.

.
.

2 Aralık 2021 Perşembe

GÜZ BİTERKEN BAŞLAR / 2 ARALIK

Sabahları adet haline geldi egzersiz esnasında öykü dinlemek. Bugünün öyküsü Reha Maden'in yazdığı, Hakkı Ergök'ün seslendirdiği "Cemile" idi ama asıl dünkü öyküye bayıldım. Şahane bir seslendirme ve çok tatlı bir konusu vardı: "Küçük Bir Diploma Töreni". Spotify bana en çok dinlediğim müzik olarak Göksel Baktagir'in albümünü gösterdi ama yalan söylüyooor 😀 Tamam şahane kanun parçalarına bayılırım ama hiç mi başkasını dinlemedik yahu, ayıptır ayıp 😋

Kaç gündür memleketin her yeri gibi yağmur kıyamet götürdü buraları da, çok şiddetli bir fırtına olmadı ama epey estirdi. O yüzden dışarı çıkma hayallerimi ertelemek zorunda kaldım. O kapalı, nemli, esintili günlerde "Yargı" dizisinin son bölümünü, "The Kominsky Method'un 3. sezonunu, "Beni Çok Sev" filmini ve üstüne cila niyetine abuk subuk bir Christmas yapımını izledim: "Benim Güzel Noel Şatom". "İnanasım gelmeyor" dedim ama başrolda Brooke Shields vardı. Yahu o kadın elini eteğini çekmemiş mi idi bu alemden, ben mi takip etmiyorum, bu durumda ikinci şık doğru sanırsam. Brukcuğumda cami yıkılmıştı ama mihrap yerindeydi Allah için, vücut hala genç kız, lakin suratındaki o eski büyülü havanın yerini sevimsiz, itici bir çehre almıştı. Çirkin diyemem, çarpılırım ama bir şey vardı yani, çözemedim, aşırı estetiksel dokunuşlardan olabilir belki. Bir de sarı herif bulmuşlar Bruk'un karşısına Dük diye, ay valla o da pek sevimsizdi. Filmdeki en güzel şey pek bi kocaman şatoydu ve amanin nasıl da pırıl Noel süsleriyle donatılmıştı. Şöminenin karşısına yayılıp kitabım elimde bir ay rezervasyon yaptırasım geldi. 

Dün hava açtı aslında ama rüzgar devam ediyordu, nazik bedenim incinmesin diye caydım sokağa çıkmaktan, nohut üstünde prensesim zira ben, marulun dikeni elime batar mazallah 😂 oturup Nazım Hikmet'in oğlu Mehmet'in anlatıldığı, Sibel Oral'ın kaleme aldığı "İşitiyor musun Memet?"i okudum. Sinirlendim bir miktar, mum dibine ışık vermiyor işte. Kitap okumanın dışında tembellik ettim, yemek bile yapmadım, zira kolumun ağrısı hala geçmedi, Cuma kontrole gideceğim. Pide siparişi verip karbonhidrata gömdük kendimizi. 

Bugün baktım hava güneşli, rüzgar da durmuş, artık bir yürüyüşü hakettik dedim. Bizim mutfak balkonuna kışın zemherisinde çıksan hava güzelmiş intibaını alırsın, oraya güvenemeyip salon balkonunu denedim ve bir ceket eşliğinde vurdum kendimi yollara. Öyle tuhaf bir hava vardı ki güneşte pişerken bir ağaç gölgesine geçiverdin mi üşüyorsun. Eve yakın parka attık önce kendimizi, sonra da falezler üstünde sahil boyu park bitimine kadar yürüdük. Epeydir çıkmadığım için hamlamış vücut, yorulmadım desem yalan olur. Dönüşte müzeye uğradık bahçesinde oturmak için ama öyle bir kalabalık vardı ki girmekten cayıp eve çevirdik yönümüzü. Niyetim kokina almaktı ama kokinalar şimdiden sararıp boynunu bükmüş, caydım. Nasılsa yenileri gelir, daha erken. Şimdi sizi de yürüyüşüme dahil etmek istiyorum, yorulduğunuzda haber verin lütfen 😊

Falezlerden şehre bakış

Parkın delice zeytinleri

Parkın kuytu köşeleri var, ağaç minesi çalılarının arasından, delice zeytinlerin arasından geçip merdivenlerle inilen, denize daha yakın. Çok seviyorum o kuytuları.

