.

.
.

27 Aralık 2020 Pazar

27 ARALIK (YILBAŞI ÜSTÜNE ANIMSAMALAR)

Hani pandemi ya, hafta sonları sokağa hiç çıkılmıyor, hafta içi seyrek çıkılıyor ya, vakit bol, düşünmek de vakit geçirme yollarından biri. İnsanın aklı nerelere, nerelere gidiyor. Yılbaşı yaklaşırken ben de şöyle geçmişe uzandım, bunca yılda geçirdiğim yılbaşlarını düşündüm. Kimi hüzünlü, kimi neşeli, kimi sıradan, kimi yalnız, kimi coşkulu. 

12 yıl önce bugün küçük dayımı Cebeci Mezarlığı'nda babasının koynuna yerleştirip toprağının üstünde kimin koyduğunu bilemediğim bir paket sigara ile bırakarak dönmüştük. Beklenmedik ve ani ölümü hepimizi şok etmiş, annemse çocuğu gibi sahiplendiği küçük kardeşinin acısıyla kendinden geçmişti. Üç yılın ardından kendisini de oraya götürecek yolun taşlarını döşemeye başladığını henüz bilmiyorduk. Dört gün sonra yeni bir yıla girecektik ve hiç kimsede yılbaşı kutlayacak takat ve istek yoktu. Hayatımın en kötü yılbaşısıydı diyebilirim. Aklımda kalan ve yüzümü gülümseten iki şey var 2003'e girdiğimiz günle ilgili. Annem çekildiği köşede yasını tutarken ortalığı sakinleştirmeye çalışan bendim. Öyle bunalmıştım ve öyle üzgündüm ki biraz yürüyüp hava almak için fırına gitmeye karar verdim. Tam fırına yaklaşırken karşımdan iki genç kız geldi, üzerlerinde kolej üniformaları, başlarında Noel Baba şapkaları ile kolkola girmiş, önlerine kim çıkarsa gülümseyerek "Mutlu yıllar" diyorlardı. Ben de aldım nasibimi bu dilekten ve onlarla birlikte ilk defa gülümsedim. Eve döndüğümde değişen bir şey yoktu, annem çekildiği köşede suskunluğuna gömülmüş, babamsa kederini bir gazetenin ardına gizlemişti. Derken kapı çaldı, elinde poşetlerle oğlum girdi içeriye. Kimsede hediye düşünecek hâl yoktu ama yüzüme ikinci gülümsemeyi kondurmak için getirmişti sanki güzelim paketleri, bana, anneme ve kardeşime şal, babama atkı. Annemi bile gülümsetmeyi başarmıştı. Onlarca şalımın içinde güzelim renklerle bezeli o şala ne zaman baksam yüzümde yine bir gülümseme oluşur, benim için sıradan bir şal değil, acıyı bal eylemektir çünkü. O günün akşamında annem erkenden yattı, oğlum odasına çekildi, babam dayımın şerefine kendi hazırladığı 2-3 mezeyle bir kadeh rakı içti, ben de görmeyen gözlerle TV'ye baktım. Şimdi ne zaman eş-dost olmadan yeni yıla giriyoruz diye sızlanacak olsam o yılbaşı geliyor aklıma, en azından sağ ve sağlıklı olduğumuz için şükrediyorum. Bu günler de geçer elbet...

