.

.
.

1 Haziran 2017 Perşembe

MAYIS OKUMALARI

Mayıs ayı Ankara'da olmama ve o etkinlikten bu etkinliğe koşturmama rağmen okuma açısından verimli geçti. Çoğu hacimli 11 kitapla ayı kapatmış buluyorum, şimdi gelelim neler okuduğuma:


-Aslı E. Perker'in "Vakit Hazan"ına Antalya'da başlamış ve yarısı okunmuş olarak Ankara'ya taşımıştım. Benim için eziyetli bir okuma süreci oldu. Sevmedim, ne kitabı, ne kahramanını. Yanımda taşıma zahmetine katlandığım için bitirdim, yoksa elimden bırakıvermem an meselesiydi. Sanırım bundan sonra Aslı Perker okumayacağım. 


-Eflatun kapağıyla altında poz verdiği leylaklara pek yakışan "Yengeler Cumhuriyeti" bir derleme. Mustafa Çiftçi ve Tanıl Bora'nın birlikte kotardıkları, içinde bazı yazarların, akademisyenlerin ve kardeşimin de yengelik kavramı üstüne yazılarıyla yer aldıkları bir kitap. Bazen hüzünlü, bazen eğlenceli, genelde hoş bir derleme olmuş.


-"Anı okumayı sevengiller" grubuna dahil olduğumdan, ömrünün son yıllarını Antalya'da geçirdiği için kendisini de şahsen tanıdığım Ali H. Neyzi'nin "Meyzi ile Neyzi" isimli, anne-babasını anlattığı kitabını çok sevdim. Birbirlerine "Meyzi" ve "Neyzi" kısaltılmış adlarıyla hitap eden, hemen tüm yaşamlarını Kızıltoprak'taki köşklerinde, birbirlerine duydukları sevgi ve saygı hiç eksilmeden geçiren bu çiftin yaşam öyküsü aynı zamanda Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ilk yıllarına da ışık tutmakta. Anı sevenlere tavsiye ederim. 


-Barış Bıçakçı "Sinek Isırıklarının Müellifi" isimli romanında şöyle der: "Zaten bu dunyada çoğunluğu, herkesin kendine hayran olduğunu düşünenler ile kimsenin kendisini sevmediğini düşünenler oluşturur. Geri kalanlar ise Vüs'at O. Bener okurudur." Ben o geri kalanlardan biriyim. O yüzden kitapçıda görür görmez aldım Vüs'at O. Bener'in karısına yazdığı mektuplardan oluşan "Canım Tavşancığım"ı. Serde anı, mektup, biyografi okumayı sevme halleri de olunca okumasam aklım kalırdı. Lakin biraz özel hayata fazlasıyla girmiş, insanların evinin camından içeriyi gözlüyormuş gibi hissetmedim desem yalan olmaz. Gelgelelim pencereyi onlar açmış izleyelim diye, suç bizde değil. Sonuç olarak Vüs'at Bener'in özel mektuplarındansa kitaplarını okumayı yeğlerim diyeyim, siz anlayın. 


-Ne kapağını sevmiştim, ne ismini, ne de ortalıklarda fazla dolaşan bir kitap oluşunu, itiraf edeyim. Lakin okuma zevklerine güvendiğim bazı arkadaşlardan güzel olduğu yolunda duyumlar alınca-ve de kitaba para vermeyip ödünç alınca-haydi okuyayım dedim. İlk okuyuşumdu Başar Başarır'ı, fazla bir kaybım olmamış. "Sibop" eğlenceli bir anlatıma sahip, kolay okunan bir kitap ama beni sarmadı. İçeriğindeki bol argo ve küfür kullanımı belki de insanlara bu kadar sevdiren. Bu durumda arka kapakta yazdığı gibi "Türkçenin tadına vara vara okumak" nasıl gerçekleşecek meçhul. Her neyse, benim tarzım değildi, okuyanı bol, yolu açık olsun...


-Dedem demiryolcu idi, babamsa çocukluğu ve ilk gençliği istasyon lojmanlarında geçmiş bir tren sevdalısı, hatta çocukluğunda bir iddia üstüne raylara yatıp üstünden tren geçirmişliği bile vardır. "Korkunç bir sesti, hâlâ kulaklarımdadır" diye anlatır, sonrasında babasından yediği esaslı dayağı eklemeyi ihmal etmeyerek.  Haliyle bu durum bir nevi genetik miras gibi bize aktarıldı. Trenler, gar ve istasyon binaları, lojmanları, lokomotifler, vagonlar, raylar, drezinler, trenlere ait her şey ve tren yolculukları en sevdiklerim arasına girdi. Daha önce benzer derlemeler okumama rağmen Murathan Mungan'ın seçtiği öykülerden oluşan "Tren Geçti"yi de hevesle alıp okudum, hatta bazıları önceden okunduğu için çift baskı oldu ama hiç gocunmadım. Demiryollarını sevenler için keyifli bir kitap, insanı eski kara trenlerin o naif dünyasına götürüyor. 


