Cumartesi günü kız kardeşle rutin Ankara turlarımızdan birine daha çıktık, hedef Ulus, taşıt aracı tabanvaydı. Hacı Bayram istikametinde yürüdük, niyetimiz geçen sefer gelip memnun kaldığımız cafede bir yorgunluk kahvesi içmekti. Hava umduğumuzdan sıcaktı, bir miktar da terlemiştik. Öyle olunca kahveden vazgeçip çay ve soda istedik. Lakin cafeden eskisi kadar memnun kalmadık, çay güzel değildi, hizmet de biraz tavsamıştı.
Dinlenince kalkıp yürüyüşe kaldığımız yerden devam ettik.
Üstteki ahşap minareli cami Ahi Tura Camii. 15. Yüz Yıl'a tarihlenen camiin hemen aşağısında Avizeciler Çarşısı var. Üstteki fotoğrafta görülen merdivenlerden inip sağa saptınız mı ışıl ışıl vitrinleriyle onlarca avizeci dükkanı karşılar sizi. Geri planda Ankara Kalesi çevresi görünüyor. Hacı Bayram Camii civarı epeydir restorasyon geçirmekte. Restorasyonla hepsi bir örnek görünse de en azından temiz ve düzenli bir hal aldı etraf. Eski zamanlarını iyi bilirim. Çocukluğumda annem ve anneannemle sık sık gelirdik. Anneannem bir dileğinin gerçekleşmesi için Hacı Bayram Camii'ne ampul adardı. Çok anlamsız gelirdi bana, adak olarak ampul 😀 Sonradan akıl erdirdim ki bu adaktan ziyade adını taşıyan camiye yardım amaçlı Hacı Bayram Veli'den kendince bir istek. Artık Hacı Bayram mı sebep olurdu, istek kendiliğinden mi gerçekleşirdi, tekrar toparlanıp giderdik Hacı Bayram Camii'ne ve ampulü görevliye teslim ederdik. Haliyle içerideki koskoca avizelere ampul dayanmazdı, bu yolla yedekleniyordu demek ki ampuller 😀
Dar ara sokaklardan Hacı Bayram Meydanı'na indik, insanlar meydandaki meşhur dönercide karınlarını doyurmakta idiler. Cumartesi oluşu ve havanın güzelliği nedeniyle iğne atılsa yere düşmeyecek bir kalabalık vardı. İlginç şeyler satılan dükkanlara baka baka Hal'e doğru yürüdük:
Manken tabelada yazılan şeyle çok uyumlu görünüyor 😀 Kesik başın esrarı 😀
Fotoğrafta gördüğünüz lokalizasyonda, şimdi çoğu yeniden yapılmış binaların arasına 1963 yılında iki uçak düşmüştü. Lübnan Havayolları'na ait bir yolcu uçağı ile Türk Hava Kuvvetleri'ne ait bir nakliye uçağı havada çarpışmış ve bu civarda farklı yerlere düşmüştü. Her iki uçaktaki personel ve yolculardan bazıları ile uçağın düştüğü yerlerdeki sivil halktan toplam 104 kişi ölmüştü. Olaya yaşımın küçüklüğü nedeniyle şahit olmadım ama ölenlerden biri, bu lokalizasyonda bulunan İstanbul Bankası personelinden genç bir kadın komşumuzdu. Taziye için giderken beni de götürmüşlerdi niyeyse, annesinin "Yükselim" diye ağlayışı bugün bile gözümün önünde.
Hal civarına geçiş yaptık, köşedeki fırından birtakım ekmekleri poşetleyip yüklendik ve insanların kum gibi kaynadığı alışveriş tezgahlarının kalabalığına biz de dahil olduk. Haldeki dükkanlarda yenileme çalışmaları var, kaldırımlar da nasibini almış bu faaliyetten, her yerde inşaat malzemeleri yığılı. Malum önümüzde yerel seçimler var, seçmenleri mutlu etmek lazım. Haldeki inşaat faaliyeti nedeniyle pek çok tezgah dışarıya taşınmış, ortalık rengarenk. Yine çocukluğumda ve yine anneannem eşliğinde çok gelirdik Hal'e. Alışverişi yaptıktan sonra dükkanlardan birine, anneannemin bir hemşerisine hem merhaba demek, hem de biraz soluklanmak için girerdik. Anneannemin "Hasan Hüseyin Aççı" ve "Hasan Hüseyin Meççi" diye telaffuz ettiği iki hemşeriden biriydi bu ama Aççı mıydı, Meççi miydi hatırlamıyorum 😀 Küçük, pasaklı ve loş dükkanın duvarındaki BCG aşısı afişlerinden başka bir şey de kalmamış aklımda. Biraz Niğde dedikodusu yapılır, çay içilir, sonra tekrar yola düşülürdü elimizdeki dolu filelerle.
