Güne biraz panikle başladım bugün, saçımı kuruturken kahkülüme doladığım fön fırçası "Ben burayı çok sevdim, ebediyen yaşamak istiyorum" diyerek ayrılmak istemedi. Kolundan ne kadar çekiştirdiysem de "ııh, gelmiyorum kardeşim" diye ayak diredi. "eyvahlar olsun" dedim, "zaten iyice seyrelen saçlarıma kahkülümü de kurban olarak vereceğim". Ne etsem diye düşünürken elime bir tükenmez kalem içi geçti, tek tek telleri onunla ayırdım fırçanın üstünden de arsız kiracıyı defettim başımdan. Eh madem saçı kurtardık size evvelsi gün kızkardeşle yaptığımız "Anadolu Medeniyetleri Müzesi" turumuzu anlatayım.
Bu defa Kale'ye çıkış yolumuzu uzattık ve Ulus'un arka sokaklarına daldık. Yıkılmak üzere olan şu güzellikleri fotoğrafladık:
Daha pek çok vardı ama önlerine parkeden araçlar ve yolların darlığı engelledi, sonra şu parmaklıkları gördük, sahibi yaratıcı ve neşeli biriymiş anlaşılan:
Yokuşlar tırmandık, merdivenlerden çıktık, ter akıttık, nefes daralttık, sonunda müzeye ulaştık. Önce bahçeyi ve satış mağazasını turladık, kızkardeş de ben de müze satış mağazalarına bayılır ve asla boş çıkmayız, gelgelelim bir şişe sodayı 3 liraya satmasalar iyi olacak.
Rahmetli misafiri ve yiyip içmeyi seven biriymiş anlaşılan, mezar taşına kabartmasını o şekilde yapmışlar :)
"Bu küplere altın dolsa
O altınlar benim olsa
Herkes bunu haber alsa
Seyreyle sen gümbürtüyü"
Efenim bu antik çağın billboardı imiş, inanmıyorsanız okuyun, "Çocuklarınıza SMA marka mama yedirin" diyor. Ben öyle yapmıştım, gururluyum. (Minaaa, beni okumuyorsun inşallah)
Ortalık Japon turist kaynıyordu, içeri girdiğimizde maden eriten şu figürü gördüğümüz anda Caponlardan biri uygulama yapmak için kendini podyuma atmış sandık, meğer canlandırma imiş. Ve fekat çok başarılı idi, adamın suratı bile sıcaktan kızarmıştı.
Bütün dayatmalara rağmen Angaramızın simgesi geyiklerimiz ve güneş kurslarımız. Mebzul miktarda sergilenmekten vitrinlerde.
Bu küçük hanım MÖ 3000'in sonlarında Hasanoğlan civarında yaşamış ya da yaşatılmış :) Maskesi, göğüsleri ayak bileklerindeki halhallar altından, kendisi elektrumdan yapılma imiş (Elektrum ne Minaaa?).
Bu çivi yazısı tabletlere bayıldım, keşke birini bana verseler, dantel gibi ayol. Söz evin en güzel yerine koyacağım, lütfen, lütfen...
Eskinin insanlarının estetik duygusu oldukça gelişmiş, şu çanak çömleklerin zerafetine bakın.
İkiz boğalar, sıvı kabı olarak kullanılıyorlarmış. Kuyruklarının yönü dışında her şeyleri aynı. Hurri-Murri benzeri bir de isimleri vardı ama tam olarak hatırlayamadım.
Olup bitenler için kazan kaldırayım istedim ama çok ağırdı kaldıramadım :)
Müze gezisi bitince Koyunpazarı'na doğru yollandık, yangın çıkan binayı gördük, neyse çok fazla hasar yokmuş. Sonra bir Pirinç Han yaptık mutadımız üzere:
Son olarak, hayatının bir döneminde-daha ziyade çocukluk-duvarında bu halıdan asılı bir eve girdim ya da yaşadım diyenler parmak kaldırsın :)
fotoğrafların ayrı ayrı hastası oldum:)
YanıtlaSilYelizcim sağol, ben de Arca'nın fotolarına hastayım, benim yerime öp çaktırmadan :)
SilElektrum, altın ve gümüş alaşımı. Çok beğeniyorum o heykelciği. SMA mamalarına da diyecek lafım yok, okuyamıyorum yazıları, "maximus" yazmışlar üç kere, anca onu anladım. Sana bir tane de Klasik Arkeoloji okumuş adam lazım :)
YanıtlaSilBoğalar, Hurri ve Şerri, Fırtına Tanrısı'nın kutsal boğaları. Tören kabı onlar, senin benim evimizde olmazdı yani :)
Demek böyle canlandırmalı-mankenli sergiler yapmışlar, gideyim bakayım artık ben de bir zahmet. Yeni kartpostal var mı ki?
