Ankara'ya sonbahar iyiden iyiye gelmiş, bugün emin oldum. Hastane günlerimizin 12.sinde nöbeti kızkardeşe devredip minibüsle eve dönerken önünden geçtiğim Kurtuluş Parkı'nın renkleri öylesine cezbetti ki beni ikindi üstü tüm yorgunluğuma rağmen ufak bir yürüyüş yaptım, nasıl iyi geldi anlatamam. Geldim geleli ev ve hastane dışında bir yere elim, gözüm değmedi. Evi otel, hastaneyi ev gibi kullansak da ikisi de eğreti duruyor. Dışarıda şaşırtıcı bir pastırma yazı hüküm sürerken biz hastanenin alabildiğine yanan kaloriferlerinin ısısından korunmak için pencereleri açıyoruz. Hastalar ve refakatçileriyle küçük bir mahalle gibiyiz. Yavaş yavaş herkes birbirini, hastalığını, ne kadar süredir orada olduğunu tanıyıp öğreniyor. Sabah kahvaltı faslı bitince sondasını kucaklayan kimi kendi başına, kimi refakatçisinin kolunda koridorda turlamaya çıkıyor. Kostümler çeşitlilik arzediyor; kimi cıbıklı pazen picama, kimi eşofman, kimi pijama üstü kumaş yelek ve kasket giyiyor. Hatta bir tanesi çiçekli bir etekle yaptı yürüyüşünü iki gün boyunca (sözkonusu kişi erkek tabii ki). Zorunluluk insanı ne hallere sokuyor.
Babam perşembe günü ameliyat oldu, öncesinde bir kan temini krizi yaşadık. Ameliyat tarihi son anda belli olunca ve kolaylıkla temin edebileceğimiz Kızılay Kan Merkezinin kanı istenmeyip donör zorunluluğu olunca panikledik. Hastanelerde ameliyat öncesi böyle bir prosedür var, hastaya kan verilse de verilmese de 3 ünite kan temin etmek mecburiyetindesiniz. Annemin deyimiyle "ayağı yanmış it gibi" koşturdum kan merkezi ile hastane arasında. Sonunda çareyi Facebook arkadaşlarından yardım istemekte bulduk. Sağolsunlar, bizi çok mutlu eden geri dönüşler aldık dostlardan. Hele ki blog arkadaşım Nehir İda , birbirimizin yüzünü görmemiş olsak da anında yardımını esirgemedi benden. Eşi donörlerimizden biri oldu, kendisi de akşamın geç saatinde yanıma gelip bana destek verdi. Hiç unutamayacağım bir jestti bu, sağolsun varolsun, insana inancımı, güvenimi tazeledi. Böylece sorunu çözdük, ameliyat sonrası babama verilen 2 ünite kan belki onlarınki değildi ama onların emekleri ve gayretleri vardı.
Gün hastane penceresinden görkemle batarken babam da sedyeyle odasına getirildi ameliyathaneden. Anestezinin etkisiyle şaşkındı tabii ki, 2 gün devam etti yorgunluğu ve huzursuzluğu. Bugün iyi, doktorların söylediğine göre ameliyat başarılı, gidişat da şimdilik öyle gösteriyor. Umarım taburcu olduğumuzda sorun tamamen çözülmüş olur.
Hastanenin sıkıcılığında babamla ilgilenmenin dışında yapabildiğim tek şey okumak. Şimdiden 5 kitabı devirdim. Ekin Açıkgöz'den "Her İşte Bir Hayır Vardır" isimli bir polisiye, Harper Lee'nin aslında ilk, yayında son kitabı olan "Tesbih Ağacının Gölgesinde", yazarı hamil-i kart yakinim olan :) "Uzak Şehir" çizgi romanı, Ayşegül Devecioğlu'nun son romanı "Ara Tonlar", bir Celil Oker polisiyesi "Sen Ölürsün Ben Yaşarım" hastane anılarıya aklımda kalacak kitaplar olacak. Elimde ise Sarah Quigley'in "Orkestra Şefi" isimli romanı var. Aslında Soştakoviç'in "Leningrad Senfonisi" eşliğinde okunacak bir kitap ama kader utansın, hastane koşulları elvermiyor.
Hastanenin her penceresi ayrı bir Ankara manzarasına bakıyor, odamızın bol binalı hastane manzarasından bıkınca Kocatepe Camii-Atakule ya da Anıtkabir manzarasına geçiyoruz, seç, beğen, al pardon seyret :)
Ama ben bir an önce taburcu olmak ve aşağıdaki manzaraları seyretmek arzusundayım. Haksız mıyım?
Çok geçmiş olsun öncelikle, üniversitedeyken kurtuluş parkına yakın oturuyordum hüzünlendim.:( Her mevsim güzeldir ama sonbaharda bi başka oluyor
YanıtlaSilÇok haklısın Leylak Dalıcım ,gelmiş geçmiş olsun.Bir an önce sağlığına kavuşsun sevgili babanız...Selam ve sevgiler.
YanıtlaSilBabaya çok geçmiş olsun Leylak Dalı. Sizlere kolaylık dilerim. Sevgiler.
YanıtlaSilAmeliyatın güzel geçmesine sevindim. Bir an önce toparlamasını diliyorum babanızın. Ne kadar manzarası da olsa, orada bir süre sonra hemşirelerle doktorlarla aile gibi bile olunsa hastanede olmak her zaman stresli ve zordur. Kitap okumak konsantre olunabildiği sürece güzel bir çözüm, teyzem eniştemi beklerken hastanede devamlı örgü örerdi o da ona pek iyi gelmişti. Bir an önce atlatmanız ve güzel manzaranıza dönüş yapmanız dileğiyle.
YanıtlaSilSevgiler
Çok çokk geçmiş olsun. Umarım her şey en kısa zamanda yoluna girer, sağlığına kavuşur babacığın. Bir daha da hastane yüzü görmezsiniz inşallah. Hastanelerde yaşamışlığım çoktur. Zorluğunu, ağırlığını iyi bilirim. Şimdilerde ise bu yüzden oluşmuş bir fobiye sahibim. Her şeye rağmen yine kalemini konuşturmuşsun , hastanede değil lunaparktayız sanki.
YanıtlaSilCogu bitmis o vakit.
YanıtlaSilCok gecmis olsun.
Leylakcım tez zamanda hastane manzaralarından kurtulursunuz inşallah." Evim evim güzel evim"e kavuşursunuz.
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun.
YanıtlaSilTekrar çok geçmiş olsun Nurşen Hn..Fotoğraflar harika, içimi titretti. Biz İzmirli olarak bitmek tükenmek bilmez bir Ankara sevgim var....Sevgiler....
YanıtlaSil