Bir haftadır kararsızdım, pandemi nedeniyle yıllardır uzamadığı kadar boy atan saçlarım artık eziyet olmaya başlamıştı. Kestirmek için müthiş bir istek duyuyor ama kuaföre gitmeye de bir o kadar korkuyordum. Eskisi kadar paranoyak olmasam da ben hala temkinli kalanlardanım. Lakin sıcaktan açık bırakamadığım, toplayınca da ters dönen saç dipleri nedeniyle başağrısı çektiğim saçlarım çekilmez hale gelmişti, aynaya bakınca kendimi tanıyamıyordum ayrıca. Herkesin bir tarzı var kardeşim, ben uzun saçların ya da topuz ve atkuyruğunun insanı değilmişim demek ki. Sonunda bu sabah kesin kararımı vererek erkenden kalktım, önce kuaförün yıkamasını önlemek için duş alıp ıslak saçlarımı tokaladım, tedbiren çift maske taktım ve hemen evin yakınındaki her zaman gittiğim salonun yolunu tuttum. İçerisi boştu ve ağır işitip zor konuşan kuaförüm bilgisayar başında oyun oynuyordu. İçeri girmeden elimle makas işareti yaptım, başıyla onay verdi. Maskesini taktı, açık kapıya yakın koltuğa oturttu, tek kullanımlık havluyu paketinden çıkarıp omzuma serdi, ardından yine tek kullanımlık naylon bir örtüyü üstüme doladı ve makası eline alıp yüzüme baktı. "Her zamankinden" dedim içimden kendi söylediğime gülerek, sanki bara gitmiştim de her daim içtiğim içkiyi istiyordum. E ama adam biliyor benim nasıl kesim yaptırdığımı, sadece keseceği miktarı-ki bu neredeyse 10 cm kadar vardı-elimle tutarak gösterdim ve makas şıkırtısı başladı. Bir haftadır gidip gitmeme konusunda istihare yatıp huzursuz olduğum olay 15 dakikada bitmişti bile. Tekrar yıkama, kurutma istemedim, ücretimi ödeyip yine ıslak saçlarla eve dönerek kendimi duşa, üstümdeki giysiyi de makineye attım. İşlem tamam, kafam rahat.
Eve dönünce kuaföre gecikmemek için yapamadığım kahvaltımı yaptım ve yeni başlayacağım kitabı alıp kanepeye yayıldım. Kendime nazar etmeyeyim Temmuz ayı okuma açısından hayli verimli geçecek gibi. Ayın tam yarısında 10. kitaba başladığıma göre bu ayı en az 15 kitapla kapatırım diye düşünüyorum, Ankara yaradı bana. Kitabın ismi "Babil", yazarı Yasmina Reza ve Babil Kulesi gibi bir soya sahip, babası İran asıllı bir Rus, annesi Macar, kendisi ise Paris doğumlu. Kitap da Paris'in bir banliyösündeki yüksek bir apartmanda geçiyor zaten. 60 yaşını bir süre önce kutlayan bilim insanı Elizabeth'in evinde verdiği bir parti sırasında aynı zamanda arkadaşı olan üst kat komşusunun karısını öldürdüğünü söylemesiyle düşünceleri değişir ve günlük yaşamını sorgulamaya başlar. Hoş bir kitap okumanın keyfiyle 40. sayfaya, Elizabeth'in annesinin öldüğü ve kız kardeşiyle birlikte evini boşalttıkları bölüme geldiğimde birden durakladım. Eşyaları dağıtırken annesinin yardımcısı dantel bir örtüyü almak istiyor, "hatıra niyetine" diyerek çantasına atıveriyor. Elizabeth kadının duygusuzca alışına kızıp örtüyü ona verdiğine pişman oluyor, annesinin hayattaki en büyük keyfi dantel örmekmiş, torunlarının alt bezlerine kadar dantel işlermiş. Konu şöyle bir cümleyle devam ediyor: "Bir kadın ömrü boyunca dantel işliyor ve geriye kimsenin işine yaramayacak parçalar kalıyor." Kitabı kapattım, gözlerim annemin ölmeden önce son günlerinde sürekli üstünde yattığı ve hastalanmadan bir ay önce büyük bir hevesle aldığı kanepeye yöneldi. Boyun omurlarından birindeki kitlenin-boşa kürek çekmek-alındığı ağır ameliyat sonrası eve geldiğinde başını fazla öne eğmemesi, dikkatli olması gerektiğini söylediğimde "Dantel de mi öremeyeceğim?" demişti. Elizabeth'in annesi gibi en büyük keyiflerinden biriydi, TV'nin karşısındaki, üstten ışık alan kanepeye ayaklarını uzatarak bir yandan