.

.
.

29 Aralık 2020 Salı

29 ARALIK (BİR YIL SONU KLASİĞİ: "EN"LERİM)

Dışarıda yağmurlu, karanlık, insanın içine işleyen nemli bir hava var. Ev içleri de bundan nasibini almış, loş ve ıslak sanki. Gündüz vakti lamba yakmayı sevmediğimden önce sobayı, sonra ağacın ışıklarını yaktım, ardından da göz kırpan renklere daldım. Garip bir yanma düzeni var ışıkların, Mors alfabesi gibi, seslendirsen şöyle olacak sanki: Tiiik, Taaak, Tiiik, Taaak, Tiiik, Taaak, Tiktak, Tiktak, Tiktak, TiiiiikTaaaak. Belki de bize bir mesaj veriyordur, yılbaşı ışığının vereceği mesaj da "Mutlu Yıllar" olur olsa olsa. Yıl buna cevap verecek olsa, "mutlu olup olmayacağıma ben karar veririm, size ne" derdi eminim, yaşadık gördük. 2020 öncesi dilediklerimizin hepsi yüzümüze maske olarak yapıştı, sağlık dilerken corona ile didiştik, seyahat dilerken evlere kapandık, neşe dilekleri endişeye dönüştü. Bir tek bol kitaplı günler dileyenler puan kazandı 😃 Yine de şu berbat seneden sağlıkla çıktık ya bu da bir kazançtır diyelim ve önümüzdeki yıldan da tek beklentimiz sağlık olsun. Gerisi bir şekilde hallolur. İlkokuldayken Kompozisyon dersinde öğretmenimiz yaşımıza göre biraz ağır bir konu vermişti, bir atasözü açıklayacaktık: "Sabır ile koruk helva, dut yaprağı atlas olur". Şimdikilerin anlaması zaten mümkün değil de biz bile bocalamıştık onca yıl öncesinde. Sonuçta eğitimini Kız Muallim Mektebi'nde, Reşat Nuri Güntekin'in edebiyat öğrencisi olarak yapmış 60 yaşını aşkın öğretmenimiz kendisi açıklamıştı. "Koruk zamanla olgunlaşır üzüme döner, üzümden pekmez yapılır, pekmezden de helva. Dut yaprağını yiyen ipekböcekleri zaman içinde ipek kozaları örerler, o kozalar ipek ipliğine dönüştürülür ve ondan da atlas kumaşlar dokunur. Yeter ki sabretmeyi bilelim" demişti. 10 yaşımın safiyetiyle dinlediğim bu bilgi aklımdan hiç çıkmadı, zaman zaman zorlansam da, sabreden derviş bazen sıkıntıdan geberse de, muradına erenin de epey fazla olduğuna şahit oldum. Tünelin ucundan görünen ışık bizim için bazen yaklaşıp bazen uzaklaşsa, pek net ve parlak olmasa bile yine de ışık ışıktır, belki önümüzdeki yılın sonunda pandeminin bitişine, en azından seyrelmesine tanıklık ederiz. Amin diyelim ve beklentimizi yükseltmeyelim ki burun üstü çakılmayalım yine. Sabır sabır ya sabır, belki de aşılanır 😃

Her yıl adetim olduğu üzere bu senenin "en"lerini yazmaya gelmiştim buraya laf lafı açtı, bu yıl her alanda tek bir "en" belirleyeceğim.. 2020 kendimizi "online"a bağladığımız bir süreç yaşattı bize. Mart başına kadar ne gördüysek o, gerisi hep ekranlardan. Öncelikle kitaplardan başlayayım. 120 kitap-ki genelde her yıl bu kadar okurum-hedefime ulaştım, esasen hedef belirlemek de tuhaf geliyor ama Goodreads üyesi olarak bir hoşluk oluşturuyor. Yerli-yabancı okuduğum kitaplar arasında ilk sırayı yılın hemen başlarında okuduğu "Üvey Kardeş"e veriyorum. Norveçli yazar Lars Saabye Christiansen'e müteşekkirim bu kadar kanlı canlı ve hep hatırlanacak kahramanlar yarattığı ve şahane kurgusu için.

