.

.
.

6 Ekim 2018 Cumartesi

SERGİLERDEN

Yarın sabah yolculuk var memlekete, memleket diyorum ama hakkım var sanırım, 40 yıla yakın süredir  yaşıyorsa insan, memleket olmuştur orası. Laf aramızda evimi de fena halde özledim. Şimdi oralar yazdan kalma pek güzel günler yaşıyordur, koşup ucundan yakalamak lazım.

Giderayak Cermodern'deki Eren Eyüboğlu sergisini kaçıramazdım doğrusu, 2 gün boyunca tüm toparlanma işlemlerimi neredeyse tamamlayıp kendimi Cermodern'e attım. Tesadüf bu ya Tasarım Pazarı da varmış bahçesinde, katmerli gezi oldu, biraz da masraflı :) Uzun uzun anlatacağım sergiyi ama önce biraz dedikodu.

Geçen hafta sezonun ilk tiyatro oyununa gittik, sağolsun Bilge'nin Annesi sevgili Sevda aldı biletleri. Gitmeden bir oyun izleyeceğim için mutlu oldum, hele de oyunun Füruzan'ın şahane öyküsü "Sevda Dolu Bir Yaz"dan uyarlandığını görünce mutluluğum ikiye katlandı. Füruzan sevgimi biliyorsunuz, bir kez daha tekrarlamama gerek yok diyeceğim ama tekrarladım bile :) En az üç kere okuduğum bu uzun öykünün tiyatroya uyarlandığını biliyordum, bir an "Vacide Öksüzcü mü oynuyor acaba?" diye heyecanlandım, zira uzun süre gişe yapmıştı onun oynadığı oyun. Fakat kadro değişmiş, tiyatroda program dergisini karıştırınca da Vacide Öksüzcü'nün bu yıl vefat ettiğini okuyup üzüldüm. Huzurla uyusun. Neyse salona girdik ve oyun başladı. Keşke başlamasaydı :) Zaten açılışta fondan verilen Melihat Gülses'in seslendirdiği şarkı o kadar uzadı ve eşliğinde oyuncuların ne yaptıklarını anlamadığımız sahneler o kadar uzun tekrarlandı ki perşembenin gelişi çarşambadan belli imiş aslında. Tam bayılmak üzereyken nihayet oyun hareketlendi. Tiyatroya büyük saygım ve sevgim vardır, verilen emeği en kötü oyun için bile çok önemli bulurum ama inanın bu tahammül ötesiydi. Oyuncular role asla oturmamıştı, anne-kızı canlandırıyorlardı ama makyajla bile yaşlandırılma gereği duyulmamış birbiriyle yaşıt iki kadın vardı sahnede. Oyunculuklar acemi, oyun müsamereden hallice idi. Üstelik o güzelim öyküye son derece alakasız eklemeler ve saçma sapan bir final uygun görülmüştü. İlk kez bir tiyatro oyununa bu kadar eleştirel yaklaştım ama gerçekten biraz daha uzasa "İmdat!" diye bağıracaktım. Sıra başında da değildik ki çıkıp gitmek mümkün olsun. Hasılı sezonun ilk tiyatro izleği tam bir fiyasko oldu. Umudumuz diğerlerinde...

Cermodern'e ve sergiye gelirsek, Romanya doğumlu ve eğitimini orada almış olan Ernestine Leibovici Bedri Rahmi ile tanıştıktan sonra Eren ismini alıp Türkiye'de sürdürür yaşamını 1988'de 81 yaşında ölene kadar. Çapkın Bedros Usta Eren'i "Karadut" adını verdiği "Mari Gerekmezyan" ile aldatsa da evlilikleri ölene kadar sürer. Şimdi "Yaşadım yaşayacağım kadar, çokça da resim yaptım" diyen Eren Eyüboğlu'nun sergilenen eserlerinden bazılarını görelim:




 Çalışma araçlarının sergilendiği alanın duvarında "Ressamın üzerine gün çalışırken doğmalı" yazıyor















Bedri Rahmi portresi


Oğul Hamdi Eyüboğlu 


Gelin Hughette Eyüboğlu


Ve torun Eyüboğlu



İki fotoğraf da Tasarım Pazarı'ndan ve bahçede sergilenen Jorge Marin'in heykellerinden:



Bugünlük bu kadar, Antalya'da görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder