.

.
.

26 Temmuz 2023 Çarşamba

ÇÜNKÜ HATIRALAR KUŞLAR GİBİ 2 / 26 TEMMUZ

Eveet, geldik ikinci anı günümüze, okuyor musunuz arkadaşlar, sevmediyseniz beni yormayın yıllar öncesine döndürüp de 😃

Hâlâ Saimekadın'dayız, bir yıla ne çok şey sığmış. Anneannem ve annem selde yıkılan, onarıldıktan sonra da istimlak edilen evin olduğu mahalledeki komşularla bağlantılarını koparmamış, sık sık ziyaretlerine gidiyoruz. Bunlardan ikisi o zaman için hayli modern ve lüks olan, çok katlı bir apartmanda oturan "Kurban Nene" ile radyonun ilk efektörlerinden Tahsin Temren'in eşi. Adını ne yazık ki hatırlamıyorum. Tahsin Temren'i sanırım kuşakdaşlarım bile zor hatırlar, ailecek görüştüğümüz için benim aklımda kalmış. Daha çok Korkmaz Çakar ve Ertuğrul İmer hatırlanır efektör olarak. Tahsin Temren öldüğünde ilkokuldaydım, o akşam "Mikrofonda Tiyatro" vardı radyoda. Yayına girmeden hemen önce söz alan bir sunucu oyunun Tahsin Temren'in anısına efektsiz yayınlanacağını söylemişti. Yalnızca konuşmalardan ibaret oyundan efekt olmayınca bir şey anlamamıştık. Eskiler ince ruhlu insanlarmış, meslek büyüklerine saygılarını ince jestlerle gösteriyorlarmış.

Tahsin Temren'lere sık gidiyoruz, annemle anneannem sohbeti koyultmuşken ben büyülenmiş gibi yatak odasının kapısında dikiliyorum. Orada, yatağın hemen yanındaki komodinin üstünde boyumdan daha büyük bir taş bebek var. Simsiyah saçlı, uzun kirpikli, üzerindeki tuvaletin kat kat etekleri ayaklarına kadar inen bir bebek. Çok çekingen bir çocuğum, pek yanaşmıyorum kimseye, bir şey istemeyi de aklımdan bile geçirmiyorum. Her gidişimizde içim gidiyor o bebeğe, ne sahibi oralı oluyor, en azından "Gir yakından bak kızım" diyor, ne de ben böyle bir teklifte bulunabiliyorum. Tahsin Temren'lerin evi benim için yalnızca o taş bebekten ibaret kalıyor.

"Kurban Nene" ise dünya tatlısı. Sevdiği insanlara "Nene kurban, nene heyran" dediği için "Kurban Nene" olarak anılıyor, adını çoğu kişi bilmiyor. Hayli esmer, yapılı, güler yüzlü, kulağa hoş gelen Antep şivesiyle çok sevilen bir kadın. O zamanların en şık otellerinden biri olan Balin Otel'de-İzmir Caddesi'nde idi, şimdi yerinde çok katlı bir iş hanı var-yönetici olan bir oğlu var. Düğünü Balin Otel'de yapılıyor. Kurban Nene'nin gerçek adını da davetiyenin altında okuyunca öğreniyoruz. 

Gitmeyi en çok sevdiğim yer ise "Sağır Karı"nın gecekondusu. Topu topu iki odası olan ev öylesine tıka basa eşya ve süs püsle dolu ki insanın başı dönüyor. Daha o yaşlarda meraklı ve gözlemci bir tipim, eşyalara bakmakla doyamıyorum. Neden "Sağır Karı" diyorlar, kulakları ağır işittiğinden mi, yoksa işine geleni duyduğundan mı bilmiyorum. Biraz yalelli bir tip, kızdırmaya gelmiyor, o yüzden hem çekiniyor, hem de evin cazibesinden dolayı gitmek istiyorum. İşlemeli yastıklar, rengarenk masa örtüleri, duvarlarda resimler, raflarda biblolar, her şey üst üste bir renk cümbüşü halinde istifleniyor evin içinde. Kedi eniğini yitirse bulamaz derler ya, aynı öyle. 

