Yoğun geçen bir ayın faaliyetlerini bu kez topluca yazayım dedim. Gel vatandaş gel, okunanlar, dinlenenler, izlenenler, gezilenler, tozulanlar hepsi burada. Önce bakalım bu ay nasıl geçmiş:
Malumunuz, blogda da üç bölüm halinde yazdığım bir İstanbul gezisi yaptık Ekim'in başında. Üç gün boyunca Kınalıada, Taksim, Kurtuluş, Karaköy, Galataport, Tünel, İstiklâl, Kadıköy, Salt Galata, Moda, Yeldeğirmeni derken Söğütlüçeşme'de hızlı trene binip geziyi sonlandırdık. Bu arada fırsattan istifade Salt Galata'da "Reşat Ekrem Koçu" ve Yeldeğirmeni Kültür Merkezi'nde Von Wolfe'nin "Odyssey" sergisini de geziverdik, ikisi de pek güzeldi. Dönüşte ayağımın tozuyla Puduhepa Halide Edip Adıvar bebeği lansmanına katıldım Divan Çukurhan'da. Bu vesileyle sevgili blog arkadaşlarım Banu Tozluyurt ve Mavianne ile de görüşmüş oldum. Bu yaz benim için çok sevdiğim blog arkadaşlarımla bol bol buluşup görüştüğüm bir yaz oldu, o nedenle de mutluyum. Sonrasında kız kardeşin içeriğini hazırladığı "Almanca Konuşan Bilim İnsanlarının Ankara Günlüğü" sergisini gezdim Goethe Enstitüsü'nde. Kız kardeşle çaylı-kahveli buluşmalar dışında uzun yürüyüşlü bir Ankara turu yaptık. Ulucanlar ve Hamamarkası'na gidip Lügat Kitap-Cafe ve Cenabi Ahmet Paşa Camii'ni ziyaret ettik. Velhasıl biraz yorucu olsa da her bakımdan verimli bir ay oldu.
Gelelim izlediklerime, 6 filme ancak fırsat bulabildim. Dizilere ise pek fazla dalamadım. BluTV'de "Magarsus"u sonlandırdım sadece, TV'de izlediğim "Kızılcık Şerbeti" ve "Yargı"nın yayınlanan bölümleri dışında izleyebildiğim bir dizi olmadı.
Ekim ayının filmleri hep online oldu ama Kasım'dan umutluyum, Ankara Film Festivali için alınmış biletlerim var. Eminin çoğunuz izlemişsinizdir bu filmleri onun için açıklama yapmayacağım. En beğendiğim Netflix'de izlediğim "Karanlık Gece" oldu. Mubi'deki "Passages" ilginçti, yer yer Tomas'ın ağzına ıslak banyo terliği ile vurmak istemedim değil 😀 "Do Not Disturb" fena değildi, en beğendiğim rol Özge Özberk'inki oldu, tam anlamıyla döktürmüştü. Roald Dahl'ı çok sevdiğim için Şeker Henry'i izledim ama sarmadı. Serra Yılmaz'ın oynadığı kısa film "Temizlikçi Kadının Şarkısı" de eh işte kategorisine girerdi ancak. "Teyzem" ise en sevdiğim filmlerdin biridir, Mubi'ye geldiğini görünce hemen oturdum başına. Müjde Ar'ın en naif dönemleri ve en sevdiğim dönemleri. Yaşhar Halptekin ise filmde vazo olarak rol alıyordu desem yeridir 😀
Bu ay üçü hayli uzun 7 kitap dinledim Storytel'de:
-Kemal Tahir külliyatını epeyce ilerlettim. "Sağırdere"den sonra 21 saatlik "Devlet Ana" tam bir şölendi. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu öncesi beylikler devrini ele almış ve adeta bir destan yazmış Kemal Tahir. "Sağırdere"yi Emre Melemez, "Devlet Ana"yı ise Levent Can seslendirmemiş adeta oynamış, nefisti.
-Henry James'in "Daisy Miller"i kısa ama hoş bir dinleti oldu. Toy bir genç kızın dedikoducu bir ortamda yaşadıklarını ve acı sonunu konu almış. En güzel seslendiren kadınlardan Başak Daşman'ın sesinden dinledim.
-Sait Faik'in "Kumpanya"sı ile "Orhan Veli Kanık'ın Öyküler"i defalarca okunsa, dinlense doyum olmayacak eserler. "Kumpanya"yı Ahmet Mümtaz Taylan, "Öyküler"i ise Murat Eken seslendirmişti.
