geçiyorum, sıra sıra rent a car mekanları, kaldırımları da işgal etmişler üstelik koca koca arabalarla. Kendimi güvercinli tepeye dar atıyorum. Hiçbiri yok, Kurtuluş Parkı'na doğru uçuyorlar bu saatlerde, su mu içiyorlar havuzdan, seyran mı ediyorlar bilemiyorum. Yandaki motorcunun ektiği ayçiçekleri de solmuş. Mazot kokulu bir nefesten sonra iki tane de olsa ayçiçeği görmek güzeldi oysa.
Caddeyi geçiyorum ve mahalle sınırlarının dışındayım şimdi. İncesu'dan Kurtuluş'a doğru giden sokağa sapıyorum, sol yandaki sitelerin bakımlı bahçeleri var, diğerleriyse perişan. Hayat gailesi, pahalılık nedeniyle çoğu apartman kapıcıları işten çıkarmış, bahçıvan tutmak zaten imkansız bu devirde. Mevcut ağaçlar görev gibi çiçekleniyor vakti gelince, en başta her bahçede en az bir-iki tane olan leylaklar. Onun dışında yetişenler hüdayinabit. Çoğu bahçe sökülmüş zaten, artan araç sayısına otopark olmuş.
Kavşakta çok eski bir arkadaşımın evi, yıllardır görmedim. Oysa gençliğimde çok yakındık, aynı zamanda aile dostumuzdu. Sık sık giderdik kışları sıcacık olan, bir duvarı kitaplarla dolu o küçük daireye. Gözüm balkona takılıyor, acaba görür müyüm diye ama hiç denk gelmedim bunca yıldır, acaba hala orada mı oturuyor, belirsiz, dönüşte zillere bir göz atmayı düşünüyorum. Niyetim hiç geçmediğim bir sokağa girmek, Cevher Sokak tabelası çarpıyor gözüme, çark ediyorum o yöne.
Bahçeleri yeşillikli, karakterli ve asil görünümlü eski apartmanlarla profil ve plexiglass karışımı kentsel dönüşüm apartmanlarının yan yana sıralandığı bir sokak bu. Eskiler yenilere bakıp "Bizim sıramız ne zaman gelecek?" diye düşünüyorlar mıdır acaba. Kimilerininki gelmiş zaten, dozerin ilk vuruşunu bekliyorlar, idam fermanları boyunlarına asılmış:
Hiç açılmayacak dükkanın önünde hiç oturulmayacak bir koltuk nöbet tutuyor, yan tarafta azmanlaşmış kuzu kulağı çalısı, neredeyse ev boyuna ulaşmış ve evin sönmüş neşesine inatla çiçeklenmiş. Yapraklarını koparıp yememek ve çocukluğuma bir selam göndermemek için zor tutuyorum kendimi. Yaprağa doğru uzanan elimi geri çekiyor ve kuzukulağının yanından aşağı kıvrılıyorum. Meğer arkada bahçe varmış, bahçelikten çıkıp cangıla dönmüş, kim bilir ne zamandır sabırla bekliyor:
Funda yorumunda haklı sanırım, biz her şeye söylenir hep eskiyi anar olduk, zamanımız geçiyor hızla...
YanıtlaSilGelecek kuşaklar belki bizi de anımsar.
Haklı gerçekten, geçiyor çağımız, ezberimde tek bir şarkı yok şimdilerden, milyon yıl öncekiler aklımda :) Anımsarlar mı acaba, kalır mı bir şey?
Silne güzel lafmış "akıl süzme" :) babanız nurlarda yatsın. süzünce elekten geçmeyip üstte kalan duygulara, olaylara odaklanacağız sonrasında herhalde değil mi? ay çok beğendim :)
YanıtlaSilBabamda çoktu böyle laflar :) Madem çok beğendim, sana da verdim o zaman, akıl süzme kardeşliği olsun :)
SilHa babam bir de böyle sessiz oturup da "Ne yapıyorsun?" dendiğinde "Aklımı süzeyrum" derdi :) Rahmet olsun...
SilHüzünle okudum. Zaman her şeyi değiştirerek hızla akıp gidiyor.
YanıtlaSilBeni de hüzünlendiriyor, anılarımıza evsahibii mekanların yok olması çok fena...
SilBu yürüyüş bana bile iyi geldi :) Bazen aklı süzdüğümde geriye öyle büyük bir posa kalıyor ki, akıldan daha büyük 🙈
YanıtlaSilBak o zaman sevindim, ne güzel birlikte yürüdük. Ah o posa öyle çok ki C'cim...
SilMerhaba ben Ceren, çocukluğumun geçtiği semt ❤️ eski evleri karakterlerini çok severim insana bakınca bir huzur veriyorlar. Gocun de etkisi ile Cebeci kurtuluş çehreleri değişti ne yazık ki😔 bizim zamanımızın seçkin dediğimiz semtleriydi. Ugradıgımda benim de içim gidiyor. Yine de O mahalle havası çok güzel🥰 aklınıza kaleminize sağlık çok güzel duygular geldi yaşınızdan bana🙏🏻 sevgiler
YanıtlaSilMerhaba Ceren, seni çocukluğuna ışınladığım için sevindim, ayrıca güzel sözlerin için de çok teşekkür ederim, sevgiler benden de...
SilDünyanın değişimi mikro ölçekte mahalle mahalle yürüdükçe göze çarpan bir halde artık ana caddelerden değil ara sokaklardan bağırıyor tutunamayan yeniler ile sizinde ne belirttiğiniz gibi dönüşür müyüm der gibi bakan ekonominin aldığı halle tutuklu kalan eskiler .. zaman güç dengeleri değişim etkileşim yeni eski hatıralar ve şimdi hepsini bulduğum yazınızda yürüyüşe eşlikçi olduk bugün bende bir çıkıp uzanayım taş yollara betonlara iki üç çiçeğe hallerde ki değişime bakayım dedim.. sevgilerimle
YanıtlaSilNormal şartlarda düşünürsek değişim engellenemez bir şey ama bizde her şey o kadar hızlı ve o kadar çirkin değişiyor ki insan üzülüyor. Ve elden bir şey gelmiyor, oturduğumuz ev bile oturanların yarısı isterse elimizden alınıp küçültülmüş olarak geri verilebilir ve benim aklımdaki sıkıntı bu şimdilerde, Antalya'da kentsel dönüşüm adıyla rantsal dönüşüm aldı başını gidiyor zira. Bugün de niyetliyim bir yürüyüşe bakalım...
SilBen de doğup büyüdüğüm semtte yaşıyorum hala. Ama açılıp kapanan dükkanları takip edemiyorum eşimle geçerken bakıyoruz boşalmış burda ne vardı diye birbirimize soruyoruz. Kentsel dönüşüm diye evler yıkılıyor tanınmaz hale geliyor çocukluğum. Hülya
YanıtlaSilHer şey çok tatsız esasen Hülya Hanım, yuvarlanıp gidiyoruz bir çukurda, bugün gördüğümüzü yarın görebilecek miyiz belirsiz. Kendi evimden bile şüpheliyim, hayırlısı...
Sil