-Oldukça ağır geçip beni 4-5 gün yatağa mahkum eden bir yaz gribinin ortasında kardeşim getirip elime tutuşturdu bu kitabı. Bana gribi falan unutturan son zamanların en güzel okumasını böylece gerçekleştirmiş oldum. Adını ilk kez duyduğum Eyüp Aygün Tayşir'in ilk kitabı imiş, umarım son olmaz, zira ilk kitap bu kadar güzel olunca diğer yazacaklarını merak ve sabırsızlıkla bekleyeceğim. Bir ailenin ve değiştirdikleri 4 ayrı evin öyküsü "4 Hane 1 Teslim". Hayli hacimli kitabı okumalara doyamadım. Her bir kahraman öyle güzel anlatılmış ki kanlı-canlı gözümün önüne geldiler adeta. Yazarın yeni kitaplarını hevesle bekliyor ve kitaplar konusunda fikrime güvenenlere mutlaka okuyun diyorum. 


-Sayfa sayısıyla ters orantılı bir hüzün içeren şiirsel anlatılar toplamı "Telef". Kitabı bitirip kapattığınızda göğsünüzün orta yerine yerleşen taşı uzun süre atamıyorsunuz. Kapaktaki pabuçların öyküsü de var kitapta, gidip dönmeyenlerin acısı da. Elinizi yüreğinize bastırın ve okuyun derim...


-"Zamanın İzinde" bir butik kitap. Özel ciltli, beyaz kağıda basılmış, her bir baskısı numaralandırılmış ve içinde hangi sayının size düştüğüne dair bir özel belge olan, Ayrıntı Yayınları'nın 1000. kitabı. Enis Rıza'nın seçtiği ilginç fotoğraflar ve Ercan Kesal'ın masalsı anlatımı ile gerçekten zamanın izini sürüyor. Yaklaşık 100 yıllık bir tarihten izler sunuyor. Kalınlığı fotoğrafların çokluğundan kaynaklanıyor, bir gün içinde okuyup bitirdim ben, tek sıkıntım bazı fotoğrafların olaylarla birebir çakışmaması oldu. Onun dışında yakın tarihe ışık tutan bir çeşit belge gibi, çocuklarınıza kalacak bir koleksiyon kitabı, bir yazılı miras...


-Ayın son iki kitabı birbiriyle bağlantılı olarak okuduğum, iki farklı zamanda, iki farklı yazar tarafından yazılmış, Ankara, İstanbul, Erzurum, Konya ve Bursa'yı anlatan "Beş Şehir" kitapları oldu. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kaleminden yaşadığı yılların şehirlerini okuduktan sonra Alberto Manguel'in kaleminden günümüzün şehirlerine geçtim. Tanpınar'ınki uzak ve erişilmez, Manguel'inki biraz yüzeysel geldi ama yine de ilginç bir okuma deneyimi oldu benim için. Şehir tarihçelerini sevenler için ideal. (Dergah Yayınları'nın puntolarının beni çok zorladığını belirtmeden geçemeyeceğim.)

Yeni aylara ve yeni kitaplara sağlık ve huzurla ulaşmak dileğiyle...

9 yorum:

  1. Okuma listeme ekleyip okumaktan vazgececegim bir dolu kitap oldu sayende. Çok sağol Leylak 'cığım. Haaa bir de insanın eline kitap tutuşturan bir kardeşi olması ne büyük şans bir bilsen. ☺❤❤

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel dolu dolu bir ay geçirmişsiniz.İmrenmedim desem yalan olur.Kitap dolu yarınlar diliyorum size.:)

    YanıtlaSil
  3. Aslı Perker'in bu kitabından sonra ben de aynı kararı verdim. Diğer kitaplar not edildi. Çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. 4 hane 1 teslim idefix en iyi 50 kitabının içinde yer alıyor. Daha dün incelemiştim. Bugünse sizin o güzel yorumunuzla bende daha da merak uyandırdı ve gözümde büyüdü. Farklı yazarlar okumak bazen çok iyi bazen de hüsrana sebep oluyor.
    Bunların hepsini 1 ayda mı okudunuz onu merak ettim. Ben ayda 2-3 kitabı ancak okuyabiliyorum ;) Maşallah diyeyim de nazar olmasın :)
    Sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
  5. Aslı Perker hiç okumadım ve yorumunuzdan sonra okuyacağımı da sanmıyorum.
    Diğer kitapların notları alındı :)
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  6. Örtmenim , senin Mayıs okumalarin , benim Haziran okumalarim olacak..kitapçıya gidiyorum ben , seviyorum seni ..teşekkür ediyorum bir de ❤❤❤

    YanıtlaSil
  7. Tanpınar'ın Beş Şehir'i benim de mayıs okumalarımda yerini aldı :) Manguel'in Beş Şehir'i de hazirana diye ümit ediyorum...

    YanıtlaSil