-Fuat Sevimay'ın "Aynalı"sı Ankara'dan İstanbul'a göçen bir bozacı ve ailesinin yeni yaşamlarına alışmaları ve kızlarının aşk öyküleri üstüne kurulu hoş bir dinleme oldu. Turan Günay seslendirmiş.
-Ve çok severek dinlediğim kurgu dışı bir kitap, Deniz Yüce Başarır'ın şahane seslendirmesi ile "Kütüphanelerin Bilinmeyen Dünyası" oldu. Los Angeles Halk Kütüphanesi yangını ile başlayan kitap söz konusu kütüphanenin inşasından günümüze kadar geçirdiği aşamaları çok ilginç bir biçimde anlatmış.
Bu ayın yoğunluğu sadece 8 kitap okumama izin verdi:
-"İstanbul, İstanbul" Orhan Kemal'in İstanbul üzerine yazdığı öykülerin bir seçkisi. Güzel renkli resimler eşliğinde sunulmuş bir nevi koleksiyon kitabı. Orhan Kemal yazını üzerine söyleyecek sözümüz elbette yok ama günümüzden epey önce yazılmış hikayeler olduğu için güncelliği pek kalmamış.
-Yemek kültürü ve mutfak üzerine yazılmış kitaplar her daim ilgimi çekmiştir. "Mutfak Okulu"nu da bu hevesle aldım ama hayal kırıklığı oldu. Yemek kursuna giden bir gruptaki bireylerin yaşamlarından kesitler sunmuş yazar ama fazlasıyla sıradan geldi. Ben ettim siz etmeyin...
-Ian McEwan" en sevdiğim yazarlardan, elimde epey uzun süre kalsa da son kitabı "Dersler" bu ay okuduğum kitaplar içinde rahatlıkla ilk sıraya yerleşir. Her zamanki gibi yanıltmadı beni, her kitabında farklı bir konuyu bu kadar ustalıkla işleyişine hayranım. "Dersler"i okuyun derim...
-Filistin-İsrail çatışması ve yazara verilen ödülün geri çekilmesinin yarattığı sansasyonla aldım Adania Shibli'nin "Küçük Bir Ayrıntı"sını. Filistin'li bir kadının, başka bir kadının yıllar önce yaşadığı bir olayı yerinde incelemek için yaptığı bir yolculuğu ve yaşadıklarını konu alıyor. Bir nevi tarih tekerrürü. Konu ilginç ve güncel ama edebi anlamda o kadar parlak bulmadım.
-"Bir Ay İki Çiçek" Vuslat Işık'ın ilk romanı ve kuşaklararası bir yüzleşme öyküsü. Babasının hiç ilgilenmediği, annesinin ise ha var, ha yok olduğu, anneanne ve dedesinin şefkatiyle büyüyen Nisan'ın hikayesi. Gezi Parkı olaylarında beyin sarsıntısı geçirip hafıza kaybına uğrayınca yaşadıklarını dinliyoruz Nisan'ın ağzından. Zaman zaman konuya annesi Nilüfer ve anneanne Nergis de dahil oluyor. Sürükleyici bir kitap, bir ilk roman olarak da güzel...
-Metis'den çıkan hemen her kitabı okur ve pek yanılmam. "Evlerden Uzak"ı da bu niyetle aldım, son çıkan kitaplardan biri. Anneleri tarafından terk edilip önce annanne, sonra halalar ve en son teyzeleri tarafından büyütülen iki kız kardeşin hikayesi. Konu ilginç ve değişik. Ancak öykünün geçtiği kasaba o kadar itici geldi ki, sürekli basan seller, tren kazaları, dedikoducu halk, garip insanlar, sonlara doğru hafakanlar bastı desem yeridir. Kitaba kötü diyemem ama sanırım benim için iyi zaman değildi...
-Zeynep Kaçar'ı "Kabuk" ve "Yalnız" isimli romanları ile tanımıştım. "Tanrı ve Memeli Hayvanlar" bir öykü kitabı. Romanları kadar güzel değil ama bazı öyküleri sevdim...
-Ayın son kitabı beş kız kardeşten birinin büyüme öykülerini anekdotlar halinde anlattığı "Çocukluk Defterleri" oldu. Yer yer hüzün verse de sevimli öykülerdi, bayıldım diyemeyeceğim ama okunur düzeyde...
Ve bu ay biraz da İstanbul gezisi nedeniyle bol bol içilen kahve ve çayları sunuyorum, ceplerimin ne kadar delindiğini hesaplaması sizden 😀
Kasım sonu benzer bir postta buluşmak üzere kalın sağlıcakla...