Şu binayı çok severim, bir aralar otel olarak kullanılıyordu ama şimdi ne amaca hizmet ediyor ya da terkedilmiş midir bilmiyorum. Çevredeki yoğun kalabalık ve pasaklılıkla tezat teşkil eden bir güzellik.
Anafartalar Çarşısı'nın içini görmedik ama dışı boyanıp temizlenmiş. Hal'e bakan taraftaki meydanımsı yerin zemini yenilenmiş ve birtakım çiçek tarhları yapılmış, belediyeler çalışıyor 😊 Ankara'yı da bu süs lahanalarıyla tanıştırmışlar.
Eh, artık yorulduk. Minibüse binip eve dönme zamanıdır. Bir başka kazanlı kepçeli yürüyüşte buluşmak üzere...
Bu kadar yazı ve foto arasında "oo hamsi çıkmış.."a takılmam? Fakat bu sıcak havalarda, bilemedim..
YanıtlaSilValla C'cim şu an yenebilecek tek balık hamsi görünüyor, en taze ve en hesaplı olanı o. Av yasağı bittiğinden beri bir kez barbunya denk geldi severek yediğimiz. Sonrasında yaptığım fırın palamutu, göbeğine limon ve soğan sokulmuş kolyozu ve somon mu alabalık mı olduğunu anlayamadığımız ne idüğü belirsiz nesneyi de adeta tahta kemiriyormuş duygusuyla yedik, hatta yiyemedik. Üç tarafı denizlerle çevrili ve kendi mülkiyetinde bir de iç denizi, ekstradan bir de boğazı olan ülkemizde balık yok, yok kardeşim. Tükettiler neslini, deniz kenarı Antalya'da Ankara'da bulduğum kadar da bulamıyorum. Çıkanı oteller kapatıyor zaten, balıkçılara kalanlar da ya pahalı ya bayat. Çocukluğumda her hafta adeta beleşe pazardan alıp yediğimiz kalkan altın fiyatına satılıyor şimdilerde. Öyle işte...
SilBir gidilip beğenilen kafeye bir daha gidip hayal kırıklığına uğrama sorunsalı ne kötü. Birilerini götürmeye cesaret edemiyor insan, ne çıkacağı belli olmuyor zira.
YanıtlaSilEvet, buraya üzüldüm ama kadınlar hizmet veriyordu, temiz ve düzenli idi, bu defa biraz gevşek ve özensiz buldum. Belki cumartesi kalabalığındandır ama bir daha gideceğimi sanmıyorum...
SilMerhabalar.
YanıtlaSilNe güzel ve ne kadar keyifli bir Ulus ve Hacıbayram / Ankara gezisiydi. Elinize, emeğinize, ayaklarınıza ve yüreklerinize sağlıklar dilerim. Böyle gezileri ben de çok severim. Bir yılda kaç kez gittiğimi ve gezdiğimi hatırlamayacak kadar. Ankara'nın bir başka semt gezilerini de sayfanızda görmekten büyük bir keyif alacağımızı şimdiden iletirim.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar Recep Bey, çok teşekkürler güzel sözlerinize. Hazır Ankara'dayken, eşlikçim de Ankara sevdalısı kız kardeşimken fırsat bulduk mu atıyoruz kendimizi Ankara sokaklarına. Yıllarımızın geçtiği şehirde hala bilmediğimiz yerlerin olması ayrı heyecan sebebi. Gittikçe yazarım. Bizden de selamlar, saygılar...
SilErzurum oteli değil mi? ben de pek severim onu öğretmenim.
YanıtlaSilkesik başın esrarına kahkaha attım :)
Sanırım artık Erzurum Oteli değil Şulecim, tabela kaldırılmış, bina da boyanıp elden geçirilmiş. Şimdiki fonksiyonu nedir bilmiyorum. Kesik baştan ürktüm ilk anda yemin ederim, bu sokaklar çok alem ya...
SilSulu Hana gitmediniz mi hocam?
YanıtlaSilDaha önce çok gittim, orası fazla karmaşa, sıkıyor beni...
SilAyy bayılırım böyle çarşı pazar gezmeye ya. :) Kesik başın esrarı güldürdü de süs lahanası neymiş ya ben hiç görmedim...
YanıtlaSilSüs lahanası bildiğimiz lahananın yenmeyeni, renkli ve daha kıvırcık, çiçek gibi olanı. Akdeniz ikliminde daha çok görülüyor ama Ankara'da başlamış peyzajda kullanmaya...
SilGezilen yerler.fotolar güzel ama anlatımınız daha da hoş Rahmetli ananeciğiniz Kudüs’ün kandillerine yağ gönderin düsturuna uymuş
YanıtlaSil