Bizim evde yoktu halı ama yakın zamana kadar kazılar münasebetiyle misafir olduğum evlerde halı ablalarıyla bakışa bakışa çay içmişliğim var. Kaplanlılarını da ayrıca beğeniyorum.
Hah aferin bilgilendir bizi, kulağını çınlattık zaten gezerken. Tamamen spontan gelişti müze ziyareti aslında başka bir amaçla gitmiştik Kale civarına ama karşıdaki Güsav'da şahane Bedri Rahmi baskıları satılıyor, fiyatlarda ulaşılabilir düzeyde, bir adet edineceğim.
SilBoğaların birinin adını tutturmuşum ama, çok şirinler yav, ne olur benim olsa, ben onlara tören düzenlerim evde, fırtına sesi de çıkarırım eksiklik hissetmezler, hem antalya'da kışın bol bol fırtına olur :) Kartpostal görmedim ya da bakmadım ama sana İstanbul'dan atmaya çalışacağım, olmadı kartı alır buradan postalarım. Bu arada satış mağazası küplü bahçeye taşınmış. Biz gidemeden de Flamingo kapanmış...
Güsav ne? Ben de edinmek istiyorum Bedri Rahmi.
SilBoğaların babası Teşup'a bir sormak lazım, belki ev gezmesine yolluyordur.
Flamingo, Hosta Dönercisi oluyormuş, annem çalışan ustaya sormuş. Ben o mirasçılardan nasıl alayım hırsımı bilmiyorum.
Yuh, Hosta Dönercisi mi, yazıklar olsun. Tunalı da kebap koksun, Sakarya'ya dönsün. Markiz Pastanesinin yerine yemekçi dükkanı açılması gibi, klas bir şey kalmasın her şey kitschleşsin :(
SilGüsav müzenin karşısında beraber gidek ben dönünce, çok güzel şeyler var biraz pahalı gerçi. Lakin Bedri Rahmiler alınabilir düzeyde, 53 liraya falan var, alıp çerçeveletiriz, pek güzeller.
Teşup'u Kurban Bayramı'nda yavrularıyla birlikte bekliyorum :)
Ah benim de başıma geldi bir kez. Doladım saçıma fırçayı. Çıkmaz da çıkmaz. Ağlamaklı olmuştum. Ömrüm öyle fırçalı geçecek sandım. Sonra kurtulmayı başardım ama ne yaptım onu hatırlayamıyorum. Fırçanın kıllarını kesmiş olabilirim. Olmayadabilirim. Geçmişler olsun.
YanıtlaSilMüze çok şahaneymiş. O tabletlerden kendine yapsana. Çakma antik çivi yazısı tableti. Aktardan killi toprak al. Suyla yoğur. Sonra da ıslakken üstünü çiziktir. Fırına atıver. Bitti gitti.
Ya sorma, benim de ödüm koptu valla. atacağım o fırçayı yoksa saçlarımın katili olacak.
SilMüze güzeldir gerçekten, vakitsizlikten gezemedik, belki antalya'ya gelirsin oradakini gezeriz, çok güzeldir.
Ay anacım kim uğraşacak yav onlarla, boşver benim Fransızca kitap yaprakları üzerine çizilmiş desenlerim var, onları asarım duvara :)
Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni çok seviyorum. 2 kere ziyaret ettim ama şimdi yenilendi, restorasyon bitti sanırım. Tekrar gitmek lazım.
YanıtlaSilEvet yenilenmiş ve güzel olmuş, biz de o niyetle gitmemiştik ama gitmişken geziverdik :)
SilBirinci ve üçüncü sıradaki fotoğraflar gerçekten çok hoş.
YanıtlaSilÇok teşekkürler...
SilYıllar önce gitmiştim müzeye, takılara hasta olmuştum.
YanıtlaSilFotoğraflar çok güzel ama favorim altın eriten adam-gerçek zannettim ben de.
O halıların geyiklisi halamların evinde vardı. Ben bir anlam veremezdim duvarda halıya.
Ecem sanırım sen Karun Hazineleri geldiği sırada gezmişsin, o altın eriten adamın yanında 2 tane daha var ve cidden çok gerçekçi, yapan iyi iş çıkarmış.
SilBenim de büyük dayımın evinde vardı, nerede görsem onu anarım.
Yakında görüşmek üzere datlım gıymatlım :)
Ne güzel anlatiyorsun harikasin vallahi :) annanemin evinde varmış o duvar halilarindan bir dönem duvar süslemiş ki abim fotograflari var önünde bir sure sonra divan örtüsü olarak kullandilar iste onu hatirliyorum sevgiler :)
YanıtlaSilSağol Burcucum, birlikte de gezeriz :)
SilBir nesil bu halılarla büyümüş demek ki :)
duvar halısı benim favorim... hiç unutamam..
YanıtlaSil