.

.
.

2 Mayıs 2023 Salı

NİSAN OKUMALARI / 2 MAYIS

Son iki aydır okuma konusunda en sıkıntılı dönemlerimi yaşıyorum. Çok uzun yıllardan beri, hatta çalıştığım dönemlerde bile aydı 10 kitabın altına düştüğüm pek olmamıştır, bu benim için fiks bir sayıdır, üstüne çıktığımda kendi rekorumu kırmış gibi hissederim. Sanırım, deprem, ülke gündemi, yaklaşan seçimler ve benim bu aralar biraz fazlaca izlediğim film ve diziler okuma kapasiteme ket vurdu. Ne diyelim, bu da geçer ya hû!

6 kitap ve bir yarım kitapla bitirdim Nisan ayını, yarım kitaba devam eder miyim, bir kenara bırakır mıyım kararsızım, zira çok sevmedim. O yüzden bugün ondan söz etmeyeceğim, gelelim diğerlerine:


 -Yazar Kate Atkinson'u "Köpeğimi Alıp Erkenden" isimli kitabıyla tanımıştım, "Hayat, Sil Baştan"ı ise sosyal medyada çok fazla sözü geçince almış ve salamura olup tatlanması için bir süre kitaplığımın rafında dinlendirmiştim 😃 Sonunda yeterince olgunlaştığına karar verince Nisan ayının ilk kitabı olarak açtım sayfalarını, çok da iyi etmişim. Bu aralar okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Kitabın ana kahramanı Ursula, soğuk bir gecede varlıklı bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geliyor ve aynı gece ölüyor. Daha "Hay Allah kitaba başlamadan kahramanı öldü" demeye kalmadan Ursula kanlı canlı bir bebek olarak yeniden doğuyor. Kitap boyunca Ursula defalarca ölüyor, defalarca farklı bir hayatla yeniden doğuyor. Bu hafiften fantastik durum sizi korkutmasın, kitaba öyle güzel yedirilmiş ki büyük bir keyifle okuyorsunuz Ursula'nın farklı yaşam biçimlerini. Baskısını bulabilirseniz kaçırmayın derim...

-"4 Hane 1 Teslim" isimli bayıldığım kitabıyla tanıdığım Eyüp Aygün Tayşir'in yeni kitabının çıktığını duyunca sevinmedim desem yalan olur, hemen ısmarladım, çabucak geldi ve salamuraya gerek kalmadan taze taze yendi, pardon okundu 😃 Boğaziçi Üniversitesi'nde tanışan Alper ve Sedef'in içinden pek çok şarkı geçen hüzünlü aşk öyküsünü anlatıyor "Yiten Bir Aşkın Şarkısı". Arka planda da dönemin önemli olayları sızıyor bu aşk öyküsünün içine. Yer yer gereksiz bulduğum ya da anlam veremediğim bölümler olsa da çok severek okudum, tavsiyemdir...

-Denis Johnson'un "Tren Düşleri" incecik bir kitap. Bir tren aşığı olarak isminde "tren" sözcüğü geçen her kitaba atladığım gibi bunu da adına kanarak sipariş verdim. 20. YY.ın başlarında Amerika'da artan demiryolu, köprü, yol inşaatlarında çalışan Robert Granier'in hikayesini anlatıyor kitap. Sıradan bir insanın zaman içerisinde sanayide, teknolojideki gelişimlerle, değişen yaşam tarzlarıyla ve çevresinde şahit olduğu ölümlerle değişimini anlatıyor. Çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim ama kötü de diyemeyeceğim...

-"Bulutun İçinden Bir Ses", Metis ne basarsa okunur zihniyetiyle alınmış bir kitap, yayınevinin son kitaplarından biri. Denton Welch'i ilk okuyuşum, son okuyuşum olmayacağı da kesin. Tatilini geçirmek için bisikletiyle yola çıkan sanat öğrencisi Maurice aylarca hastanede, ardından nekahat süresini geçirmek için bir bakımevinde kalmasını gerektiren ağır bir kaza geçirir. Konuyu arka kapaktan okuyunca ruh bunaltan hastalık ve hastane öyküleri okuyacağımı düşünmüştüm ama öyle olmadı. Maurice'nin gerek kişisel duygu ve düşünceleri, gerek gözlemleri yormadan, su gibi akıp gitti. İsmi gibi bulutun içinden gelen bir ses oldu...

-"Boğaziçi'nin Büyülü Sesi: Deniz Kızı Eftalya" bir inceleme, hayli detaylı hazırlanmış, fotoğraflarla desteklenmiş bir yaşam öyküsü. Normal şartlarda alıp okuyacağım bir kitap değildi aslında, ilgimin kaynağı ilk gençlik yıllarıma dayanıyor. Nurhan Damcıoğlu'nun kantolarıyla TV'de ve sahnelerde fırtına gibi estiği yıllarda ben de kantoya merak salmış ve Damcıoğlu'nun repertuarının neredeyse tamamını ezberleyerek lise yıllarımda boş derslerin sevilen sesi olmuştum 😃 Böylece okuldaki lakabım da "Deniz Kızı Eftalya"ya dönüşmüştü, hal böyle olunca kitabı okumamam düşünülmezdi elbette.  Oyunculuğunun yanısıra şarkı ve kantolarıyla da sahne alan bu cesur Rum kızı Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ilk yılları arasındaki dönemde hayli aranan, sevilen, ünlü bir yıldız imiş. Kitap Bilen Işıktaş tarafınan belgelerle desteklenerek hayli detaylı hazırlanmış. Konuya merakınız varsa ilginizi çekebilir.

