.

.
.

26 Kasım 2020 Perşembe

26 KASIM (HASİBE TEYZE VE BAŞKA ŞEYLER)

 Birkaç gündür sabahın köründe uyanıyorum, evvelsi gün sabah 5'te kalkıp oturdum ve akşam yemeğinden sonra sızana kadar hayali fener gibi dolandım, derdim neyse. Dün 7'de açıldı dünyaya gözlerim (doğmadım, sadece uyandım 😃), kendimi zorla yatırdım. Bugün 8'e kadar sabredebildim. Kalktım ve Netflix'te bir film açtım: "Hillbilly Elegy", ne demekse. Amy Adams ve Glenn Close vardı ana rollerde. Aslında evde film izlerken konsantre olamıyorum, sürekli kalkıp dolanıyor, yiyip içiyor, izlerken başka bir şeylerle daha meşgul olmak istiyorum. Artık düzenli TV seyretmiyorum ama seyrettiğim zamanlarda da mutlaka elimde ya örgü, ya dikiş, ya da benzeri bir şey olurdu. Filmi de Candy Crush, Toyblast falan oynayarak izledim, 1,5 saatlik film 3 saat falan sürdü sürekli başka şeylere kalkıp oturmaktan. Çok da sevemedim zaten. Glenn Close büyükanne rolünde çok iyiydi, kendisinden pek hazetmem ama oyunculuğunun hakkını yiyemem. Dün de Sophia Loren'li "Onca Yoksulluk Varken"i izledim. iki kere kitabını okuduğum, bir kez Simone Signonet'in başrolunde oynadığı, 1977'de çekilmiş filmini izlediğim ve çok sevdiğim eserin bu uyarlamasından hiçbir duygu geçişi alamadım. Oyunculuklara lafım yok, özellikle Sophia Loren'e, seksenli yaşlarında bile klas bir kadın. Lakin ağzımızı açık bırakacak bir yapım olmamış Fransa'dan İtalya'ya taşınmış olsa da.

Filme verdiğim aralardan birinde yerde dolanan pamukçukları farkettim, Western filmlerindeki çöllere dönmüş zavallı evim bakımsızlıktan, hani orada da çalılar, tozlar yuvarlanır durur ya ortalıkta, aynı öyle 😁 "Kalk" diye buyurdum kendime, "kış uykusuna yatmak insanı ev işlerinden muaf tutmuyor". Kalktım, büyük süpürgeyi çıkarmaya üşendiğimden pratik süpürgeyi açtım. Emiş gücü diğeri kadar yüksek olmadığından halıya yapışmış iplikleri falan mecburen elimle toplayıp makineye ikram ettim. Bunu yaparken Hasibe Teyze geldi aklıma. Hasibe Teyze annemin genç kızlık yıllarından beri arkadaşı idi, şimdi muhtemelen öbür tarafta buluşup bizi çekiştiriyorlardır. Benimle yaşıt bir kızı vardı ve erken sayılacak bir yaşta aramızdan ayrılana kadar sık sık görüşürdük. Ne zaman bize gelse oturduğu yerden halıya yapışmış iplikleri, ufak tefek şeyleri dikizler, sonra da pıt pıt toplar atardı. Fahri görevi halı üstü çerçöp toplayıcılığı idi sanki. Boylu boslu, bebek gibi güzel yüzlü bir kadındı, kendisinin inadına ufak-tefek, Hintli oyuncu Raj Kaapor'a benzeyen bir kocası vardı, Aslan amca. Sadece boyu posu değil, huyu suyu da Hasibe Teyze'nin tam aksi idi, karısının cevval, keskin dilli, girişken, konuşkan hallerinin tersine sakin, sessiz, içine kapanık bir insandı. Annemden duyduğuma göre o sessiz sakin Aslan amca Hasibe teyzeyi kaçırmış öyle evlenmişler. Bu konu gündeme her geldiğinde babam Hasibe teyzeye yemin verir ve şu anekdotu anlattırırdı: Yaşı küçükmüş Hasibe teyzenin Aslan amca onu kaçırdığında, haliyle mahkemelik olunmuş. Hasibe teyze ifade vermeye gidecek, Aslan amca tembihlemiş, "Ben gönlümle kaçtım diyeceksin" demiş, muhtemel ki gönüllüymüş zaten. Ama Hasibe teyze böyle şeylere alışkın değil, çok heyecanlanmış. Mahkemede hakim sormuş: "Anlat bakalım kızım, zorla mı kaçırdılar, gönlün var mıydı?". Heyecandan ne diyeceğini unutan Hasibe teyze susup kalmış, hakim üsteleyince de Aslan amcaya dönüp "Aslaaan, ne diyecektim ben, unuttum?" demiş. Her anlatıldığında kahkahalara sebep olurdu bu anektod, biz gülerken Aslan amca mahcup mahcup gülümserdi, nurlarda yatsın. 

