.

.
.

7 Nisan 2014 Pazartesi

BAHAR


Bugün sokakta yürürken altından geçtiğim erik ağacının çiçekleri saçlarıma uçuşunca içime ani bir sevinç dalgası yayıldı. Şu huzursuz ve karamsar ortamda bahar bari bizi mutlu etsin istedim. Hem bahar yalnızca çiçek, böcek, kuş, çayır, çimen değildir benim için, zamanda yolculuk etmek için bir geri dönüş biletidir. Ben her bahar aşık olmam ama her bahar çocukluğuma doğru hayali bir yolculuğa çıkarım. Burnuma gelen kokular çocukluğumun Yenimahalle'sinin kokuları, kokladığım her çiçek evin arkasındaki şantiyenin bahçesinde yetişmiş gibidir. Her mevsimini onlarca yıl yaşadığım bu semtin nedense hep baharları kazılıdır ruhumda. Bahçe içindeki tek ya da iki katlı evlerin müteahhitler eliyle sırtsırta dizilmiş sevimsiz apartmanlara dönüşmediği, çiçek açmış ağaçların bahçe duvarlarından taştığı, leylak kokularının havaya karıştığı, egzos dumanlarının ortamı kirletmediği zamanlarını yaşadım ben Yenimahalle'nin. Adeta komünal bir hayat sürdüğümüz Babil kulesini andıran 24 daireli apartmanımızın arkasında göz alabildiğine uzanan yemyeşil kırlardan pisipisi otları toplayıp dilek tutarak yastığımızın altına koymak demekti bahar. Şantiyedeki bozarmış taşların arasında bir mücevher gibi göz alan gelincikleri toplamak demekti bahar. "Geçti-kaldı, geçti-kaldı" ile başlayıp "seviyor-sevmiyor"a uzanan bir aşamayla papatya yapraklarını yolmaktı bahar. Okulun bahçesinden kaldırıma sarkan iğde ağacının altında oturup mis kokusunu içimize çekerek hayal kurmaktı bahar. Ders çıkışlarında kapı önünde, galvaniz kovalarda satılan kıpkırmızı lalelerdi bahar. Ballıbaba ve hanımeli çiçeklerinin balını emmek, topraktan ilk çıkan çiğdemleri müjdelemekti bahar. Daha ilk turfandayken akşam işten dönen babanın elindeki kesekağıdını kaparak yemyeşil ve epekşi bir can eriğini dişlemekti bahar. Balkondan mahallenin futbol oynayan gençlerine tezahürat yapmaktı bahar. Eteğinin altından görünen lastikli kalın çorapları ve pembe pazenden uzun donu ile Türkçe öğretmeninden çok babaanneye benzeyen Nuriyanımın açtığı pencerenin önünde "Yenimahallemiz ne güzel" diyerek içine çektiği derin nefesti bahar. "İlkönce bademler çiçek açar, sonra erikler" öğretisiydi bahar. Birbirlerinin kaşlarını alıp saçlarını boyayan annelerimizin yemek pişirmekten bıkıp çarşıdan getirterek ortak balkonda yedikleri kebaptı bahar. Hıdırellez günü arka bahçeye çakıl taşlarıyla çatılan dilek evleriydi bahar. Tuza banılmış çağlanın diş kamaştıran tadıydı bahar. Çıkarılan paltolar, atılan kaşkollardı bahar. Pazar tezgahlarına yayılan renkti bahar. Yakında eşekli dondurmacının piyasaya çıkacağının müjdecisiydi bahar. Evlerin içinden balkon tellerine taşınacak çamaşırların, kaldırılacak sobaların, açılacak pencerelerin, dalgalanacak tüllerin habercisiydi bahar. Taze asma yaprağıyla yenecek kısır, dereotuyla tatlandırılmış baklaydı bahar. Yağmur sonrası toprak kokusu, güneşle birlikte gülümseyen gökkuşağıydı bahar. Kısacası bahar gençliğimizdi, gençliğimizse bahar...

Herşeye rağmen yine bahar geldi işte, gülümseme vaktidir...

8 yorum:

  1. Bir yazı boyunca geri döndüm o yıllara. İyi geldi. Ömrün olsun.

    YanıtlaSil
  2. Bir dostun yazını okuyup gülümsemektir bahar :)

    YanıtlaSil
  3. Anlattığın her şeye olduğu gibi bahara da hakkını vermişsin. Bu ne güzel anlatım. Bana da çok iyi geldi. İçim ısındı. Benzer şeyleri hatırladım.
    Eline, yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Bir solukta okudum.Ben de çocukluğuma döndüm.Baharın eski tatlarını aradım.Senin yazında ve düşlerimde .Ilık bir bahar havasını çektim ruhuma.Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Güneş içimizi ısıtmıyor henüz ama bu yazı ısıttı içimi :)

    YanıtlaSil
  6. ne güzel yazmışsınız <3

    YanıtlaSil
  7. Ruhun bahar gibi hep taze kalsın.

    YanıtlaSil
  8. Hepinize çok teşekkürler, bahar güzelliği dolsun içinize...

    YanıtlaSil