Yerli yayınlar arasındaki "en"ime gelecek olursak Doğan Yarıcı'nın "Terkedilmiş Sofralar" serisinin ilki olan "Hodan"a veriyorum oyumu. Babadan, anadan yoksun, oradan oraya savrulmuş bir çocukluk geçiren Hodan'ın öyküsünü anlatmış Doğan Yarıcı, pek de güzel anlatmış.

Elbette ki başka bir çok güzel kitap okudum ama daha fazla uzatmak istemiyorum, merak edenler Goodreads'daki sayfama bakabilirler. Blogdaki gibi "Leylak Dalı" adıyla bulabilirsiniz. 

Bu yıl ne yazık ki sinemada tek bir film bile izleyemedim, derdime Netflix, BluTV, Mubi ve İnternet derman olduysa da öyle ahım şahım, aman da bayıldım dediğim bir filme denk gelmedim. Ehven-i şer diyeceklerim içinde bir Tayvan filmi olan "A Sun"u "en" olarak seçiyorum:


Topu topu izleyebildiğim 5-6 yerli film arasında ise "en" diyebileceğim, tavsiye edebileceğim içime sinen bir film olmadı, çoğunu ütü yaparken izledim zaten 😃

Dizilerin içerisinde en çok hoşuma gidense "The Quenn's Gambit" idi.


 Mart ayına kadar 4 tiyatro oyunu izlemeyi başarmışım, dördü de çok iyiydi ama aralarından uzun süre izlemek isteyip sonunda Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından Cermodern'de sahnelendiğinde yakaladığım "Mikado'nun Çöpleri"ni "en" olarak niteleyebilirim.


Tiyatro oyunu sayısı kadar da konser izleme şansını yakalamışım ki bunların içinde Göksel Baktagir'in kanunu, Bekir Ünlüataer'in sesiyle katıldığı Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun "Nihavent Fasıl" konseri açık ara "en" olarak nitelenebilir. 


Ve son olarak sergiler, sonuncusu pandemi sürecinde olmak üzere 5 sergi gezebilmişim. En hoşuma gideni T.İş Bankası Müzesi Sergi Salonu'ndaki "Yalçın Gökçebağ" sergisi idi. Yazımı oradan bir eserle bitireyim:

Ayçiçeklerinin neşesiyle gelsin yeni yılınız, pandemiyi götürüp sağlık getirsin. Sevgiyle...




5 yorum:

  1. Leylakcığım,
    Nergisle başlayıp ayçiçeğiyle biten fotoğraflar içimi açtı. Olsun varsın, bu yılda pek çok şey içimizde ukte kalmış olsun. İleride "hangisiydi o, haa pandemi olan, evet evet o yıl öyleydi işte" diyebilelim en iyisi.
    Kucaklıyorum. :)

    YanıtlaSil
  2. ilk defa duydum bu atasözünü ve çok hoşuma gitti, ne güzelmiş. çok çok güzel bir yıl olur umarım çok sevgiler :)

    YanıtlaSil
  3. Queens Gambit harikaydı...Ailecek keyifle izledik biz de...Ayçiçekli tablo içimi açtı...Yeni yıl sağlık esenlik huzur getirsin hepimize inşallah...kucak dolusu sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. 2021 güzel sürprizlerle gelsin. Dilerim önümüzdeki yıl olabildiğince sergilere, filmlere, oyunlara, konserlere gidersiniz Nurşen Hocam. En azından yılın ikinci yarısında:) Yeni yılınız kutlu ve mutlu olsun.

    YanıtlaSil
  5. Bu kadar okuyan birinin "en"lerini mutlaka okuyacağım ♥️🧿

    YanıtlaSil