Bugün gidip hemen Dersler’i alacağım. Vuslat Işık’ı da okuduğun için çok sağol. Yazın yine muhteşem
YanıtlaSilBanu sen misin yorum yazan :)) Dersler biraz kalın bir kitap ama ben çok beğendim. Vuslat Işık'ı elbette okuyacağım, çok teşekkürler...
SilFuat Sevimay'dan Anarşık'ı okudum bu ay, çok sevdim. Gör Bağır da evde var almışım darısı diğer kitaplarına inşallah. :)
YanıtlaSilAnarşık'ı ben de yine Storytel'den dinlemiştim, sevmiştim. Ben yazardan sadece Kapalıçarşı'yı okudum, o da iyiydi. Diğerlerini dinleme taraftarıyım. Kitaplar o kadar pahalanmışken bir kısmını Storytel'den dinleyip kurtarayım bari keseyi :)))
SilArtık cep delinmesine çay kahve içmek yetiyor Leylağım, pek fena...
YanıtlaSilİstanbul'da Film Ekimi'ni yine pas geçtim, esefle kınıyorum kendimi. Ankara Film Festivali'nde hoş seyirler diliyorum sana. :)
Çok fena ya Ekmekçim, vur deyince öldürüyorlar, el yakıyor fiyatlar. İşin ne evde iç diyorlar ama arkadaşınla bir yerlerde oturup bir fincan kahve başında sohbet de insana terapi gibi geliyor. Nasılsa yiyor millet ne zam yapılsa diye ekledikçe ekliyorlar fiyatlara, alışıyoruz biz de enayi gibi işte. Ben üç-dört bilet kaptım. Nasıl iş anlamadım, biletlerin çıktığı gün girdim siteye bir sürü film tamamen dolmuş. Sinema eve çok yakın mahalle sineması, AVM sinemalarına gitmiyorum Ankara'da, hem uzak, hem sevimsiz geliyor. Bu ay biraz sanatsal etkinlik niyetindeyim. Ayrıca iki tiyatro, bir de bale biletim var, bakalım kısmet...
SilÇok verimli, güzel geçen bir ay olmuş. Darısı kasım ayına. Kahve, çay fotolarına
YanıtlaSilayrı bayıldım :)
Sağol Buketcim, güzel geçti gerçekten, dediğin gibi darısı diğer aylara olsun, hepimiz için, bol etkinlikli, çaylı-kahveli :)
SilNe kadar güzel geçmiş Ekim :) Seyahat var, kitap var, film var, deniz var, çay kahve var, dostlar var oooh ne güzel daha ne olsun, nicelerine :)
YanıtlaSilGüzeldi gerçekten C'cim, özellikle İstanbul faslı. Film, kitap, çay-kahve her zaman bulunuyor da seyahat bazen hiç beklemediğin bir anda sürpriz yapıveriyor. Hele de dostlarla birlikte olunca tadından yenmiyor. Nicelerine olsun dediğin gibi, içinde sen de olsun :)
Silİçtenlikle yazıyorum; Artık eminim ve iyi biliyorum ki, bir kitap alıp okuyacağımda ya da bir film veya dizi izlemek istediğimde (Çok nadir izleyebilsem de ) ilk başvuru kaynaklarımdan biri bu blog olacak.
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
Sevgiyle.
Makbule Hanım ne naziksiniz, çok teşekkür ederim. Elden geldiğince bir şeyler paylaşmaya çalışıyorum. Tabii kişisel zevkler değişir ama bazen güzele de herkes güzel diyebiliyor. Çok sevgiler buralardan...
SilKendi kişisel tarihimize not düştüğümüz bu günlükler, özellikle toptan kotardığımız ay dökümleri ne iyi oluyor. Zaman geçtikçe geriye dönüp bakmak... harika bir duygu! Ayrıca güzel de referanslar. Özellikle kitap alacağım zaman takibimdeki bloglar arasında ilk aklıma gelenlerden biri oluyor 'Leylak Dalı'nın sayfası. 'Dersler'i not aldım. Teşekkür ederim Sevgili Nurşen Hanım. Ekim ayı gibi Kasım ayı'da dilerim gönlünüzce güzel geçer. Sevgiyle, esenlikle kalın...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, dediğiniz ne kadar doğru, geçmişe yönelik bir not bunlar. Güzel sözleriniz mutlu etti beni, dilekleriniz dileklerimdir, çok sevgiler...
Silşu kahve/çay kolajlarınıza bayılıyorum öğretmenim :)
YanıtlaSilfuat sevimay'ın geçenlerde yeni kitabı çıktı, aklım onda :)
Çok içiyorum galiba :))
Sil