.

.
.

11 Mart 2019 Pazartesi

11 MART (SEÇME SAÇMALAR)

Şubat'ta her gün yazınca yorulmuşum galiba, eski, haftalık rutinime döndüm. Bundan da fazla ara açmayayım da bir haftaya razıyım, dinimiz amin. Sakin geçeceğini umduğum ama inadına hareketli bir hafta geçirdim. Hava da bir güzeldi ki gel de, evde otur. Evden dışarıda ilk maceram az daha cerrahi bir operasyonla sonuçlanıyordu. Birkaç gün önce sabah uyandığımda gözkapağımda bir ağrı hisettim. Önce böcek, sinek falan ısırdı sandım ama baktım ki iltihap topluyor, birkaç kere pomad uyguladım ama kızarıklık geçmeyince haydi bir doktora göstereyim dedim. Özel bir tıp merkezinden randevu aldım, damla, merhem verir diye düşünüyordum. Danışmaya uğradım, makineye elimi öptürdüm, barkodlarımı aldım, üst kata, göz servisine çıktım. Oldukça kalabalıktı, aksilik heyet muayenesi gününe denk gelmişim. Mecburen oturup bekledim, beklerken Max Aub'dan Karga Jacobo'nun yazdıklarını okudum. Sonunda çağrıldım, derdimi anlattım, gözkapağım ters çevrilip aletle bakıldı ve doktor yüzüme karşı idam hükmümü okudu: "Kist oluşmuş burada, ilaçla dağılmaz, cerrahi müdahale yapacağız". "Honk!" ve de "Zonk!". Ben daha ağzımı açamadan "10 dakikalık bir işlem, küçük bir kesi yapıp alacağız kisti, hemen yaparız isterseniz" dedi. Hediyesinin 450 lira olduğunu da cümle içinde belirtti. Hediyesine biçilen pahadan vazgeçtim, ilaç almak için geldiğim yerde kesilmek biraz içime oturdu. "Şeyy" dedim, "ben bir kocama danışsaydım". Kocam demedim tabii, deplasmanda çok kibar bir insanımdır, eşim diye bahsettim kendisinden. Böyle derken de kendimi çok kılıbık hissettim, "kocama danışayım, yoğusam kızar bana". Niyetim 450 liradan ve kesilme olayından kırmak. Gözkapağım çok kıymetli, rastgele kestirir miyim yahu! "İyi" dedi kesici bey bozuk bir ifadeyle, "danışın bakalım kocanıza-pardon eşinize". Merdivenleri üçer-beşer inip kaçacaktım ama Cevriye izin vermedi, ağır ağır indim bu merdivenlerden, eteklerimde olmayan bir yığın yaprak, ve bir zaman baktım hastane binasına ağlayarak. Ahmet Haşim'e bir selam yollayıp kırdım kirişi. 

Haftasonuna kadar kesmeyi sevmeyen bir doktor arayışına girdim. Kimini ben beğendim eş-dost önermedi, kimini eş-dost önerdi, ben beğenmedim. Malum sütten ağzı yanan dondurmayı-yok yav o yoğurt olacaktı-üfleyerek yer. Neyse sonunda birinde anlaştık ama maalesef randevu ancak bugüne verilebildi. Sonuçta yoğun bakımlık bir durumum yoktu, bekledim. Sabah belirlenen saatte hastanenin yolunu tuttum, yine makineye elimi öptürdüm, evraklarımı aldım ve çıktım önerilen kata. Beni genç bir hemşire hanım karşılayıp öncelikle göz tansiyonumu ölçmek üzere aletin önüne oturtturdu. Alet bir-iki kez suratıma tükürdükten sonra sırayla gözlerime de tükürdü. Sıkıntılı bir durum olmadığını anladık. Doktor belirlenen saatten biraz geç gelince Karga Jacobo'un kalan kısmını da okuyup bitirdim. Kısmetsiz bir karga imiş bu Jacobo, zaten anlattığı yer toplama kampı idi, anlattıklarını okumak da hastane köşelerine nasip oldu. Jacobo'nun son sözlerini okuduğum sırada sıram geldi, girdim içeri, derdimi anlattım. Kist oluştuğunu, daha önce bir doktor arkadaşın kesim yapmak istediğini söyleyince adamcağız şaşırdı. "Kist falan yok burada" dedi, ben ısrarla tekrarlayınca bir kez daha baktı ve yine bir şey göremedi. Meğer gözüme 450 lira kaçmış, onu çıkaracakmış önceki. Antibiyotikli bir damla yazıp sıcak pansuman önerdi, gelmişken bir de ihtiyacım olmasa da yakın gözlüğü istedim, onu da reçeteledi sağolsun, gayet kibarca vedalaştık. Vay canına sayın takipçilerim neredeyse hem gözden, hem cüzdandan olacağıdık, direkten döndük. 

