.

.
.

21 Ağustos 2021 Cumartesi

DİZ ÜSSÜ ALFADAN BİLDİRMEYE DEVAM / YILDIZ TARİHİ 21 AĞUSTOS

Dün fizik tedavi seansında fizyoterapistim diz gerdirme hareketi yaptırmak için yüzükoyun yatmamı söyleyince bir yandan debelene debelene dönmeye çalışırken, öte yandan laf yetiştiriyordum: "Biraz daha toparlayayım, dizlerin fonksiyonları üstüne tez yazacağım".

Bugüne kadar yalnızca rahat yürümemizi sağladığını düşündüğümüz dizlerimiz meğer ne çok işe yarıyormuş, insan başına gelince anlıyor ancak. Dizler "Ben küstüm, oynamıyorum" dediğinde  yürüme sıkıntısının yanısıra aman da neler neler yaşanıyormuş. Bir kere belden aşağı giyeceğiniz her şey için sürünün, sürünün hayınlar 😀 Pantolon mu, etek mi, çamaşır mı, çorap mı, yok öyle ayakta şakkadanak giymek, kıvrılmıyor kardeşim dizler, kıvrılsa da "hass..." ile başlayan gerisine terbiyemin müsaade etmeyeceği bir lafa sebebiyet verecek acı duyuyorsunuz. Oturun bakayım yatağın kenarına (yüksek olsun tabii oturduğunuz yer), hah oturdunuz mu? Şimdi giyeceğiniz şeyi yere koyun, ayağınız girecek şekilde açın, eğilin, eğilin, geçirin o açıklıktan ayağınızı, sonra ötekini. Aferin, şimdi ayağa kalkıp çekiştirebilirsiniz. Çorabınızı giyiyorsanız, daha da çok eğilin, hatta eğilmişken dizlerinize bir öpücük kondurun, belki barışır sizinle ama ürkmeyin, bir süre sonra profesyonelleşiyorsunuz. Bir de oturup kalkmak var ki, her tekrar bir işkence. İşkenceden kaçmanın yegane yolu mobilyalarınızı yenilemek. Mümkünse Gülliver'in Devler Ülkesi'nde karşılaştıkları türden olsun, yüksek mi yüksek. Artık zıplar da mı oturursunuz, biri yardım mı eder bilmem ama inanın kalkarken dizlerinize giren o ikili bıçaklardan kurtulacaksınız. Aksi takdirde otur batsın, kalk batsın. 

Bir de şu var, yatağınıza oturdunuz, şöyle arkanıza yaslanıp kitap okumak istiyorsunuz. Yok öyle bir dizinizin üstüne basıp pat diye yerleşmek. Önce kibarca yan taraftan oturup kendinizi ortaya çekiyorsunuz, sonra ellerinizden destek alıp arkaya doğru sürünerek sırtınızı dayayacağınız yastığa ulaşıyorsunuz. Bir nevi komando eğitimi mübarek, sürün babam sürün. 

