.

.
.

24 Mart 2013 Pazar

YAĞDÖKTÜ


Güneş pırıldıyor dışarıda, hava gayet güzel. Balkona yuva yapmak için günlerdir benimle amansız bir mücadeleye girişen kumruların sesleri giriyor açık kapıdan: "guuguuk guk guuguuk guk". Artık gündelik hayatımın olmazsa olmazı haline gelen bu ötüşü ilk kez Denizli'de duymuştu Ankara'nın güvercin vıcırtısına alışık kulaklarım. Birkaç ay önce evlenmiş, ilk kez Ankara dışına çıkmıştım yerleşik olarak ve başka bir işe, öğretmenliğe başlamıştım. Hayatımdaki her şey yeniydi; eşyalarım, okulum, mesleğim, arkadaşlarım, alışmaya çabaladığım şehir, o şehrin bir kez başlayınca sokaklarını sel basmadan dinmeyen yağmurları, bahçelerden sarkan nar ağaçları, hâldeki dükkanların önlerinde kara hevenkler halinde asılı kurutulmuş patlıcanlar, Şeytan Pazarı'nda çuval çuval satılan dalından yeni kopmuş yeşil zeytinler, ne kadar cingöz olduğunu daha sonra anlayacağım deli-dolu evsahibem, bana uzaydan gelmiş bir yaratıkmışım gibi bakan komşularım, ev bulamadığımız için son anda mahkum olduğumuz duvarları yeşil, marleyleri mavi, salonun tam ortasındaki gömme dolabı pembe, camekanlı kapı bolluğu içindeki evim ve tüm bunlara yeni doğmuş bir bebeğin öğrenme telaşı ve heyecanıyla alışmaya çalışan ben. Bol yağmurlu, elektrik kesintili, ev sahibimizin uyanıklığı sonucu aldanıp aldığımız kömür nedeniyle akan sobalı, dumanlı ve kurumlu ilk kışı geride bırakmıştık. Gözüm yeşermiş otlar, mavi bir gökyüzü arıyor, kaldırım kenarlarındaki papatyalara öpücük göndererek gidiyordum artık okula. İşte böyle bir sabah o sesle uyanmıştım: "Guuguuk guk, guuguuk guk". Odanın perdesini aralayıp pek fazla çıkmadığımız arka balkona baktığımda da görüvermiştim o minik kuşları. Beni farkedince ürkmüş "pırr" diye havalanıp gitmişlerdi. "Güvercinler gelmiş" diye seslenmiştim eşime, "kumru onlar" diyerek gülmüştü kuşbiliminden pek fazla nasibini almamış apartman çocuğu karısına. "Dinle bak, onlar 'yağdöktü, yağdöktü" diye öterler" demiş ve sonra da öyküsünü anlatmıştı: "Biri kız biri oğlan iki kardeşin anaları ölünce babaları yeniden evlenmiş. Üvey anaları pek zalim, pek gaddarmış, pek korkarlarmış çocuklar ondan. Bir gün üvey ana evde yokken iki kardeş ve komşu kızı oynamaya durmuşlar. Oyun sırasında kız kardeş zeytinyağı dolu testiyi düşürüp kırmış, zeytinyağlar yerlere dökülmüş. Çocuklar korkudan ne yapacaklarını şaşırmış ve kız yere dökülen yağ görünmesin diye üstüne kül serpmiş. Lakin üvey ana gelir gelmez durumu anlamış ve hepsine fena bir dayak atmış. Ağlayan çocuklardan erkek olanı "Allahım beni ve sevdiğimi kuşa dönüştür" diye dua etmiş. Masal bu ya o anda kuşa dönüşmüş ve komşu kızını da yanına alıp uçup gitmiş pencereden. O gün bu gün hiç ayrılmadan gezerlermiş, öterlerken de şunu derlermiş: 
"Yağ dööktü, yağ dööktü
Ben döökmedim kız dööktü
Yağ dööktü, yağ dööktü
Ben döökmedim, kız dööktü"