Sonra böyle bir manzara seriliyor gözlerinizin önüne



Güneşi görünce bazıları uykuya dalmış


Ah benim Beydağlarım 💓


Bütün çiçekler aynı hızla kirleniyordu
Birinciliği zambağa verdiler


"Gül diye kokla güz dalgınlıklarını"
Ahmet Telli


Kalay eritip dökmüşler denize


Tesbih ağacıyla "Ya sabır!" çekerek bitireyim bu yazıyı
Kalın sağlıcakla...

14 yorum:

  1. Ahh! O Beydağları! Her seferinde beni benden alıyor, meftunuyum duruşlarının. :)
    Güzel havayı kaçırmayıp gezdiğiniz yürüdüğünüz iyi olmuş. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Ekmekçim, oldum olası dağları severim ama Beydağları ayrı bir güzel. Valla niyetim her güzel havada kendimi dışarı atmak, bu dizleri ancak öyle alıştıracağım, tıkırdaya tıkırdaya yürürüm, bereket başkaları duymuyor :)))

      Sil
  2. Çoooook güzel. Ben de demin bambaşka bir coğrafyanın, lapa lapa yağan karın keyfine varıyordum. İzlemesi öyle güzel ki! Ama yine de ı-ıh, bana güneş bana deniz..
    Falezlerin üstündeki ev, ev midir otel midir nedir? Yataktan kalk kendini denize at yapardım ben kesin. Bahçeden denize bir kaydırak da olabilir tabii daha güvenlikli :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana da güneş, bana da deniz Cerencim, hiç kış insanı değilim. Antalya kışı bile bozuyor beni. Karı da işte bir yağarken seyretmeyi seviyorum, sonrası pislik, hele Ankara'da,
      Falezlerin üstündekilerin hepsi cafe canım ama şehrin içinde ev de var, otel de. Parklarda sadece cafe ve restoranlara izin var. Kocam bugün teftiş yaptı falezlerde, şu kaya düşecek, bu bölge çatlamış diye :) aslında yasak olmalı, çünkü kayıyor denize ama zamanında yapılmış o koca binalar, oteller. Dikkat edersen yine şehrin silüetini bozan o çirkin otel ilk fotoda görüntüdeydi, illet oluyorum ona. Öyle yataktan kalk kendini denize at oteller var netekim, hatta evler de :)

      Sil
  3. Noel filmlerinin zamanı geldi, artık tüm millet buna yönelir. bazen açayım diyorum kafam boşalsın,
    öyle pırıl pırıl evler, sokaklar seyretmek hoşuma gidiyor ama hepsinde konu aynı. zamanında
    çok seyrettim, şimdi iki saatimi ona ayırmayayım , seyredecek dolu şey var diyorum.
    Antalya falezlerinin görüntüsü çok güzel her zaman. haberlerde çıkan düşen insanları çok
    çağrıştırıyor bende. Antalya'ya 2 kez geldim , diğer gelişlerimde hep kemer, çamyuva vb.
    otellere geçtik hep.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben hala arada izliyorum, kafa boşaltmaya birebir,bir de severim o Noel, yeni yıl ışıltılarını, hayat çok yolunda imiş gibi gelir iki saatliğine de olsa :)
      Falezlerden genellikle içip içip kafayı bulan gerzekler düşüyor, normalda düşmek çok zor inanın :)Dilerim bir gelişinizde rastlaşır bir kahve içeriz birlikte. Sevgiler...

