.

.
.

23 Haziran 2009 Salı

CACIK

Hastayım demiştim ya, hala iyileşmedim, arada bir kalkıp sarsak sursak bilgisayarı kontrol ediyorum ve sonra tekrar "tumba yatak". Boğazım ilk günkü kadar berbat, başka şartlarda beğenilecek bir kırmızı renge sahip, üzerinde de beyaz enfeksiyon odakları, kızıl üstüne benekli bir görüntü ve her yutkunmada boğazımdan 4 pençesi de açık, sivri tırnaklı bir kedi geçiyormuş gibi. Haliyle yemek yiyemiyorum hatta su bile içmek gerçek bir işkence. Bu durumda tek yapabildiğim yiyecekleri hayal etmek, envai çeşit yemek, tatlı, salata gelip geçiyor zihnimden. Yemek istiyorsam namerdim, maksat vakit geçirmek:) Bir tek cacığa takıldım; şöyle güzel bir süzme yoğurtla yapılmış, bol salatalık doğranmış, üzerine taze nane yaprakları serpilmiş, soğuk bir cacık, tıpkı fotoğraftaki gibi. Ama o salatalık tanelerinin boğazımdan geçerken bademciklerimle kuracağı dostluğun derecesini tahayyül bile edemiyorum. En iyisi cacıklı anekdotlara dönmek.
Öğretmenliğimin ilk yıllarında 2 yıl Denizli'de çalıştım. Başkasını bilmem ama ben bu kenti çok sevdim; olanca çirkinliğine, o tozlu, dayanılmaz sıcağına, sanayi şehri olmasının getirdiği sevimsizliklere, deprem korkusuna rağmen insanlarının canayakınlığı, yardımseverliği, Pamukkale'nin o hafsalaya sığmaz, görkemli görünümü, pazarlarının cıvıl cıvıl renkleri, bereketi ve herşeyden öte insana kulağının dibinde kuş şakırmış gibi gelen melodik Denizli şivesi yeterli sebeplerdi bunun için. Tayinim çıkıp oradan ayrıldığımda en az yerliler kadar iyi konuşuyordum Denizli şivesini. Cacıkla bağlantı burada kurulacak.
Birlikte çalıştığım arkadaşlardan biri (Denizli'nin yerlisi bir bey) pazara gitmiş. Denizli pazarlarında yöresel ürünleri kadınlar satar genellikle, bilhassa yoğurt çok satılır ve çok da lezzetli olur. Arkadaş yoğurt satan bir hanımın tezgahına yanaşmış, bakmış önünde bir küçük kova yoğurt var, azımsamış, aralarında şöyle bir diyalog gelişmiş:
Arkadaşım: "Yoodun hepsi bu gıdaaa mı? (Yoğurdun hepsi bu kadar mı?)
Yoğurtçu Kadın: "Hee, bu gıdaa. (Evet, bu kadar)
Arkadaşım: Iıh, beni yetmez bu, başkı yok mu? (Yok, bana yetmez bu, başka yok mu?)
Yoğurtçu Kadın: Yetee, yetee, al bakeem sen önkürdeekini. Napcen ki sen yoodu? (Yeter, yeter, al bakayım sen önünde duran yoğurdu, sen ne yapacaksın ki yoğurtla?)
Arkadaşım: Cacık etceen. (Cacık yapacağım)
Yoğurtçu Kadın: E, al işte edeeesin cacık. (Al işte, yaparsın cacık)
Arkadaşım: Ne gıdaa cacık çıkaa ki bundan? (Ne kadar cacık olur ki bundan)
Yoğurtçu Kadın (Son noktayı koyar): O içini gatcaan hıyarı baalı. (O içine koyacağın hıyara bağlı)
Gel de bu şehri ve insanlarını sevme...

3 yorum:

  1. Çok geçmiş olsun, acil şifalar diliyorum..Sevgilerimle Zehr@

    YanıtlaSil
  2. çok geçmiş olsun canım , en kısa zamanda iyileşmen dileğiyle....

    YanıtlaSil
  3. çok geçmiş olsun

    sevgiler,

    tolunay

    YanıtlaSil