.

.
.

21 Ekim 2009 Çarşamba

PARKTA YAZDAN KALMA BİR SO(M)BAHAR GÜNÜ


Sonunda ev telefonumdaki sorun halledildi de hastaneden randevu alabildim. İnternette ve cep telefonunda yaptığım onlarca deneme sonuçsuz kalmıştı çünkü. Santraldeki yorgun ve bıkkın mekanik ses 20 Ekim günü saat 10'da Endokrinoloji Polikliniği'nde olmamı emretti. Ankara'da, Acil Servis'te bir tiroid sorunundan şüphelenmişlerdi, ben de oradan başlamaya karar verdim. Her ihtimale karşı Mekanik Hanım'ın dediği saatten bir saat önce Endokrinoloji Polikliniği'ndeki sekreterin önündeydim. Hastane 1,5 yıl kadar önce ek bina yapılarak yenilendi ve ben o zamandan beri bir kez hasta ziyareti, bir kez de bir arkadaşıma doktora giderken refakat amacıyla girmiştim bu yeni binaya. İşlerin hala eski hastanedeki gibi yürüyeceği düşüncesindeydim ama korktuğum olmadı ne mutlu ki. Sekreter kız verdiğim referans numarasını aldı, bilgisayara gereken bilgileri girdi ve elime üzerinde numara olan bir barkod verip "Geçmiş olsun" dedi. Hayırdır inşallah diye düşünerek muayene olacağım doktorun kapısına gittim (ha bu arada internette doktorların günlere göre görev yaptıkları poliklinik numaraları da belirtilmiş yani doktorunuzu da seçebiliyorsunuz). Elimi çantama atıp yanımda getirdiğim kitabı beklerken okumak üzere çıkarıyordum ki ışıklı tabelada numaram yandı. Şaşkınlıkla girdim doktorun kapısından içeri ve hayrettir son derece güler yüzle ve iyi karşılandım. Elle yaptığı kısa bir muayeneden sonra hormon tetkikleri istedi ve laboratuara gidip kan vermemi, öğleden sonra sonuçlarla tekrar gelmemi söyledi. Ben istem kağıdı beklerken de gülüp online olarak yolladıklarını belirtti. Şaşkınlıktan ağzım bir karış açık 3.kattaki laboratuara çıktım, kaydımı yaptırıp hemen kan verme koltuğuna oturdum, hemşire ile tombul kollardan kan almanın zorluğu üstüne (belirteyim o benden daha tombuldu) muhabbet ederken bu işlem de sona erdi ve ben daha internette verilen randevu saatine bile ulaşmadan işim bitmişti.

Öğleden sonra hastaneye gelmeden internetten tetkik sonuçlarımı öğrendim, normal değerler arasındaydı hormonlarım ama doktor görsün yine de diyerek gittim hastaneye. Yazıcım bozuk olduğundan basamamıştım sonuçları o yüzden 10 dakika kadar sırada bekledim, sonra da hemen doktorun yanına. Tiroid sorunum olmadığı bir kez de doktor tarafından teyit edildikten sonra kaçar gibi uzaklaştım zorla geldiğim hastaneden ve sinemaya gitmekten dolaşmaya fırsat bulamadığım, en sevdiğim parka doğru yürüyüşe geçtim. Hava o kadar sıcak ve nem oranı o kadar yüksekti ki bu yürüyüş mesafe kısa olmasına rağmen hayli eziyetli oldu. O yüzden yukarıda girişinin fotoğrafını gördüğünüz Kır Kahvesi'ne ulaşıp da bir bardak maden suyuna kavuşunca kendimi çok mutlu hissettim.


Bu memlekette henüz sonbahardan eser yok, hem havalar hem de ağacın, yaprağın, çiçeğin görünümü yaz tadında. Dün neredeyse koskoca parkın tamamını tavaf ettim, şu yukardaki erkenci, yaramaz kırmızı yapraktan başka sonbahar hazırlığı yapan yoktu. O da bu aceleciliğinden olsa gerek böcü-börtünün hışmına uğramış, kemirmişler zavallıyı, testere dişine dönmüş.