Bu öykü ne kadar doğru, tartışılır elbet ama Antalya ve Burdur yöresinde kumruya "yağdöktü" dendiği bir gerçek. İşte bu aşık yağdöktülerin Festival zamanı mahsulü olan Cüneyt ve Türkan günlerdir benim balkona yuva yapma çabasında. On nesildir üremelerine katkıda bulunan biri olarak bıktım artık. Balkon, bebek ve ailesi taburcu olduktan sonra mezbeleliğe dönüyor, duvarları spatulayla kazıdığım vâkidir. O yüzden doğumhaneyi kapatmak ve bu mutlu çifti başka bir yere nakletmek istiyorum ama onca balkonun içinde benimkine meftunlar. Sanırım benim Denizli'den bu yana onlara olan aşinalığımı ve sevgimi fena halde suistimal etmekteler. 2 gündür beklentilerini büyüttüler, klimalı bir daireye yerleşmek istiyorlar ama nafile, bu kez kararlıyım. Balkonun her yanını poşetle donatttım vazgeçmelerini bekliyorum. Bakalım bu savaştan kim galip çıkacak...

12 yorum:

  1. Birkaçsene önce klimanın üstüne ev kuran kumrularım olmuştu benim de.Balkon yıkamaktan yılmıştım.Şimdi pancurun üstüne yuvalanmaya çalışıyorlar ama izin vermiyorum.Kötümüyüm neyim.

    YanıtlaSil
  2. ah ne zor bir durum. kolay gelsin size. yağdöktü deyimini ilk sizden duydum. bu da kaplumbağaya tosbey denmesi gibi bişey :)
    sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. :))))kıyma kız onlara....

    YanıtlaSil
  4. Yumurtlama ve yavru yapma zamanı.Muhakkak bir yer bulacaktır.İlk öğretmenlik günlerinizi ne güzel anlatmışsınız.Masalda çok güzel sevgiyle kalın

    YanıtlaSil
  5. bazen blogu kitabin sayfalarini cevirir gibi cevirerek okumak istiyorum. Dusunun artik ne kadar zevk aliyorum yazdiklarinizi okumaktan..

    YanıtlaSil
  6. Leylak dalım e hadibeee yaz artık şu öyküleri bastıralım kitabı o ilk yılları anlat öğretmenlik anılarını anlat herşeyinde anlat hadi hadi:)))

    YanıtlaSil
  7. Süper.. Yağdöktü!! Yeni bir şey daha öğrendim:)) bilmemek ayıp değil, yazılarınızı okumamak ayıp:))

    YanıtlaSil
  8. Eski CD asabilirsin birkaçtane. Hem görüntüyüde bozmaz. Poşetten iyi. Ama iple sarkıtacaksın ki döne döne kuşları kaçırsınlar:))

    YanıtlaSil
  9. ilk defa duydum ben kumruya o şekilde söylendiğini :) ben de hiç dayanamam kuş gillere sevmediğimden değilde sanırım tüylü olan her şeyden tiksindiğimden :( ama gerçekten bir bulaşınca gitmiyorlar.kolay gelsin vallahi poşet işe yarıyor :)sevgiler ablacım

    YanıtlaSil
  10. Nurşen ablacım, bizim burada da kumrular, "Üsküdar'a gidelim ,Üsküdar'a gidelim " diye seslenir.
    Bizede büyüklerimiz bu şekilde anlatırdı. Asıl merkezin olduğu şehir tarafı Avrupa yakasında ki kuşlara , karşı tarafa Üsküdar'a uçarak gidemezlermiş. Uzun mesafe olduğu için. Hep söylenir dururlarmış ...

    YanıtlaSil
  11. kumrular galip çıkarsa hiç şaşırmam leylağım :)))

    YanıtlaSil