.

.
.

22 Eylül 2022 Perşembe

HİKAYESİ OLAN OBJELER 5 / 22 EYLÜL

Ankara'daki evde eskilerden kalan, özellikli obje kalmadığını düşünürken gün geçmiyor ki gözden kaçırdığım biriyle karşılaşmayayım. Üstelik bazen gözümün önünde dururken gözden kaçırıyorum. Sabah ayak ucumda duran komodinin üstündeki kutunun kapağını açmış, içindeki yara bantlarından birine elimi atmıştım ki durakladım. "Eh" dedim, "bundan âlâ hikayesi olan obje mi olur?"


Bu bir kutu, daha doğrusu sigara kutusu olarak dünyaya gelmiş, nüfusa o şekilde kaydedilmiş 😊 Zamanında sigara evlerimizi ne çok işgal ediyormuş, onun için ne özel eşyalar üretilmiş; küllükler, kutular, çanaklar, tabakalar, masa çakmakları, kibrit kapları. Sigara içilmeyen evlerde artık hiçbiri kalmadı ya da fonksiyonları değişti. Bu arkadaş da sigara taşıyıcılığından yara bandı, kolonyalı mendil mahfazasına dönüşmüş bahsettiğim gibi. Zaten oldukça da yaşlanmış, iç kapaktaki aynanın sırları yer yer dökülmüş, üzeri beneklerle kaplanmış, iç kaplama maddesi lekelenmiş ki ne kadar uğraşsan çıkmıyor. Bir zamanlar ev sahipliği yaptığı sigaralar veda anısı olarak bırakmış olabilir. Üst kapağın hala gideri var, siyah cam üzerine altın rengi bir desenle süslenmiş, kenarları da yine altın rengi bir madde ile kaplıydı zamanında ama artık yılların izlerine dayanamamış, kararmış. 

Neriman abla oturduğumuz siteye, bizimle aynı kattaki köşe daireye taşındığında evliydi, biri benimle yaşıt iki oğlu vardı ve bir de bebek bekliyordu, o da oğlan doğacaktı ve ağabeylerinin ismiyle kafiyeli bir isim alacaktı. Kiracıları olan aile bir süre önce taşınmış ve artık yetişkin olan çocuklarından kalma bir koli dolusu kitabı bana bırakmışlardı. O yazı başımı kaldırmadan kolideki kitapları okuyarak geçirmiş, yine de bitirememiştim, birkaç tanesi hala kitaplığımda durur. Neriman abla bir film artisti kadar güzeldi. Henüz insanları güzel-çirkin diye yaftalayamayacak bir yaşta olmama rağmen ben bile çok güzel bulmuştum. Omuzlarına inen dalga dalga saçları, beyaz teni, anlamlı yüz hatları, uzun boyu ve kendine has edası ile apartmandaki kadınlar arasında oldukça ayrıksı kalmıştı. Ayrıksılığı zamanla daha belirginleşecekti. Taşındıktan kısa bir süre sonra uzun yol şoförü olan kocası bir kazada ölecek, Neriman Abla biri bebek, üç çocukla geride kalacaktı. Kaza ve ölüm haberini Amasra'da geçirdiğimiz bir yaz tatili sonrası, eve döner dönmez, daha valizleri yere bıraktığımız anda kapıdan giren bitişik komşu Müyesser Teyze vermiş, hepimizi şok etmişti. 