Bunca senedir bu parka gelir giderim şu fotoğrafta gördüğünüz çiçeği ilk defa görüyorum, ağacını da yeni keşfettim. Nasıl zarif, nasıl kibar, nasıl şık birşey anlatamam, koparmaya kıyabilsem alıp saçıma takacaktım inan olsun.


Meşe palamutları olgunlaşmış, bunlar ağaçta değil de pırnal denilen çalı cinsinde yetişenlerden, daha küçük ve daha sevimli oluyorlar. Her sene bir sürü toplar hasır bir sepetin içinde biriktiririm kuruyup şekillerini kaybedene kadar.


Böğürtlen çalıları, küçücük olsa da hala üzerlerinde meyve olmasına şaştım.


Park bu sıralar fotoğrafta gördüğünüz ağaç minelerinin cenneti haline dönmüş. Sarısı, kırmızısı, turuncusu, pembesi, eflatunu, beyazı yaprakları bastırırcasına çiçek açmışlar. Tohumları da çok ilginç, aynı böğürtlene benziyor.


Çadır benzeri dallarını sarkıtmış ağacın altından denizin görünümü harikaydı.


Bu kırmızı meyveler pırnallara dahil mi değil mi anlayamadım, bilen varsa söylesin.


Tesbih ağacı; Antalya'da çok bulunur. Bir adı da Hint leylağı olan bu ağaç baharda leylak rengi, salkım halinde minik çiçekler açıyor ve bu çiçekler çok güzel kokuyor. Hatta halk arasında buna Kolonya ağacı da diyorlar. Tesbih tanesinden biraz büyük meyveleri de kışın hayli sertleşiyor ve gerçekten tesbih yapımında kullanılabiliyor. Yapraklıyken de yapraksızken de hayli dekoratif bir ağaç.

Fıskiyeli sulama yapıldığı için ıslak toprak kokusu, taze kesilmiş çimen kokusu ve çeşitli çiçek kokuları arasında Falezlere yayılmış bu parkta yaptığım yürüyüş sırasında çektiğim fotoğrafları Antalya'nın klasik görüntülerinden biriyle bitireyim. Beklerim buyrun, birgün de beraber çıkaralım parkın keyfini...


13 yorum:

  1. bir an nereden yazdığını unuttum. parkın girişi gözümde fenerbahçe parkını canlandırdı :)
    hasta numarası yapıp da ( gerçi yalan değil, yıkılıyorum yorgunluktan ) gitsem mi diye düşündüm :)

    YanıtlaSil
  2. Önce geçmişler olsun sevgili leylakdalı...Şifalar dilerim en acilinden..
    Sizi Tijen'de gördüm bir koşu Antalya kokuları geldi burnuma..
    Güzeldir benim memleketim karış karış adım adım...Geçenlerde falezlerdeki suya atlama yarışı neydi adı:))) ordaydık bizde..Sevgiyle kalın..

    YanıtlaSil
  3. Nalancım, bu yaz Fenerbahçe Parkı'nı ben de varlığımla şenlendirmiştim bir gün:))
    Beklerim antalya'ya gel, birlikte gidelim Falez Parkı'na,gerçekten çok güzeldir. Sevgiler...

    Sevgili Akasya Kokusu
    Teşekür ederim güzel dileklerine, hoşgeldin bloguma. Ara sıra yoklayın Antalya'dan kokular, renkler yollayayım size. Aslen Ankaralıyım ben ama 30 yıldır eş durumundan Antalya'lı oldum artık, başka bir şehirde de yaşayamam gibi geliyor. Oğlum için 4 aydır Ankara'daydım, gelinceye kadar gözlerim pörtledi:)
    Antalya'dan kucak dolusu sevgiler yolluyorum...

