.

.
.

9 Aralık 2009 Çarşamba

FUAR, FUAR, HEP AYNI FUAR

"Gönül ne kahve ister, ne kahvehane
Gönül gezmek ister fuar bahane"

Kaç gündür kâh hastalık, kâh isteksizlik, kâh ülkede olup bitenlerin yarattığı iç sıkıntısı yüzünden kapanıp kalmıştım eve. Tetkik sonuçlarımı alıp da korkulacak bir durum olmadığını öğrenince sağlıklı olduğum her anın değerlendirilmesi gerektiğine karar verdim. Dün sevgili blogcu arkadaşım Nalan'la buluşup, birer fincan salebin başında yaptığımız güzel sohbetin ardından bugün buluşma sırası kızkardeşte idi. Aslında ne bulacağımızı iyi kötü tahmin ettiğimiz halde Atatürk Kültür Merkezi'nde açılan "Ülkelerarası El Sanatları ve Hediyelik Eşya Fuarı"na gitmeye karar verdik. Yaprakları limon gibi sararmış ama henüz tam dökülmemiş salkım söğütlerin arasından geçerek ulaştığımız fuarda her ne kadar adı ülkelerarası olsa da yerli firmalar çoğunluktaydı. Onun dışında kalanlarsa ne hikmetse hep Hindistan, Pakistan, Kenya, Nepal, Kırgızistan, Moğolistan gibi az gelişmiş ya da daha kibar deyimle gelişmekte olan ülkeler idi. Artık göre göre ezberlediğimiz Afrika işi tahta biblolar, alacalı bulacalı, parıltılı renkleriyle Hint giysileri ve takıları, Pakistan şalları standlara dizi dizi serilmişti ve aşağıda görüldüğü gibi hafta içi olmasına rağmen hayli de kalabalıktı.


Burası iriyarı, sarışın ve asık suratlı bir Rus hanımın nezaret ettiği Rus standı, bebekler ilginç, camdan yapılma minik hayvan bibloları şirindi. Bunlara bakarken arkamda duyduğum şiddetli hapşuruk sesiyle irkildim. Ağzını kapatma gereğini bile duymadan ulu orta hapşuranın kim olduğunu anlamak için arkamı döndüğümde gördüğüm genç kız, pişkin pişkin sırıtarak "Merak etmeyin üstünüze hapşurmadım" demez mi? "Lahavle" diyerek sinirlerime mukayyet oldum ama intikamımı aynı kızın standdaki yüzüklere yaptığı ani ve şiddetli dalış yüzünden Rus hanım aldı ve içimi soğuttu, "Ne biçim çekistirioosun yusukleri" diye terslenerek.

İran standındaki el işlemeli örtüler. Renkleri ve motifleri çok güzel ve özgündü. Dayanamayıp orta boyundan bir tane aldım.

Fuardaki favori standım burası oldu; Güney Afrika. Gözlerinin içi gülen bu sevimli hanımla yarı İngilizce, yarı Tarzanca anlaştık. Sırf hanımın sempatikliğinden dolayı boncuk bebeklerinin küçük boyundan birini evlat edindim. Fotoğraf çekme isteğimi de memnuniyetle karşıladı ve bebeklerine sarılarak bu pozu verdi bana.

Kırgızistan ve Moğolistan standlarında bol miktarda keçe obje vardı, fotoğraflarını çektim, yapmaya çalışacağım. Başka da ilginç birşey yoktu, ayrıldık fuardan.

Dün akşamüstü kapı çaldı, açtığımda karşımda kargo görevlisi vardı. Bana uzattığı zarfın içinden sevgili Asortik Krep'in yolladığı ayraçlar çıktı. Düşünceli ve zarif arkadaşım yazılarımdan birinde koleksiyon yaptığımı okuyunca katkıda bulunmak istemiş bana. Ne mutlu bana ki bu blogu açmış ve böyle güzel insanlar tanımışım gıyaben de olsa. Kendisine tekrar çok çok teşekkür ediyorum. Yarın yeni bir blogcu arkadaş tanıyacağım inşallah, Zarifçe blogunun sahibi marifetli ve yetenekli Nedret hanımı. Yaşasın blog kardeşliği...

5 yorum:

  1. Yeniden aktif hayatına dönmen çok hoş Leylak' cım.
    İzlenimlerini zevkle okudum. Fotoğraflar çok hoştu. Sayende bir fuar sergisi daha izledim. Sağol. İyi Geceler arkadaşım...

    YanıtlaSil
  2. Ben de Rus bebekleriyle İran standına bayıldım. Bu arada geçmiş olsun. Sağlıklı olmana çok sevindim. Ve dediğin gibi her an'ı değerlendirdeğerlendirmeli. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. sonuçlara müthiş sevindim şükür.
    gözün aydın leylak'cım.
    tatlı kızını güle güle büyüt demek kara bir kızın olduç Çikolata kız:)

    örtünün işi ve rengi çok hoş.. güzel seçim
    bu güzel haberi böyle de kutlamak-kendine armağanlar almak yaraşırdı..
    keyifin güzelliklerin çok olsun dilerim.

    YanıtlaSil
  4. Leylak Dalıcım , İstanbul iyi hoş da , dağınık bir şehir. Bu tür fuarların kurulduğu yer yani Tüyap bir ömürlük yol buraya, o yüzden hep mahrum kalırım böyle şeylerden genelde. Mesela o Afrika standına dalardım ben. Öptüm çoook.

    YanıtlaSil