Bir akşam açık hava sinemasına gidiyoruz, şimdi yerinde yeller esiyor, Tıp Fakültesi'nin karşısında, yamaçta bir sinema. "Ayşecik" oynuyor, yaşıtım Zeynep Değirmencioğlu'nun ilk filmi, benim de bilinçli olarak izlediğim ilk film olacak. Film biraz acıklı, bana göre daha da acıklı, sessiz sessiz akan gözyaşlarım, hıçkırıklara dönüyor. Öyle içten gelerek ve bağıra bağıra ağlıyorum ki bütün sinema filmi bırakıp bana bakıyor. Susturulamıyorum, film bitene kadar ağlamaktan perişan oluyorum. Ne gadan hassas, nazenin, adeta bir nohut üstünde piremses yapım olduğu o yaşımda tasdiklenmiş oluyor 😂

Aynı zamanda çok ciddi bir çocuk oluşum aşağıdaki fotoğrafla sabit. Cebeci Dörtyol'da bir fotoğraf stüdyosunda, muhtemelen doğum günüm nedeniyle çekiliyor bu fotoğraf. Kırmızı-beyaz pötikareli elbisem, kafamdan büyük kurdelelerim, yamuk kahkülüm, neredeyse göbeğime iğnelediğim filli broşum ve tek küpemle Matmazel Rottenmayer kadar sert ve ciddiyim 😄

Fotoğrafçı daha sonra bu fotoğrafı devasa boyutlarla büyütüp çerçeveliyor ve vitrinine yerleştiriyor. En "Rotenmayer" bakışlarımla bir süre stüdyonun camından Konservatuvar'a giren çıkanları izliyorum. Babam bir seferinde uğrayıp neden vitrine koyduğunu soruyor, adamın cevabı şu oluyor: "İlk kez bu kadar ciddi bir çocuk fotoğrafı çektim".

Devamı gelecek çarşambaya...

24 yorum:

  1. İyi ki yazıyorsunuz nohut üstünde prensesim, ben de eskilere dalıyorum şu iki gündür, ne iyi geldi okuduklarım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, devam edecek yazılarım. Sizler okudukça mutlu oluyorum ben de...

      Sil
  2. Seviyoruz seviyoruz örtmenim :)

    YanıtlaSil
  3. Sevmemek ne kelime, bayılıyoruz:) "Nene kurban, nene heyran," hiç yabancım değil, bayılırdım, babannem çok kullanırdı; onun tedrisatından geçmiş annem de:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla itici güç oluyorsunuz yazmam konusunda, sağolun. Bir şeyleri anımsatmak da işin en güzel yönü...

      Sil
  4. Bayıla bayıla okuyoruz, arkası yarın gibi bekliyoruz <3
    Çenebaz

    YanıtlaSil
  5. Harikasın nohut premsesim. İsimler de evlere şenlik, Sağır Karı, Kurban Nene :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsimler iyi ki evlere şenlikmiş, yoksa unutur giderdim valla :))

      Sil
  6. Ayyy bayıldım bayıldımmm hep yaz anılarını lütfen

    YanıtlaSil
  7. Ciddi çocuk! :))
    Sonunda çocuk dedi ki, ehh, ciddi ciddi bak dur, nereye kadar? Güleyim bundan böyle ve hep güldü sonra. <3
    Kurban nene, "kadan belan ben alım" da diyor muydu? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle oldu, yetti beaa deyip gülmeye başladı :)) Hatırımda kalmadı ama kesin diyordur Kurban nene :)

      Sil
  8. ya bu fotoğrafa bayılıyorum, kahküllere, broşa, ciddiyete..."şule kurban" :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şule'ye kurban :)) Benim de en sevdiğim çocuklu fotoğrafımdır bu :)

      Sil
  9. harikasınız,merakla bekliyorum yazılarınızı.ne olur hep yazın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya çok teşekkürler, yeter ki isteyin bende anı da, laf da bol :)))

      Sil
  10. Okumak ne demek, her gün bakıyorum Leylak Dalı ne yazmış diye...Ben ve Yenimahalleli eşim keyifle okuyoruz yazdıklarınızı..Bu arada kurdeleli ciddi fotoğrafınız, sizinle yaşıt olduğumu düşündüğüm ilkokul yıllarımda kurdele takma mecburiyetimizi hatırlattı. Benim saçlarım hep kısa olduğu için sizinki gibi görkemli kurdelelerim hiç olmadı, onun yerine saçımın iki tarafına taktığım ikide bir düşen küçük beyaz fiyonklarım vardı..Bakın neleri hatırladım güzel yazınızla, çok teşekkür ederim, siz hep yazın lütfen..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasınız, Yenimahalle'li eşinize çok selamlar, Yenimahalle bir kültürdür ve hiç çıkmaz akıldan. Böyle okunduğunu bilmek çok sevindirici, yazmaya devam, çok sevgiler...

      Sil
  11. Yaa kurdelelerin şirinliği, hele o şirin kıyafetin içindeki çocuğun ciddili bakışı... Bittim burda. :) Fotoğrafçı da haklı vitrine koymakta film afişi gibi bir havası var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok severim bu fotoğrafımı, bir tane daha var, onu da koyarım zamanı gelince, o ikisi favorimdir. Diyorum ya prenses gibi her doğum günümde stüdyo fotoğrafı, anam babam sağolsun :)))

      Sil