Göz meselesi hallolmayı beklerken ben arkadaş buluşmaları, kuzen görüşmeleri, Kadınlar Günü kutlamaları, konser dinlemeleri, belgesel izlemeleri yapıp durdum. Bol bol taksiye, az az otobüse bindim, daha da az yürüdüm, malum Cevriye tetikte. Taksicilerle mecburiyet sohbetleri ettim, dalgın dalgın camlardan baktım, mağaza isimleri okudum. "Rotterdam Tattoo Piercing" yazısını "Rotterdam tatlı pirinç" anlayıp, "Hollanda'da pirinçler tatlı oluyor galiba"diye düşündüm, Kadınlar Günü yürüyüşü ertelendiği için kapanan yollar nedeniyle bindiğim taksiden yarı yolda inip normalde gideceğimden daha fazla yürüdüm. Fotoğraf tabettirmeye girdiğim fotoğrağçı tab yaptırdığım için beni kutladı, "ilerde torunlarınız bakar bu fotoğraflara" diyerek henüz doğmamış torunlarım için bir şey yaptım duygusuyla gururlanmama sebep oldu 😃 Dün bindiğim otobüs feci halde sucuk kokuyordu, önce elinde poşet olan tüm yolculara nefret dolu bakışlar atıp günahlarını aldıktan sonra şoförün elindeki aile boyu sucuklu tostu farkettim. Öyle böyle değil, neredeyse bir bütün ekmeğin içinde muhtemelen bir kangal sucuktan oluşmuş tostu yol boyunca direksiyonlu elleriyle yiyip dünyadaki bütün sucuklu tostlardan tiksinmeme sebep oldu. Her yuttuğu sucuk lokmasından sonra da telefondaki kişiye cevap verdi. Haybeye yaşıyoruz bu memlekette biz, sürücümüz sucuklu tost yerken biz çalkalana çalkalana yol aldık otobüsün içinde. Önceki yıllardan birinde direksiyona serdiği gazeteyi okuyan belediye otobüsü şoförü de görmüştü bu gözler, sucuklu tost ne ola ki. 

İyi şeyler de oldu tabii ki, Opera Sahnesi'nde "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" nedeniyle düzenlenmiş harika bir konser izledim. Hakan Aysev, Meriç Karataş, Emel Öziş ve Pınar Tekol'un sahne aldığı gösterim tek kelimeyle nefisti.




"Dünya Emekçi Kadınlar Günü"müzü de arkadaşlarla birlikte emekli emekçiler olarak kendimize çektiğimiz bir ziyafetle değerlendirdik. 

Bunca şeyin üstüne artık dinlensem diyordum ki arkadaşım aradı ve yönetmen Bilge Olgaç anısına düzenlenmiş bir belgesel gösterimi ve söyleşiye katılmayı önerdi. Geri çevirmedim tabii ki, ardından da aşağıdaki manzaraya karşı çaylarımızı içtik:


Galiba biraz yorulmuşum, Cevriye uyarı verip duruyor. 2-3 gün gönlünü yapmayı planlıyorum. Hayli uzun bir yazı yazdım sanırım, burada keseyim, gidip 600 sayfalık tuğlamı okumaya devam edeyim. "Amerikana" nefis bir kitap, okuması uzun sürse de değiyor. Haydi kalın sağlıcakla, aman gözlerinize gözünüz gibi bakın 😃

3 yorum:

  1. ay çok geçmiş olsun ama kestirmemene sevindim , parası yinr neyse de göz kapağınu kestirmek korkutucu geldi bana

    YanıtlaSil
  2. çok geçmiş olsun...450 tl nin cebinizde kalmasına çok sevindim...özel polikliniklerde özellikle doktorlar ne kadar kesip biçerse o kadar performans ücreti aldıkları için kesip biçmeye pek bir meraklı oluyorlar maalesef...sucuklu tost yiyen ve aynı zamanda telefonla konuşup otobüsü süren şoförümüzü takdir etmmemek mümkün değil...ama tüm bunlara rağmen hayatta kalmayı başaran bizleri ayrıca yürekten tebrik etmez gerekiyor bence...geçmiş kadınlar günümüz kutlu olsun...manzara bir harika...lütfen keyifli yazılarınızdan mahrum etmeyin bizleri...kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum....

    YanıtlaSil
  3. Çok geçmiş olsun, ameliyattan ucuz kurtulmuşsunuz...

    YanıtlaSil