.

.
.

17 Ekim 2017 Salı

GÜN 20

Hafta başı biraz hızlı geldi ve biraz çetrefilli.

Sabahın rutin işlerini bitirmiş, makineye çamaşır atmış, onlar yıkanırken kahvemi elime alıp Netflix'in yeni dizisi "Hanedan"ı izlemeye başlamıştım ki ani bir karar verdim. Günlerdir geçmeyen minnak parmaktaki pedikür yarasından gelen sızı sinyalleriyle telefonu elime aldım ve bir özel hastaneden Cildiye Servisi için randevu istedim. Saat 16.00 için uygun dediler. O vakte kadar diziyi izleyip bitirdim, yıkanan çamaşırları astım, Film Festivali için izlenecekler listesi yaptım-zaten fazla seçenek de yoktu bu yıl-biraz şeker patlattım ve sonunda hazırlanıp yola çıktım. Otobüs tıklım tıklımdı, o kalabalıkta sandaletli ayağımdan taşan minnak parmağı korumak için ne yapacağımı şaşırdım. Zira kimse kimsenin umurunda değil, çarpıyorlar, omuzluyorlar, itekliyorlar, ayaklara basıyorlar. Otobüsün ön tarafına yığılıp "Biraz ilerler misiniz?" deyince çemkiriyorlar, hasılı zaten yetersiz olan toplu taşım kültürü hepten yok olmuş. Üstüne üstlük hala yaz sıcağının hüküm sürdüğü şehirde otobüsün kliması kapalıydı, o kalabalıkta saunadan hallice, çalkalana çalkalana yol aldık. Sonunda menzile ulaşıp indiğimde derin bir nefes aldım. 

Giriş işlemlerini halledip avuç okuma makinesine elimi de öptürdükten sonra doktorun yanına çıktım. Pek narin, hoş bir hanımdı, hem de güleryüzlü. Bana bunlarla gelin ki hastane ve doktor korkumu yeneyim. Bakar bakmaz anladı durumu, "maalesef oluyor pedikürde böyle kazalar" dedi ve o bölgenin koterle yakılarak yokedilmesi gerektiğini söyledi. Vay canına, ben de 15 gündür denemedik ilaç bırakmamış ve neden iyi olmadığına dair kafamda binbir türlü felaket senaryosu güncellemiştim. Meğerse koter dışında çözümü yokmuş. Koter için gereken işlemleri yaptırıp müdahale odasına alındım. Pek genç ve pek şirin üç hemşire eşliğinde minnak parmak önce iğne ile uyuşturuldu, sonra da mangal partisine geçtik. Esasen kısa ama oldukça acılı bir süreçti fakat doktor hanım ve hemşirelerle geyik döndürdüğümüz için fazla etki etmedi. İşlem sonunda pedikürcümün vücuduma ilave ettiği ekstra parçadan kurtulmuş, kendisinin kulaklarını epeyce çınlatmış ve cüzdanca bir miktar eksilmiş olarak ayrıldım hastaneden. Ama ağrı geçmişti, cüzdanın tamamına değerdi. Kuş gibi hafiflemek böyle bir duygu olsa gerek. Öyle ki eve dönerken alışveriş yapıp iki ağır poşet bile taşıyabildim. 

Akşam yemeği için sadece brokoli haşladım, önceki günden kalanlar yeterliydi. Yemekten sonra da Deniz Baykal'ın hastalığı hakkında yeterince bilgilendirildiğime kanaat getirip salona geçtim, yine Netflix'den bir bölüm "Juana Ines" izledim. Sonra da elime kitabımı alıp yatmaya gittim ama o kadar yorulmuşum ki on sayfa bile okuyamadan uyuyup kalmışım. 

Günün fotoğrafı Antalya'dan gelsin:


7 yorum:

  1. Geçmiş olsun, çok sevindim minnak için ;-)

    YanıtlaSil
  2. çok çok geçmiş olsun leylağım
    20 sini iple çekiyorum
    kitap için tekrar tebrikler

    YanıtlaSil
  3. Oh kurtulmuşsun geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  4. Fena sızlar orası:( Geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  5. Çok çok geçmiş olsun. Neyse ki yaktırarak ! da olsa kurtulmuşsun ağrından :)

    YanıtlaSil