Bu sabah Ankara kapkaraydı ve ıslak. Boğazımda gıcıkla ve öksürerek uyandım daha doğrusu uyanmaya çalıştım. Emekli olsam bile tipik bir Pazartesi sendromuyla kalktım yataktan. Üstüne bir de dayımın toprağa verilişinin 7. yıldönümü oluşu iyice tatsızlaştırdı beni. "Ey yaz, özledim seni, neredesin?" diye dolandım durdum amaçsızca evin içinde öğle sonrasına kadar. Sonra birşey oldu, benim ruhum bulutların üstüne yükseldi. Kapı çaldı, gidip açtım; o da ne? Kapıda siyah bir yün yumağı, üstünde bir not: "2010'a kadar beni çözmezsen kabağa dönüşecem".

Hayırdır inşallah dedim aldım içeri zenci yumağı. Şurada 3 gün kalmış çözelim bakalım şunu dedim. İçinden bir mektupla birlikte aşağıdaki arkadaş çıktı.

Hayırdır inşallah dedim aldım içeri zenci yumağı. Şurada 3 gün kalmış çözelim bakalım şunu dedim. İçinden bir mektupla birlikte aşağıdaki arkadaş çıktı.




Bitti mi, hayır. Bugün ben Ali Baba'nın hazine sandığını açtım. Şu anda çalan Candan Erçetin'in CD'si de o sandıktan çıktı:
"Az mıyım çok muyum
Var mıyım yok muyum
Ben neyim
Masal mıyım gerçek miyim
Kaç mıyım göç müyüm
Hiç miyim suç muyum
Ben kimim?
İbret miyim cinnet miyim?
Hiçlikler içinde kanayan yürek
Yokluklar içinde savaşan beden
Boşluklar içinde karışan zihin
Güçlükler içinde değil miyim?
......."
Çok severim bu şarkıyı...
Birşey daha var, monitörün kenarından bakan kırmızı başlıklı bir kız, adı Rayegân. Bir de beni çocukluğuma götüren Noel Baba'lı yeni yıl kartları.
Ben bugün çok mutlu oldum, ben bugün çok mahcup oldum, ben bugün çok duygulandım, ben bugün kendimi çok özel hissettim. Ve itiraf edeyim oturup zırıl zırıl ağladım. Bu yılın en güzel olayıymış bu blogu açmam ve burada kocaman yürekli dostlar edinmem.
Asuman, Rayegân, iyi ki varsınız, iyi ki tanıdım sizleri. Herşey, o kutudan bütün çıkanlar ama hepsinden çok hassas kalbiniz, inceliğiniz, sunuş biçiminiz ve dostluğunuz için binlerce teşekkür...
Sen işte bu güzel şeylerin hepsine layıksın, onun için geldi bunlar kapına. Boşa değil hiç bir şey. Benzer insanlar nasılda birbirini çekip çıkarıyor onca kalabalığın içinden. Kocaman blog dünyasından birbirimizi bulup çıkardığımız gibi.
YanıtlaSilSeni çok çok öptüm leylak Dalıcım.
Tam zamanında eline ulaşmalarına sevindim Leylak'çım. Moralinin bozuk olduğunu biliyordum. Küçük şeyler kalabalık görünseler de. Ama sevgiyle hazırlandılar. Mutlulukla kullanılırlar inşallah.
YanıtlaSilÖptün canım...
seni gülümseten sevindirenlere bir teşekkür de benden...
YanıtlaSilgüle güle kullan baktıkça neşelen
Annem de dedi Antalya'da yağmur var diye. Ben 2 haftadır ayrıyım, bakalım beni nasıl karşılayacak?
YanıtlaSilNuriş'ciğim,
YanıtlaSilİnce ruhlu Arkadaşım,
Hamleyi ilk başlatan ve bizi 12 den vuran sen oldun.Kişiye özel CDlerinle bizleri hangi derinlikte tanıdığını ispat ettin.Asu'nun telefonla dinletmeye çalıştığı''Rayuş,bu ne güzel nağmeler''dediği ve benim de TSM nin en seçkin şarkılarından oluşan CD mi(şu an dinliyorum)bizlere ulaştıran sevgi dolu yüreğinin
bundan da fazlasına layık olduğunu bilesin.
Seni mutlu edebildiysek ne mutlu bize.
Sevgilerimle.
İnsanları mutlu etmenin yolu mutlaka tek taş pırlantadan geçmiyor. Ne mutlu sana ve seni sevenlere. Sevdiğinden almış olduğun kuru bir ot olsa bile en kıymetli en değerli hediyedir. Aldığın hediyelerin sana iyilik,huzur,ferahlık katması dileğiyle.
YanıtlaSilMutluluğun daim olsun canım, güle güle kullan hediyelerin...
YanıtlaSil