O zamana kadar ev hanımlığı ve annelik dışında bir tecrübesi olmayan Neriman abla hayatını sürdürebilmek, üç çocuğun geçimini sağlamak için iş aramış ve bir süre sonra bir devlet dairesinde çalışmaya başlamıştı. 24 daireli apartmanda tek çalışan kadındı. Hep bahsederim, komşuluk müessesesi çok gelişmiş bir apartmandı orası, herkes herkesin evine rahatça girip çıkar, pek çok faaliyet birlikte yapılır, yemekler, gezmeler, kutlamalar, tatiller komünal bir havada birlikte gerçekleştirilirdi. Apartmandaki tüm kadınlardan annemizden ne bekliyorsak onu bekleyebilir, tüm kadınlar da bütün çocuklardan kendi çocuğu gibi bir iş isteyebilirdi, kimse yadırgamazdı. Lakin Neriman Abla annelerimizden ziyade babalarımız gibiydi. Onlar gibi sabahın erkeninde işe gider, akşam karanlığında işten döner, evinin ihtiyaçlarını bizzat karşılar, yerine göre iş yükünden şikayet eder, ihtiyacı olanlara ufak-tefek borçlar verirdi. Çok yardımseverdi, kalbi, aklı ve kesesi ihtiyacı olana her daim açıktı. Zamanla tam anlamıyla kendinden emin ve ayakları yere basan bir kadına dönüşmüştü, apartmandaki kadınların gurusu gibiydi. Sadece komşularına değil ailesine de kol kanat gererdi. Yaşlı bir annesi vardı, ince, uzun, kırışık yüzlü bir kadın olarak hatırlıyorum. Ara sıra gelir Neriman Abla'da kalırdı. Bu gelişlerden birinde hastalanmış, gittikleri doktor uzun süre yapılması gereken iğneler vermişti. Babam sağlık memuru idi, Hıfzıssıhha Enstitüsü'nde idari kademede çalışıyordu, elinde çanta, iğne, tansiyon işleri yapan sağlıkçılar gibi değildi. Sadece yakınlara ve komşulara yardımcı olurdu bu konuda, tamamen komşuluk hatırına ve asla karşılık kabul etmezdi. Neriman Abla'nın annesinin iğnelerini yapma görevini de üstlendi haliyle. Şimdiki gibi kullan-at enjektörler nerede? Babamın üç boy enjektör kutusu vardı, çelikten. İğnenin türüne göre bir tanesi seçilir ve kaynatılırdı. Biraz büyüdüğümde bu kaynatma görevini bana vermişti babam, her seferinde tembih ederek: "Musluk suyuyla kaynatma, iyi su koy, şırınga kireçlenmesin". Büzgülü basma elbiseli tombul küpten bir tasla aldığım İnci Memba Suyu'nu enjektör kutusuna ilave eder, ocağı yakar, başında beklerdim. Çıkan kokudan nefret ederdim ama sonuçta görevdi bu, kendimi önemli hissederdim 😊 Şırınganın kaynaması bitince gerisi babamın ustalığına kalmıştı, elinin hafif olduğu söylenirdi. 

Neriman Abla annesinin iğneleri bitince babama borcunu sormuş, babam aralarındaki samimiyete güvenerek evden kovalamıştı. Ertesi gün annesiyle birlikte kahve içmeye diye gelmiş, fotoğraftaki sigara kutusunu hediye olarak getirmişti. Babam o zamanlar sıkı içiciydi. Pilot olan dayım her ay başı garnizon kantininden aldığı 30'luk paket "Subay" sigarasını babama getirirdi. Sonradan "Silahlı Kuvvetler"e çevrilecekti sigaranın adı. Annem babamın sigaralarından bir-ikisine el koyar, hediye gelen kutunun içine itinayla dizer, gelen misafirlere ikram eder, arada bir de keyifli bir yemek sonrası ya da kahve yanında bir tane tellendirirdi. Babam zaman içinde sigarayı bıraktı ama annem hep çantasında, işlemeli bir tabaka içinde paket taşıdı ve günde bir-iki tane keyif sigarası yakmayı ihmal etmedi. 

Neriman Abla'ya gelince, yıllarca o apartmanda oturdu, biz başka bir semte taşınınca arada sırada görüştük. Sonra siteye müteahhit girdi, hayli küçük olan evler genişleyip daha konforlu hale gelecek, yaşlılıkta rahat edeceğiz diye düşünenler arasında Neriman Abla da vardı. Gel gör ki daha evler yapılmadan bir işlem için gittiği banka şubesinde merdivenden düşecek ve hayata veda edecekti. Haberini aldığım zaman annemi kaybetmiş kadar üzülmüştüm, hepimizle bir anısı, üzerimize geçmiş bir iyiliği, güzelliği vardı. Dilerim huzurla uyuyordur, hep anılarımda ve gönlümde olacak. Dıranas'ın şiirindeki gibi: "Ne güzel komşumuzdun sen Neriman Abla"...

6 yorum:

  1. Babamın sigara içmesi sağlığı açısından korkutuyordu bizi, sonra subay tanıdıklar sayesinde Silahlı Kuvvetler'e başladı, eczanede satılıyormuş ve sağlığa iyi geliyormuş, yedik tabii, çocukluk, kendimizi sanırım o şekilde rahatlatıyorduk:)

    YanıtlaSil
  2. ne zarif bir kutuymuş, Neriman abla da ne güzel bir komşu...nurlarda yatsın

    YanıtlaSil
  3. Subay sigarasını ilk kez duydum. Neriman Abla'yı tanımak isterdim. Öyle kadınlardan öğrenecek çok şeyimiz olurdu eminim. Huzurla uyusun yerinde.

    YanıtlaSil
  4. Yazınızı okukunca düşündüm de bir zamanlar sigara da bir ikram çeşidiydi. Kim bilir kimler sigaraya öylece başlayıp tiryaki oldu. Ben hayatımda hiç sigara içmedim. Ama okul tuvaletlerinde ne çok sigara içen öğrenci olurdu. Bir sağlıkçıya sigara kutusu hediye etmek de farklı bir durum.

    YanıtlaSil
  5. Nurlarda uyusun Neriman abla, anneciğiniz de örtmenim <3

    YanıtlaSil
  6. Hiç enjektör kaynatmadım ama kokusu burnuma geldi💙

    YanıtlaSil