-Bütün evi süpürdüm, sildim, tozları aldım, tertemiz ettim.
-Oraya, buraya yayılmış bazı gereksiz ıvır zıvırı toparlayıp kapı dışarı ettim.
-Balkondaki artık zamanı geçmiş biberlerin topraklarını bir çuvala boşaltıp gelecek yaz için hazırlayan eşime destek attım.
-Baklava yufkası, tahin ve cevizle kuru baklava benzeri bir tatlı yaptım.
-Yetmedi damla sakızlı su muhallebisi pişirdim.
-Eric Faye'nin "Nagazaki" isimli romanından 25 sayfa okudum.
-Yemek hazırlayıp bulaşık makinesini çalıştırdım.
-Ve çay demlenene kadar ertesi gün yayına girmesi için "Kitap Meydan Okuması"nın 8. sorusunu cevapladım.
Siz yorulmayın, ben kendimi tebrik ederim :)
Siz yorulmayın, ben kendimi tebrik ederim :)
8. gün: En abartılmış bulduğun kitap ("Nesi bu kadar meşhur bu kitabın, anlamıyorum?" gibilerinden)
Blog yazmaya başladığımdan beri en çok karşıma çıkan kitap Sabahattin Ali'den "Kürk Mantolu Madonna".
Pek çoğunun hayatının kitabı haline gelmiş bu roman benim için Sabahattin Ali'nin belki de en sevemediğim kitabı. "Kuyucaklı Yusuf" ya da "Hanende Melek" dururken Madonna Hanım'dan yana kullanamayacağım oyumu. Bir moda halini almış "Kürk Mantolu Madonna" sevdasını çözebilmiş değilim. Fena halde abartıldığını düşünüyor, bu kitabı ikon olarak kabul edenlerden özür diliyorum :)
Sanırım insanların hoşuna giden şey:bir erkeğin bir kadını sevme şekli. ... yaşamak istedikleri aşk... erkek tarafından delicesine sevilmek. Bu yüzden bu kitabı çok seviyorlar. Aynı şeyi Masumiyet müzesi içinde söylemeliyim. Çünkü o kadar övgü duydum ki okumaya başlar başlamaz hayal kırıklığına uğradım. Israrla okumak için uğraştım. Sayfalarca süren bence hastalıklı ve sonu kavuşamama ile biten bir aşk... sanki kitap, içinde geçen biriktirilen o nesnelerin sponsoru olmak için yazılmış. Sonuçta da kitabı atlaya zıplaya zoraki bir ümitle bitirdiğimde müze de yoktu. Müze açılınca demek ki bunun içinmiş demiştim. Aldığı onca övgü hayret verici.....
YanıtlaSilAçıkcası soruyu cevaplarken Madonna ile Masumiyet Müzesi arasında tereddütte kalmıştım, oyumu Madonna'dan yana kullandım sonra. Haklısınız, ne bitmez tükenmez aptal bir aşktı o. O. Pamuğun kitaplarını çok sevmeme rağmen bunu defalarca elimden fırlatmak istedim. Sanırım insanlar beğenmedim demeyi kendilerine yediremiyorlar onca abartılınca :)
SilBen elimden bir kaç kez fırlatıp sonra insanların bir bildiğimi var diyerek yeniden elime öyle 3-5 değil 30-40 sayfa atlayıp yinede bir şey kaçırmamış olmanın şaşkınlığı ile bitirme şerefine nail olmuştum...Aynı brezilya dizileri gibi 3-5 ay diziye ara verirsiniz ama 2-3 dak. seyredince sadece kahramanın bir odadan ötekine geçtiğini anlarsınız. Masumiyet müzesi ondan da kötüydü...3 sayfada anlatılacak bir hikayenin 10 cm kalınlığında bir kitapta anlatılması Orhan Pamuğun tek başarısı olması dışında sözüm yok....
SilGahahaahah ben biraz farklı ele aldım http://egeninlaciverti.blogspot.com.tr/2014/09/rak-dost-ve-kitap-meydan-okumas-456.html
YanıtlaSilAhaha, sizi ağlatmış beniyse sinir etmiş. Bir fenomen bu Kürk Mantolu Madonna :)
Sil:))) Günaydın , çok hoşsun. Güzel kitaptır ben de severim ama dediğine de katılıyorum :) Sevgiler.
YanıtlaSilOh yandaş buldukça seviniyorum, benden de sevgiler...
Silbenim iki defa okuduğum yegane kitaptır. Ben de anlamıyorum ama hissiyat böyle. Yok aslında anlıyorum yani en azından kendimle ilgili tespitim şu; anlatımı güzel, anlattıkları değil. bu kitapta bir yerlerde dokunan bir şeyler var. öyle iişte...
YanıtlaSilYeliz diyorum ya, sevenlerine saygım sonsuz :) Ama bana değmedi bile ya bırak dokunmayı, halbusi Sabahattin Ali'yi pek severim :) Sorun bende galiba :)
SilÇok doğru, fazla abartılmaması gereken bir kitap ama fena da değil, değil mi ama?. :))
YanıtlaSilİdare eder diyelim :)
SilBence bunun kitabın okunduğu dönemdeki ruh hali ile de doğrudan ilişkisi var. Dönemsel ihtiyaçlarımızı gideren kitaplara daha fazla anlamlar yüklüyoruz. Örneğin o dönem öfkeye ihtiyacımız varsa ve öfke dolu bir kitap okuyor isek bu kitabı baştacımız edebiliyor ve tüm ömürce bu anlamı yüklemeye devam edebiliyoruz. Ancak sonraki bir dönemde elimize aldığımızda ben neden bu kadar çok beğenmişim ki bu kitabı diyebiliyorsunuz.
YanıtlaSilBenim için Boris Vian-Günlerin Köpüğü böyle bir kitaptır mesela. Kitabı ilk kez 20'li yaşlarımda okumuş ve hayran olmuştum. Nerde sorulsa Boris Vian Günlerin Köpüğü diye diye gezdim. Sonra geçen sene (31 yaşımda) kitabı yeniden okumaya karar verdim, tamam hala çok güzel ama asla bana 20'li yaşlarımdaki o tadı vermedi işte.Bazı kitapları okuduğumuz yerde bırakıp hatırasına saygı duymak lazım galiba. :)
Gayet haklısınız, ruh hali, okunan yaş, hatta mevsim bile etkili olabiliyor. Bazı kitapları tekrar okumak gerek belki :)
SilYa kendimle aynı fikirde birini buldum ya .
YanıtlaSilTamam güzel kitap ama Bir Kuyucaklı Yusuf değil. Gerçi annem de benimle aynı fikirde .
Seni de görünce bir sevindirik oldum .