-Ve ayın son kitabı yazar Nezihe Meriç'in, evlenip Amerika'ya yerleşen üniversiteden arkadaşı Gönül Hürkuş'a (kendisi ilk Türk tayyarecisi Vecihi Hürkuş'un kızı) yazdığı mektuplardan oluşan "Biz Hiç Değişmedik Gönül" oldu. Mektuplar her iki tarafın kızları tarafından derlenip yayına hazırlanmış. Yazarın bu konuda bir isteği olmamış ama karşı çıkan bir vasiyeti de olmadığı için kızı yayınlamakta beis görmemiş. Mektuplarda yazar olarak tanıdığımız Nezihe Meriç'in ev haline şahit oluyoruz. Ev işleri, annelik koşturmaları, hamileliği ve yaptığı ardarda düşükler, parasal sıkıntılar, annesiyle olan çekişmeleri, eşinin savurganlığı sık sık konu oluyor mektuplara. Ne kadar çalışkan bir kadın olduğunu da oradan anlıyorsunuz. Mektuplardaki dil yanlışları-ki bu beni mektupları yazanın edebiyat eğitimi almış bir yazar olması nedeniyle şaşırttı-başta belirtildiği gibi düzeltilmeden bırakılmış. "Dua" yerine "Duva", "İnşallah" yerine "İşallah" yazılmış bütün mektuplarda. Bu iki arkadaş arasında özel bir kullanım biçimi mi yoksa yazar kelimeleri bu şekilde mi öğrendi bilemedim haliyle. Mektup okumak bende kişinin özel hayatına izinsiz girmek gibi bir duygu uyandırsa da yine de keyifli bir okuma oldu...

Gelelim Storytel dinlemelerine, üç kitap dinleyebildim bu ay, çünkü iki kez yarım bıraktığım ve çok merak ettiğim "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" epey saat süren bir dinleme idi, daha fazlasına imkan olmadı. 


-"Yaban Gülü" 19. Yüzyılın ikinci yarısında doğmuş romancı Güzide Sabri'nin bir eseri. Eski zamanların kadın yazarlarını okumayı seviyorum. Kitaplar genelde çocukluğumun Yeşilçam filmlerindeki gibi bir duygu yaratsa da o yıllarda bir kadının böyle cesurca edebiyat hayatına atılmasını takdirle karşılıyorum. Kitap romantik bir aşk hikayesi, sevip kavuşulamayan, araya kibrin girip ayrılığa sebep olduğu, yıllar sonra ise vuslatın yaşandığı bir öykü. Son derece çok işlenmiş bir konu ama dinlemek hoşuma gitti. Hülya Koçyiğit-Kartal Tibet ikilisinden bir film seyredermişcesine akıp gitti. Bihter Dinçel seslendirmiş.

-Leyla Erbil'i çok severim, hemen hemen bütün kitaplarını okudum, "Cüce" eksik kalanlar arasındaydı. Deniz Yüce Başarır'ın her zamanki gibi gayet güzel seslendirdiği ilginç bir dinleme oldu. 

-Tanpınar'ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" şimdiye kadar okumadığım için pişman olduğum muhteşem bir dinlemeydi.  Hayri İrdal, Halit Ayarcı, Saat Ustası Nuri Efendi ve büyük duvar saati Mubarek Murat Eken'in tok sesiyle adeta ete kemiğe büründüler. Sizler de benim gibi daha önce yarım bıraktıysanız ya da elinize alma fırsatınız olmadıysa bu şahane eseri mutlaka dinleyin derim... 

Yeni kitaplarda buluşmak dileğiyle...

7 yorum:

  1. ben sizin bu kitap okuma/dinleme yorumlarınıza bayılıyorum öğretmenim. sizin kadar verimli değil benim okuma tempom ama "ne okusam/dinlesem" dediğimde önce sizin yazdıklarınıza bir göz atıyorum :) mesela storytelde saatleri ayarlama enstitüsünü öne aldım. bugüne kadar okumamanın mahcubiyetini de böylece aşarım hem :)

    YanıtlaSil
  2. Yine de çok verimli okuyorsun Leylakdalım. Kitap yorumlamalarını da çok önemsiyorum.
    keyifli okumalarının devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  3. 4 Hane 1 Teslim'i yıllar önce sizden görüp not almıştım ama hâlâ okuyamadım. O aklıma geldi şimdi.
    Kafa rağatlığıyla, keyifli okumalar diliyorum.

    YanıtlaSil
  4. Bir iki kitap not aldım, teşekkürler tanıtım için...

    YanıtlaSil
  5. Deniz Kızı Eftalya'yı senden gördüm, hemen aldım, bir iki kitap sonra başlayacağım :)

    YanıtlaSil
  6. Ben de okuyamıyorum bu yıl kötü bir yıl okuma bakımından benim için

    YanıtlaSil
  7. Nezihe Meric i cok seviyorum.Bir kusagin kadinlarini ve toplumunu anlatisi o kadar gercek ve sicak ki sanki o kahramanlari taniyormussunuz gibi ...O kadar kusur kadi kizinda da olur:)

    YanıtlaSil