.

.
.

23 Mart 2020 Pazartesi

23 MART (CORONA GÜNLERİ 3)

Corona uyarısı verildiğinden beri her gün şu aşağıda fotoğrafını gördüğünüz yumurta süngerin kesiti gibi oluyorum:


Sabah en dip noktadan başlıyorum, Tanju Okan'dan "Her şey bir rüya olsa/Unutarak uyansam" ruh halime en uygun şarkı oluyor. Bir karış suratla banyoya gidip aynadaki sevimsiz hayalime dilimi çıkarıyorum. El, yüz, diş temizliği-ki bu aralar dişlerimden biri fena sızlamaya başladı, umarım başıma iş çıkarmaz-ardından lavabo, klozet temizliği, havlulara bakıp "Hımm, bu ıslanmış haydi makineye" monologundan sonra çayı koyup gündelik hayata başlıyorum. Sünger kesiti, el-yüz temizliği ve saç tarama işleminden sonra biraz insana benzeyen suratımla birlikte hafiften eğriyi yukarıya çekmeye başlıyor. O arada kız kardeş aradıysa hop onun avutucu gücü ve neşesiyle tepe yapıyorum. Füsun Önal'dan "Bunlar da geçer" giriyor devreye.  Endişe katsayımla iştahım ters orantılı olduğu için normalde bayıldığım kahvaltıyı bile alelusul yapıyorum, biraz peynir, üç-beş zeytin, yarısını bıraktığım bir dilim ekmek. O arada bilgisayarı açıyorum ve Twitter'e giriyorum. Hoop tepeden dibe kayarak iniyorum. Bazen öyle twitler okuyorum ki bir uzun hava paklıyor ancak: "Kara bahtım kem talihim, taşa bassam iz olur". Twitter'e tekmeyi basabilirsem WhatsApp'ı açıyorum. "Amaney!", corona bombardımanı, esprilisi, korkunçlusu, saçma sapanı, yorucusu, üzücüsü, mantıklısı, mantıksızı, on yüz milyon bin kere geleni, fake olanı üstüme üstüme geliyor. "Gidelim buralardan, dayanamıyorum" diye sesleniyor Nazan Öncel, haklı. Instagramın hatırı kalmasın diye bir uğruyorum, neyse orası nisbeten sakin, yurtdışı gezilerinin, şık sofraların, buluşma fotoğraflarının yerini daha çok kitaplar almış, bir de ev içi fotoğrafları. Güzel, burada biraz kalabilirim. Eğrim tırmanmaya devam ediyor, dudaklarımda Livaneli'den bir şarkı: "En güzel günler henüz yaşamadıklarımızdır". Çapkın Nazım'a bir selam çakıp elime bir kitap alıyorum. Eğrim bulunduğu yerde sabitleniyor. Haberler, dayanamayıp tekrar baktığım sanal medya, eş-dost yorumları eğrimi ya dibe indiriyor, ya tırmandırıyor. Sonunda kendimi yatağa atıyorum, "Uyku, biraz uyku, tek isteğim buydu" diye sesleniyor MFÖ, uyuyabilirsem ne ala. Sabaha aynı terane devam edecek nasılsa.

Bu sabah hayatımda çok önemli bir değişiklik yapıp kahvaltı bile etmeden markete gitmeye karar verdim, ne kadar erken, o kadar tenha. Caddenin karşısındaki markete gitmenin bu kadar merasim gerektireceğini biri bana söylese suratına suratına püskürerek gülerdim, nasılsa o zamanlar Corona belası yoktu. Önce market kostümlerimi hazırladım, balkonda bekleyen market ayakkabılarımı kapının önündeki paspasa kağıtla tutarak getirdim. Kolları erimiş, kapüşonlu eşofman ceketimi ve soluk eşofman altımı giydim. Bir cebime banka kartını ve anahtarı, öbür cebime poşetleri koydum. Maske bulma şansımız olmadığı için kenarı hafiften oyalı beyaz bir yemeniyi birkaç kat yapıp-corona günlerinde bile tarzım, kendimi seveyim-ağzıma ve burnuma bir güzel bağladım. Kapüşonu kafama geçirdim, banka soymaya-pardon markete gitmeye-hazırdım artık. Sokaklarda fazla olmasa da insanlar vardı, evet. Hatta birkaç dedeye de rastladım ama ağızları maskeli idi ve ellerindeki poşetten anladığım kadarıyla alışverişten geliyorlardı. Ne yapsın adamcıklar evde markete yollayacakları kimseleri yoksa. Markete girdim ve çok mutlu oldum, zira benden başka kimse yoktu. Alacaklarımın bir kısmından fedakarlık yapsam da epey yüklü bir alışveriş oldu, zira evdeki malzemeler tükenme aşamasına yanaşmıştı. Kasiyer kız eldivenliydi, "ne iyi etttin, keşke maske de taksaydın" dediğimde "eldivene bile müşteriler kızıyor, başkasının mikrobunu bizim eşyalara bulaştırıyorsun diyorlar" diye cevap verdi. "Pes!", aslında daha galiz bir laf söylemek istiyordum ama saraylı geçmişim engelliyor. Kız ölsün tabii paralarınızın pisliğinden, size dert değil nasılsa, o kadar titizseniz bir zahmet evinizde gerekeni yapın. Aldıklarımı evden getirdiğim yerli ve milli poşetlere yükledim ve en az 20 kiloluk bir ağırlığı her adımımda Corona'ya küfrederek eve kadar taşıdım, saraylı geçmişimi bile kaale almadım. Şu an sağ omuzum berbat ağrıyor. 