    YanıtlaSil
  4. Evinize hoş gittiniz öğretmenim.Parka bayıldım, zaten Antalya'yı çok severim.Bu yıl ki üniversite toplantımızı Mayıs ayında Antalya'da yapacağız, kim bilir belki parkta karşılaşırız:)) Sevgilerimle Zehr@

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Leylak' cım, önce doktordan aldığın güzel haber için sevincimi söyleyeyim. Sen Antalya' da yaz diyorsun, ben burada dondum. Bazı alışveriş ve banka işleri için çıkmıştım.Canımcım ilk resimdeki yol, nedense bana çocukluğumun yürüyüş yaptığımız bir yolunu hatırlattı.Belki.. kim bilir? Park eskilerden kalma ise, orada da çok koşup oynadık diycem.Resimler çok hoş.Farkındaysan en göz alıcı renkler, aceleci yaramaz yaprak kardeşlere ait. Ellerine sağlık. Öptüm.

    YanıtlaSil
  6. Hoşbuldum Zehra öğretmenim. Siz de özletiyorsunuz ama kayınvalide oldum diye,gözünüz gelinden başkasını görmüyor galiba:)) Şaka bir yana ne büyük mutluluk değil mi, Allah tamamına erdirsin. Mayıs ayında Antalya'da olurum ve görüşmeyi çok isterim. İnşallah şartlar müsait olur. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. Asucum, bu park yeni sayılır, senin çocukluğundan hatırlaman mümkün değil, ben Antalya'ya yerleştiğimde bile buralar taşlık, kayalık arazi parçalarıydı. senin dediğin park meşhur karaalioğlu parkıdır, senin ilkokuluna yakın olan. o halen mevcut, birgün çeker eklerim fotoğraflarını, hatta ilkokulunu bile çekip koyabilirim.
    dediğim gibi burası 2 gündür çok sıcak, buram buram ter döküyoruz. Yağmur yağsa biraz rahatlarız belki. Sevgiler canım...

    YanıtlaSil
  8. Hava ne kadar sıcak gerçekten. Şaka gibi geliyor insana. Neredeyse Kasım ayına girdik. Evet ikimiz de hoşgelmişiz! Sağlıklı haberlerde buluşmak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  9. Güzel,güzel, memleketimizin her yanı çok güzel.Böyle tatlı anlatımla daha da güzel oluyor.

    YanıtlaSil
  10. Nurşen'ciğim çok geçmiş olsun, sevindim sonuçların güzel çıktığına.
    Hormon deyip geçmemek lazım alt üst ediveriyor insanı.
    Senin objektifine hayranım bu arada, utandım kendimden bu güzellikleri nasıl kaçırıyorum diye de epeyce söylendim kendime.
    Hoş biz hâlâ " Ela, lale al" modundayız haa bir de bir iki gündür " Talat atlet al" çalışıyoruz.
    Çok sinir bozucu:)) Talat'a atlet alsak Ela'ya yada lale sorun çözülür mü acaba?:))
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  11. Özlemcim, gözünü korkutmak gibi olmasın ama daha çok atletler, çok laleler alacaksınız:)) Sıkma canını bu yaşlarının tadını çıkar oğlunun, sonra kazık kadar oluveriyorlar, sevdirmiyorlar bile, En zor sınıflardan biri ilkokul 1, ikinci döneme daha rahat olursun merak etme. uygun olduğun bir zamanda haberleşelim. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  12. Önce geçmiş olsun sevindim iyi çıkan sonuçlarınıza.
    Sonra da sizi çok kıskandım o parkta olmayı eşimle :) dolaşmayı çok isterdim yaaa...
    Ya da liseden yakın bir arkadşımla üzerimizde formalar yürüyerek, okulu, öğretmenleri ve o zamanki lise aşklarımızı konuşmayı isterdim. çok kıskandım çokkkkk.

    YanıtlaSil
  13. tahlil sonuçlarında birşey çıkmamasına çok sevindim, geçmiş olsun :)

    fotoğraflarınla sabah sabah ben de güzel bir gezi yapmış oldun, sağolasın :)

    YanıtlaSil