Hasibe teyzenin diline düşmeyegör, ne iyiliğine güç yeterdi, ne söylenmesine. Her sıkıntımızda yardıma koşardı, evleneceğim sırada Denizli'de tutulan evimizi yerleştirmeye gideceğiz, Hasibe teyze de bizimle gelip yardım edecek. Bilet alma görevi bana verildi. Hiç unutmuyorum, o zamanlar Kızılay'da, Ziya Gökalp Caddesi'nin üstünde Pamukkale Seyahat'in yazıhanesi var. Gittim ve akşam 6 için 4 kişilik bilet aldım, ben, annem, kardeşim ve Hasibe teyze. Yazıhanenin önünden servise binip gideceğiz, dayım bizi ve eşyalarımızı arabasına yükledi, yazıhanenin önüne geldik ama ortada ne servis var, ne de yolcu. İçeri girip sorduk ki aman aman, kaçacak delik olsa gireceğim. Hangi şaşkınlıkla bilet aldıysa akşam 6 yerine sabah 6 bileti almışım, tabii bizim araba çoktan Denizli'ye varmış bile. 18.00 demedim 06.00 mı dedim acaba, onca zaman geçmiş, hiç hatırlamıyorum ama olmuş bir karışıklık belli ki. E haydi buyrun bakalım, Hasibe teyzenin sahne sırası geldi. En sevdiği iki lafla başladı: "Epeme, alık" 😂 ve kariyerimden başlayarak devam etti: "Senin okuduğun üniversiteye çarpayım (esasen çarpmakdan daha fena bir şey yapıyor da buraya yazılmaz), öğretmen olacan da öğrenci yetiştirecen, bilet almayı bile beceremeyenden öğretmen mi olur" saydı da, saydı. Bir yandan gülmek istiyor zor tutuyorum, bir yandan mahcup oldum, neyse dayım araya girdi, gidip yeni biletler aldı, bir sonraki otobüse yerleştirdi bizi, düştük yola. Koca bir çantayı yiyecekle doldurmuş, sürekli yedi ve yedirdi. Beş dakika uyumadan şoförü kontrol etti, iyi ki de etti, nitekim bir anda uyukladığını farketti ve yerinden yıldırım gibi fırlayıp adamı omuzlarından sarsarak uyandırdı, bir "epeme, alık" ikilemesi de ona savurdu, adamcağız suçlandığı için sesini çıkaramadı, biz de bir kazadan kurtulmuş olduk. 

Bazen olmadık zamanlarda olmadık insanları anımsayıveriyor insan, aşağıdaki fotoğraftan geriye bir ben kaldım, dilerim huzurla uyuyorlardır. Önde solda Hasibe teyze, yanında anneannem, arkada ben ve annem. 

Dün rakam sayısı hayli yüksek açıklandı malumunuz, biz biliyorduk da, dile getirilmemişti. Sağdan soldan, eşten dosttan o kadar çok covid haberi alıyorduk ki inanmak mümkün değildi zaten açıklanan düşük rakamlara. Caddeden on dakikada bir ambulans geçerken (şu anda bunu yazarken bile geçiyor), hastanede yatan tanıdıklar stabil hale gelince yer yokluğundan tedavilerine evde devam edilmek üzere taburcu edilirken açıklanan hasta sayısına  inanmak safdillik olurdu. Pandemi başladığı günden bu yana ne yapıyorsam aynen devam ediyorum, bazıları gereksiz olsa bile içim öyle rahat ettiği için yorulmak pahasına düzenimi bozmuyorum. Eve iyice kapandım, beni bu süreçte yalnızca kitaplar mutlu ediyor, bir de sağlıkla uyandığımız her sabah, dilerim hep birlikte, tez zamanda hasta olmadan atlatırız. Hepinize sağlık diliyor ve lütfen dikkatli olun diyorum...

2 yorum:

  1. Şimdi böyle "epeme,alık" deyiveren candan Hasibe teyzeler yok ne yazık ki...Onlar ailelerimizin can dostlarıydı.. Annenize ve arkadaşı Hasibe teyzeye rahmetler diliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Annene, anneannene ve tabi Hasibe teyzeye Allah rahmetler yağdırsın, valla çok tatlı bi teyzeymiş, çok gülümsedim.

    YanıtlaSil