En kötüsüne daha gelmedik. Zinhar yere oturmayın, orada kalırsınız valla. Hele evde kimse yokken oturduysanız hapı yuttunuz, biri yardımınıza gelene kadar halıyla muhabbet edersiniz. Bunun böyle olduğunu biliyordum da 2 gün önce bizzat pratiğini yaparak pekiştirdim. Ameliyat sonrası bana mümkünse düşmemem tembihlendi. Gönlümle düşmem tabii ki ama bazen kimse fikrimi sormuyor. Bilgisayarda bir şeye bakmam gerekti, ameliyattan bu yana masaüstü bilgisayarı pek kullanmıyordum, gerekli hallerde laptop ama son zamanlarda biraz daha iyi hissettiğim için büro koltuğunun ayarını iyice yükseltip oturdum başına. Eğilip açma düğmesine basmamla birlikte altımdaki koltuk geri geri, ben öne kayarak ileri ileri gitmeye başladım. Hüzünlü bir ayrılık oldu bizimki, neredeyse kavuşamadan final. Koltuk sırtüstü yere devrildi, ben beynimdeki nöronları hızla çalıştırarak dizlerimi korumak için bacakları iki yana savurdum ve sağ kolumu feda edip elimin üzerine düştüm, dizleri korudum ama gerisini sormayın, hala bazı yerlerimin acısını çekiyorum. İyi güzel, dizler sağlam ama ben nasıl kalkacağım şimdi. Ters dönmüş kaplumbağa gibi bir türlü toparlanıp ayaklanamıyorum. İmdat çığlıklarıma koca geldi içeriden ama dizlerimi kullanamadığım için ayağa kalkma olayı sağlanamıyor bir türlü. Sinirden gülüyorum, güldükçe hiç kalkamıyorum. Sonunda koltuk altlarımdan destekle ayağa kaldırıldım ama çektiğim acıyı ve sıkıntıyı gelin bana sorun. O nedenle dostlarım, Romalılar dizlerinize gözünüz gibi bakın, yemini, suyunu eksik etmeyin. Arada vesikalık fotoğrafını çektirip gelişimini kontrol edin. Elinden tutup yürütün ki kasları gevşemesin, sonra benim gibi o kaslar kendini toparlasın diye bağlarsınız bileğinize ağırlıkları çekersiniz tulumba kolunu çekercesine günde 5 defa 15'er kere 😀


Fotoğraftaki mekan Fizik Tedavi servisinin egzersiz odası, fotoğraftaki şahıs da Kuğu Gölü balesi için hazırlık yapan ben 😋

8 yorum:

  1. Aslında fotoğrafta müzik başladığı anda birden salsa yapacaksın gibi bir hava var ama yazıları okuyunca….
    Benim ünlü bel tutulmalarım vardı, Almanlar “cadı iğnesi” diyorlar onda da aynen dediklerin geçerlşydi korkunçtu ama 1 bilemedin 2 haftada toparlardı :,( dua ediyorum bir an önce bitsin bu sıkıntılı durum!
    Yani şöyle anlaşalım cevriye ve tevriye ile; antalya’nın sonbaharı başlarken artık bu şımarıklıkları lütfen bitsin hizaya gelsinler seni yormasınlar daha fazla! Lütfen lütfen

    YanıtlaSil
  2. Leylakcığım,
    Yine ne çok güldüm, yazdıklarını okurken. :))
    Bir yandan da kendime ayar veriyorum "kadıncağız acı çekiyor ayol, gülünür mü" diyerekten. ;)
    Ha gayret prima donnacığım, yakında o barlara paralel basacaksın, güveniyorum sana. :)

    YanıtlaSil
  3. Benim durumum da Sevgili Okul Arkadaşımla aynıdır. Okuyorum yazılarınızı, gülüyorum, yazıya ve duruma dair bir şeyler yazacağım ama bir de çekilen ızdırap var, orada devrelerim yanıyor. Bende de sıkıntılı anlarda durumla eğlenme hali oluşur ama siz muhteşemsiniz.:)

    YanıtlaSil
  4. Bu kadar acı ve ıstırabın içinde mizah yapman müthiş.Herzamanki edebiyat performansını bedeninede yansıtacağından eminim bacım.

    YanıtlaSil
  5. Yukarıdaki yorumların hepsine katılıyorum. En acilinden az acılı, bol neşeli günler diliyorum size :)

    YanıtlaSil
  6. Bir de en berbatı şu ki, insanın bir yeri sakatlanınca onu idare etmeye çalılırken diğer kaslar, eklemler bu sefer isyan ediyorlar.

    Düşmek de çok şanssız olmuş. Geçmiş olsun. Geçti geçti.

    YanıtlaSil
  7. ay ay ay diye okudum düşme anını. geçmiş olsun sevgili öğretmenim. bir an önce toparlanırsınız inşallah

    YanıtlaSil
  8. Bir an önce toparlayın inşallah. Sizin kadar olmasa da diz sıkıntısını bilirim. Okurken bazı anılar canlandı gözümde ve nefesim daraldı:) Hakikaten dizlere çok dikkat etmek lâzım. Kolaylıklar diliyorum, her olaydan mizah çıkaran yanınız daim olsun:) Kocaman sevgiler...

    YanıtlaSil