      Sil
  4. sonunda olan şu olacak, toplanıp geleceğiz antalya'ya yerleşeceğiz vallahi. fotoğraflar beni benden aldı. delice zeytin'i görünce de ezginin günlüğü'nün aynı adlı şarkısı geldi aklıma, açıp dinledim bir güzel :)

    işitiyor musun memet bende de garip hisler doğurmuştu. neticede nazım'a kızamadım yine ama mehmet'in yanında, onun arkadaşı olmak istedim...

    ben de bu akşam şöyle güzel bir yılbaşı filmi mi izlesem? çok canım çekti ve evet yahu brooke shields hâlâ oynuyor muymuş?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplanıp gelin valla, yerleşmeye gelmeseniz de misafirim olarak gelin, buralar öyle ayak altı, öyle kolay ki evden 15 dakika, burada şehrin içinde bir dünya park var. Nereye gitsen Beydağlarını görürsün, arkadaşım demişti ki, "Nereye gitsem Beydağları görünüyor, hep aynı yerdeyim sanıyorum" :) Şaka bir yana yazın sıcağı ve nemi olmasa cidden yaşamak açısından çok rahat. Hem büyük, hem küçük şehir gibi. Son zamanlarda trafik fena gerçi ama toplu taşım çok, sanat ve kültüre ulaşmak çok kolay, pazarlarda sebze -meyve bol. Fena reklam yaptım galiba :)))
      Valla ben Nazım'a kızdım Şule, kızının kitabını okurken de Yılmaz Güney'e çok kızmıştım. İnsan dünyayı kurtarmaya soyunurken bir de hemen yanındakilere bakar, çapkın ve vefasız ama şiirlerine laf edersem çarpılırım.
      İzle örtmenim bir yılbaşı filmi gözün gönlün açılsın, ne öyle hep kahır, hep kahır, hep kahır halimiz...

      Sil
  5. Ya o Spotify wrap’lerinin algoritması bir miktar gerçeğe bir miktar kendi istediğini öne çıkarmaya dayanıyor. Bir ya da iki kere Türkçe pop dinlemişimdir, o da kendi yolladığı haftalık keşif listesinden, bana diyor ki en sevdiğin 5.tür. Hadi ordan. :p
    Brooke’un yaşlanması evet, bir değişik. Yeni hali güzel ama pek bir proje gibi. Ama Kominsky Method’daki Kathleen Turner beni yokkk artıkkkk moduna getirdi. Çok kilo almış, kesin bilmediğim bir hastalık falan vardır, ama üzdü yani

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğini yaptım ve ikinciyi yayınlamadım Elektracım. Spotify bizimle eğleniy galiba :))) Yer mi anadolu çocuğu :)
      Çok güzel bir tabir buldun valla, hakikaten proje gibi, bir donuk, gerilmiş maske hali.
      Ay yemin ederim ben Kominsky'de kadına Kathleen Turner diye bakmadım, sen demesen de asla o demezdim, jeneriği hiç okumamışım demek ki, yazık ama ya, ne olmuş ona. Muhtemelen bir problemi var, kortizon falan kullanıyor sanki. Ama Maid'de Andy Mac Dowell hoştu değil mi, tüm kırışıklıklarına rağmen, nasıl doğal, nasıl zarif...

      Sil
  6. Yemin ederim kıskandım bir solukta satırları okurken :) Size Kuzey'den Selam Olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün yağmurlu burası, pek kıskanılacak gibi değil :) Size de Güney'den selam :)

      Sil
  7. çok keyifli, komikli anlatmışsın, kalaylı deniz de güzelmiş, müzeye gidenler çok yani ilginçmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın :) Müzemizin şahane bir bahçesi vardır, ağaçlar, çiçekler ve hayvanlar. Onlarca kedi, tavuk, tavus kuşları, güvercinler. Müzeyi gezmek şart değil, gidip bahçede ve lahitlerle ve kalıntılarla dolu cafede oturabilirsiniz. Arzu ederseniz Müze Cafe'den kahve çay da mümkün. Hele baharda cafenin üstündeki çardaktan mor salkımlar sarkan, mis kokar. Müzenin sergi salonu var ve sanırım o gün sergi açılışı vardı, ondan kalabalıktı. Bir gün yolunuz düşerse birlikte gidelim inşallah, müze çok güzeldir.

      Sil