Yaşım kadar yılbaşı geçirdim haliyle, bu konuya fazla girmek istemiyorum, yaş dediğin nedir ki, her sene değişen şey, akılda tutmaya bile gerek yok 😃 Bunların içinde ilk hatırladığım subay olan büyük dayımın davetiyle o zamanki adı Destek Üs (yanlış bilmiyorsam şimdiki adı Mürted) olan garnizonda kutladığımız yılbaşıdır ve ev dışında geçirdiğim ilk yılbaşıdır. İlkokuldaydım, girdiğimiz süslü püslü kadınlar ve şık giyimli erkeklerle dolu aydınlık salonda ilk anda yaşadığım şaşkınlığın ardından bir görevlinin yönlendirmesiyle çocukların bulunduğu bölüme alınmıştım. Ürkek bir çocuktum ve habitatım dışında temelli kabuğuma çekilirdim. Kenarda bir yerde Noel Baba kılıklı erin dağıttığı hediyelerden payıma düşeni beklemiş, gecikmeli geldiğim için de hediye diye ala ala bir düdük almış, sonra da koşarak anamın güvenli kucağına dönmüştüm 😂 Bu tarz hediyelerde hep kısmetsizimdir zaten, ortaokulda çektiğimiz yılbaşı hediye kurasında kendisine düştüğüm kız parmağımın ölçüsünü iple almış, tüm sınıfa da amcasının kuyumcu olduğunu, bana yüzük yaptıracağını yaymıştı. Herkes kendi hediyesinden ziyade heyecanla benim yüzüğü bekliyordu. Gele gele bir kulpu kırık, maviye boyalı, testi benzeri bir vazo gelmişti 😂 İlkokuldakileri söylemeye gerek yok, herkes birbirine Kemalettin Tuğcu romanı alıyordu 😃 Öğretmenliğe başladığım yıl Denizli'de sınıf öğretmeni olduğum çocuklar ısrar kıyamet yılbaşı çekilişi yaptılar ve zorla beni de dahil ettiler. Hediyelerin verileceği gün herkes hediyesini aldı, kurada beni çeken kız ise "Kusura bakmayın öğretmenim, evde unuttum" dedi 😀 Okulun kapanmasına yakın bir gün yanıma gelip masaya koca bir paket bıraktı, "Bu ne?" dedim, "Hani hediyenizi unutmuştum ya, şimdi getirdim" dedi. İçimden "Az bekleseydin bir dahaki yılbaşına getirirdin" demek geldi ama "Ne gerek vardı çocuğum, ben unuttum bile bunu" dedim. Her neyse o görkemli boyuttaki paketten de camı kırık, gövdesi yağlıboyayla alelusul boyanmış ve maalesef yine mavi, kitsch ötesi bir abajur çıktı. O gün bugündür bu tarz çekilişlerden uzak durdum. Kaderim Noel Baba'nın yıllar önce layık gördüğü düdükten belliymiş zaten 😃

Yenimahalle'de oturduğumuz sürece yılbaşlarımız komşularla geçti. Oturduğumuz çok haneli sitede komün hayatı yaşıyorduk neredeyse, başka türlü olması mümkün değildi zaten. Kutlamalara çocuk yaştan meraklıymışım demek ki olanakların kısıtlı olduğu, ufkumuzun bunca genişlemediği yıllarda bile yılbaşı öncesi evi güzelleştirecek bir şeyler yapmaya çalışırdım. PTT önündeki kartpostal standından yaldızlı kartlar alıp akraba ve arkadaşlara yazar, saygılı bir birey olarak kendimden üç yaş büyüğün bile ellerinden öperdim 😂 Kanarya Kırtasiye'den "Salonda At Yarışları" kartları temin ederdim, şöyle bir şeydi, hatırlayan var mı?


Tombala olmazsa olmazdı zaten, bir de evin orasına burasına pamuklar koyup suni kar yağdırdın mı değme gitsin keyfine. Yılbaşı gecesinden önce herkes para koyar, yenilip içilecek şeyler ortak alınır, artanlar da hakçasına paylaştırılırdı. Nedense bu toplanmalardan bana kalan çok çekirdekli, ince kabuklu mandalinaların mis kokusu. O kabuklar tombalar kartlarında çıkan sayıların üstünü kapatmak için de kullanılırdı. Sonra TV'ler yaygınlaştı, geceyarısından sonra bastonlu dansöz Nesrin Topkapı, arabeskin kralı Orhan Gencebay ve paşaların paşası Zeki Müren beklenir oldu. Bunlarla yetinmeyi bilen, kalender bir kuşakmışız. 

Bu yıl kendi başımıza, tatsız, sası programların tüm kanallarda boy gösterdiği TV karşısında, kafamızın bir yerinde duran pandemi endişesiyle geçecek. 2021'in daha iyi olacağı düşüncesiyle avunacağız. Dilerim hayal kırıklığına uğramayız. Her şeye rağmen gelecek olan güzel gelsin, kimseyi üzmesin diyelim. Charlie ve ben hepinize şimdiden sağlıklı yıllar dileriz...