ekranda oynayan diziye laf yetiştirip bir yandan dantel örmek. Ölüm fikri aklında bile yoktu ve bu cümle benim kalbime bıçak gibi saplanmıştı, hala orada duruyor. Kız kardeşimin de, benim de tüm itirazlarımıza rağmen boş vakitlerini çeyizimize danteller örerek geçirmişti. Sandık dolusu danteli yaşım daha büyük olduğu ve o zamanlar biraz da moda olduğu için ben bir-iki yıl kullanıp tekrar sandığa doldurmuş, kardeşimse evlendikten çok kısa bir süre sonra annemin evine "yer yok" diyerek geri getirmişti. Ondan geriye aynı kitaptaki gibi onlarca el emeği dantel kaldı, dekorasyon zevkimizden dolayı hepsi çekmecelerde. Hastalanmadan önce başladığı, üzerinde tığıyla yarım kalan ağ ipinden bir perdeyi ise bir komşuya tamamlayıp kullanması için vermiştim. Kitap içimi sızlattı, gerçekten işe yaramayacak parçalar gibi çekmecelerde bekleyen annemin ellerinin izini taşıyan dantelleri düşündüm ve kitabı alıp serili tek parçanın, sehpanın üzerindeki dantelin üstünde fotoğrafladım:
Sonra kanepeye, annemin her daim oturup dantel ördüğü yere baktım ve evdeki kitapları düşündüm, ardımdan birilerinin işine yarayacaklar mıydı acaba?
Hepimizin evinde var sanırım anne emeği danteller.Ben kullanıyorum,özellikle kahve tepsisi örtülerini seviyorum.
YanıtlaSilKuaföre gitmeniz konusunda sizi tebrik ederim. Ben daha o aşamaya geçemedim. Ve bir süre de geçemeyeceğim, çünkü saçlarımı kendim kestim. Hatta boyundan memnun olmadığım için bir hafta sonra yeniden kestim. Belki de pandemi yüzünden artık bir işim olmaz ise, kuaförlük yapabilirim. Zor zamanlarda üretilen çareler geçer akçe olabilir.
YanıtlaSilVe ah o danteller! Bizim gibi siyah beyaz televizyon dönemi genç kızların çeyizinde annelerimizin, anneanne ya da babaannelerimizin el emeği danteller var sanırım. Ben de bir dönem evde kullandım. Ama yeni dekorasyona uymadığı için yeniden bohçasının içine kaldırdım. Arada açı, bakıp, naftalin kokulu anılara dalıyorum. Orada olmaları bile çok güzel geliyor bana :)
Çok duygulandım. Annemin yıllar yılı ördüğü/ördürdüğü dantelleri, kanaviçeleri düşündüm. Emekli olursam onları perde vs yaparım kızlara diye düşündüğüm anları hatırladım...
YanıtlaSilBir gün mutlaka bilinecektir kıymetleri diye tahmin ediyorum, zira buradaki salı pazarında satılan eski dantellere, örtülere vs feci ilgi var.
Kocaman sarıldım😘
İyi olmuş :) Keşke ben de o cesareti gösterebilsem. Üniversite yıllarıma döndüm uzun saçlarım ile. Kısa saçın en iyi yanı bakımı. Ve hemen kuruması :)) Ah keşke ben de okuyabilsem. Salgın öncesi "kitap arası kitap" tüketen biriyken hala o eski düzeni oturtamadım. Ayda 1-2 kitaba kadar düştüm ki onlar da sürüne sürüne. Umarım toparlarım.
YanıtlaSilAh o danteller... Bende de var o dantellerden ve annem ölmedi ama hastalığından dolayı artık yapamıyor ve o danteller benim için çok kıymetli oldu. Şu an güzel bir tepsi örtüsünü çerçeveletme ve hayatımın içine katma projem var. Ayrıca begüldan vintage diye bir site var, o sandık içi dantelleri bugüne uyguluyorlar, çok güzel fikirler var, tavsiye ederim. Ola ki annenizin dantellerini hayatınıza sokarsınız
YanıtlaSilYazınızı okuyunca yenilerde okuduğum Ermiş kitabının altını çizdiğim bir bölümü geldi aklıma; "Sanki alıkoyabileceğiniz bir şey mi var? Tüm sahip olduklarınız bir gün verilecek. Öyleyse şimdiden verin de, size ait olsun verme mevsimi, mirasçılarınıza kalmasın." bunu okuduğumda ben de evime baktım şöyle bir... Benim için kıymetli, hatırası olan bir sürü eşyam var. Ama onlar benim için kıymetli, başkası için olmayabilir ki...
YanıtlaSilSevgilerimi yolluyorum kucak dolusu...