Ah ah, eve getirmekle iş bitse, kapıyı açıp ayakkabılarımı paspasın üstünde bırakıp poşetleri balkona taşıdım. Sonra ayakkabımı da balkona yolladım. Banyoya koşturup önce ellerimi "Happy birthday to you" şarkısını sonuna kadar söyleyerek yıkadım. Eh, WhatsApp'a onca mesaj geliyor, birini bari uygulayalım. Sonra üzerimde ne varsa makineye tıkıp ev kostümlerimi giyindim. Makineyi 60 derecede çalıştırıp ellerime eldivenleri geçirdim ve bir miktar çamaşır suyu katılmış su ile tüm paketleri silip balkona dizdim. Çekinmeyin, çekinmeyin deli demek serbest. Sonra da sebze ve meyvelerle üç saat sonra tekrar görüşmek üzere hepsini balkonda kaderine terkettim. Tekrar ellerimi yıkadım ve sonunda kahvaltıya oturabildim. 

Şu anda balkonda karantina sürelerini doldurmuş ambalajlı gıdaları yerlerine yerleştirmiş, sebze ve meyveleri bitkisel bazlı sıvı sabunla güzelce yıkayıp durulamış (hepsi kabuklu efenim, yerken soyacağız) olarak huzurunuzdayım. Doğa bizi resmen tek ayak üstünde cezaya kaldırdı dostlar, umarım gereken dersi çıkarabiliriz. Ve dilerim bu günler çok uzun sürmesin. Hepinizi dezenfektanla kucaklıyorum...

6 yorum:

  1. "Doğa bizi resmen tek ayak üstünde cezaya kaldırdı dostlar, umarım gereken dersi çıkarabiliriz."
    Leylakcığım, tamamen katılıyorum bu fikrine, umarım umarım...
    Şu günlerde hepimiz benzer hareketleri, geçen ay yapsak tuhaf gelecek davranışları yapıp duruyoruz. Kimsenin kimseye diyeceği yok, en azından sular durulana kadar.

    YanıtlaSil
  2. lastik eldivene herkes karşı ben bir pakette virüs varsa diğer paketlerede bulaştıracak.

    YanıtlaSil
  3. Az önce ben de tam bu dalgalı ruh hallerini düşünüyordum. Şu an başım ağrıyor ve ben bunu sabahtan beri bir öyle bir böyle düşünmeye bağlıyorum. Çünkü müzik açıp dans etmemin ardından arkadaş grubumuzuda "Sizce sağ kalabilecek miyiz)" diye soran arkadaşı teselli ederken buldum kendimi, daha sonra ne yemek yapacağımı düşündüm, sonra Sağlık Bakanı'nın akşama doğru açıklama yapacağını öğrenip kederlendim vs.vs.vs.:) Kafam çorbaya döndü yemin ederim. Neyse, geçecek hepsi:) Sağlıkla kalın, öptüm sizi uzaktan

    YanıtlaSil
  4. Market kısmı dışında günlük rutinimi anlatmışsınız :) Ruh sağlığımız bozuldu. Bu da geçer demekten başka elimizden bir şey gelmiyor, iyi haberlere veya yorumlara inandırmaya çalışıyoruz kendimizi.

    YanıtlaSil
  5. Merhaba,

    Blogunuzu takip ediyorum epeydir, hatta sanırım arada bir iki yorum da yazmıştım. Bi çelınc başlatmaya niyetlendim kıspetse. Karantina günlükleri aslında, tam sizin bu yaptığınız şey, 25 Mart'tan Nisan sonuna kadar isteyenler her gün kısa-uzun bi şeyler yazsın, destek olalım birbirimize, hem oyalanırız, hem ilham alırız, hem dertleşiriz bu sayede, dedim kendi kendime. İşte burda: https://kanatlikedimasali.blogspot.com/2020/03/celnca-davet.html

    Siz de hazır aynı formatta yazıyorken, size de haber vereyim dedim, belki katılırsınız.:)

    Katılsanız da katılmasanız da üslubunuzu çok sevdiğimi belirteyim hazır gelmişken:)

    Kolay gelsin hepimize,
    Selamlar
    Kanatlı Kedi

    YanıtlaSil
  6. Seni okurken hep "görüntülü" okuyorum :) Şimdi arkaya melodiler de eklendi, tadından yenmez oldu kuzum. Sımsıkı sarılıyorum sana...

    YanıtlaSil