12 yorum:

  1. çekilişlerde hiç şansım dönemez benimde:D onan hiç istemem :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten artık şimdiki gençler böyle şeylere niyet bile etmiyorlar :)

      Sil
  2. Leylakcığım,

    Çekiliş sonucunda hediye almak bir tür zorunluluk sanki. İnsan içinden gelmeden bırak hediyeyi ne alsa biraz boşa gidiyor, pek işe yaramıyor.

    Bir takım tarihlere olağanüstü anlamları biz yüklüyoruz aslında. Sadece ayın 31'i desek, daha kolay geçecek belki de. ;)
    Bakalım muhtemelen online bir halde olacağımız bu yılbaşı anılarımızın neresine yerleşecek?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Ekmekcim biraz öyle oluyor ama işte öğrenciler çok meraklı oluyordu bu işe :) Zaten ilk ve son oldu o tecrübe :)
      Ya kutlamaları seven biri olarak tarihlere anlam yüklenmesini keyifli buluyorum ama o keyfimiz de gitti elimizden bu yıl, daha beteri olmasın dileyelim. Çok sevgiler ve sağlıklı bir yıl diliyorum...

      Sil
  3. Sağlık olsun, bu yılda böyle olsun. TV'de yılbaşı programları ne kadar heyecanla beklenirdi bir zamanlar.Şimdi kanal çok ama öyle güzel programlar yok.Bilmiyorum belki de yoklukta güzel geliyordu.Şimdi dansözde ,şarkıcıda çok. Keyif vermiyor. Bizim evde her yılbaşı hala tombala oynanır:) bu yılbaşı iki kişiyiz sadece, yine oynıycaz:)inşallah..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz de iki kişiyiz ama tombala bile yok evde, TV başında uyuklarız herhalde yiyip içip :))) Sağlıklı bir yıl dilerim...

      Sil
  4. Çok çok hayal meyal anımsıyorum ben bu "Salonda At Yarışları"nı. Cümbür cemaat bizim evde toplanılmıştı, ben ailenin gözde torunuydum, aralıkta doğduğum için doğumgünümü yılbaşında yaparlardı, dördüncü yaşıma giriyordum. Birileri meyve yiyor, kimisi sohbet ediyor, kalanlar da bu oyunla uğraşıyordu. Halamın oğlu getirmişti sanırım, saman kağıtta dalgalanan rengi anımsıyorum bir tek. Zihnimdeki bir manzara da sayende çözüme kavuşmuş oldu ablacığım :) İyi seneler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten uzun süredir hiçbiryerde görmediğim bir oyun bu, görseli bile gittigidiyor sitesinde buldum, bir nevi antika yani :))) Sen iyi yetişmişsin yine. Numaraların üstünde bir kimyasal olurdu, parmağını ıslatıp kazıyınca kazanan numara çıkardı :)
      Çok sevgiler, bu arada kaçırdıysam doğum günün ve yeni yılın kutlu olsun. Geçen yıl bu aralardı değil mi tiyatroda karşılaştığımız, zaman nasıl geçiyor...

      Sil
  5. Muhtemelen öğrencinizin ya ekonomik gücü elvermedi ya da başka bir sebepten hediyenizi alamadı. İçine dert olmuş demek ki eninde sonunda getirmiş hediyeyi. Mutlu, güzel ve sağlıklı bir sene dilerim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok canım, ailesini bildiğim bir öğrenciydi, ekonomik anlamda bir şey değil, zaten öyle olsa dile bile getirmez, böyle bir eşleşmeye de girmezdim. Tamamen çocuğun sallapatiliği, bir nevi kişilik özelliği bence. Zaten bir daha da ne kadar ısrar edilirse edilsin böyle bir olaya girmedim. Öğretmenliğin ilk yılı olunca biraz acemilik oluyor. Ben de sizlere sağlıklı, huzurlu bir yıl diliyorum...

      Sil
    2. Öğretmen kuzenlerim var. Onlar da meslekteki ilk senelerini hep acemilik olarak anlatıyorlar :) Çok gülüyorum onların ilk öğretmenlik hikayelerine :)
      Sağlıcakla kalın...

      Sil
  6. yeni yıl hepimize güzellik ve umut getirir inşallah Leylağım
    Anılar anılar insanı eskilere götürüyor
    bugümnşerde hep eskilere özlem duyuyoruz maalesef
    ne de güzel yazmışsın yine
    oğlunun getirdiği şal yüzündeki gülümseme :)
    İyi yıllar

    YanıtlaSil