O kahve tepsisi dantelleri ‘96 yılında İsviçre’de bir evde çerçevelenmiş duvarda asılı gördüğümde çok şaşırmıştım.
YanıtlaSilSonra beş yıl kadar önce de örgü işi bizim diz battaniyelerinden bir sergi salonunda akşam yemeği düzenlenmişti. Sergilenecek ne özellikleri olduğunu anlamak için gittim geldim, baktım. Yemek yiyemedim. Etrafımdakilerin bile dikkatini çekti, o kadar.
El emeği, göz nuru diye bir laf var ya... işte duvara asılmaya, sergisini açmaya layık kılıyor.
Sevgiler 🌸
Yasmina Reza'nın tiyatro oyunlarını duymuştum, yaşıtımız sayılır, kökenlerine bakılırsa dantel işlemenin değerli sayıldığı ailede büyümüş olmalı. Gerçi bu bilgiler senin o son cümledeki sorunun yanında teferruat sayılır. :)
YanıtlaSilİnsanın hayat boyu önem verdiği, severek tekrarladığı şeyler, yaptığı işler o kişi bu diyardan göçtükten sonra ne olur?
Bence, onu sevenler, ondan kalanlara değer verenler yaşadığı sürece, o nesneler de yaşar, birinin onu sevgiyle anmasına vesile olur. Sonrasını bilemeyiz.
Belki arının hiç durmadan bal yapması gibidir, bizim şu hayatta yaptıklarımız, belki karıncanın durmadan yuvaya bir şeyler taşıması gibidir.
Şimdi gelelim kesilen saçlara... Güle güle kullan, sağlıklı günlerde. :)
Ankara yaramış gerçekten:) Maşallah diyeyim sevgili Nurşen Hocam.
YanıtlaSilArkamızda kalacak eşyayı ben de çok düşünürüm. "Yapıyorsun, biriktiriyorsun, dağılıp gidecek bunlar diyorum" kendi kendime. Orhun hassastır aslında bu konuda. İlgisinin olmadığı eşya dahi olsa, emek verilen şeye önem verir. Hele ki sevdiği insanlar söz konusu olursa. Bir yandan da onu etkilememeye çalışıyorum. "Benden sonra kafaya takma bunları sakın" diye nasihat veriyorum:) Acayip durumlar:)
Kuaföre gitmek beni de çok germişti ama kestirdikten sonra nasıl da hafiflemiştim, Sağlıkla kullanın saçlarınızı 😊 benim de sık sık düşündüğüm birşey fazlaca elişi yapan biri olarak benimde bir sandık dolusu dantel var annemden birde benim yaptıklarım var bazen Ulusta antikacılarda gezerken düşünüyorum biri örmüş belli ki hiç kullanmamış ondan sonrada kimsenin de işine yaramamış el emekleri bir antikacıya gelmiş en son oradaki eşyalara örtülere bakarken hep kendimi hayal ederim bazen bu düşünceyle herşeyi kullanmaya çalışsam da beni aşan boyutta kıyamıyor insan ordan oraya taşıyorum senelerdir benim de günün birinde oralarda örgülerim dantellerim olacak gibi sanki :(
YanıtlaSilHızlı uzayan saçı kızıma versek, zavallıcık, 3 senede ancak 5cm uzayan dümdüz saçlarıyla daha 7 yaşında kavgalı :) Var mıdır bir çaresi?
YanıtlaSilDanteller yeniden moda olmaya başladı biliyor musunuz! Eski dantellerden gelinlik falan yapılıyor bir de.. Ben de sevmem dantel ama siz yazınca ah dedim hatırası olan eşyalar işte... Duygu yüklü.
Nasıl kıymetli o danteller şimdi benim için . Annem ve ananemin ördüklerinden elime geçenleri saklıyorum ve galiba annen çok haklı dantel de mi öremeyeceğim derken örmek başka bir sey cunku ve kimin aklina ölüm geliyor ki, annem de ölmeden 3 gün önce kendime ördüğüm bir şalın uçlarına saçak yapmıştı .
YanıtlaSilRuhları şad olsun hepsinin .
😥🖤😥🖤
Nasıl kıymetli o danteller şimdi benim için . Annem ve ananemin ördüklerinden elime geçenleri saklıyorum ve galiba annen çok haklı dantel de mi öremeyeceğim derken örmek başka bir sey cunku ve kimin aklina ölüm geliyor ki, annem de ölmeden 3 gün önce kendime ördüğüm bir şalın uçlarına saçak yapmıştı .
YanıtlaSilRuhları şad olsun hepsinin .
😥🖤😥🖤
eşyalara ben de çok anlam yüklüyorum. hele sizinkiler nasıl da kıymetlidir şimdi.
YanıtlaSil