.

.
.

18 Şubat 2013 Pazartesi

ETKİNLİK BÜLTENİ 3

Dikkat! Bol fotoğraf içerir, sabrınız varsa başlayın :)


Konuğumun Antalya'daki üçüncü tam gününde kentin doğu yakasına, Lara taraflarına uzandık. Düden Parkı'na gitmek niyetiyle bindiğimiz otobüsten inip biraz yürüyünce yukarıdaki manzarayla bayram etti gözlerimiz.


Ve az ilerleyince de Düden çayının denize dökülürken oluşturduğu bu harika şelaleye ulaştık. Epeydir gelmemiştim bu taraflara, misafirim sayesinde son halini görmüş oldum. Ben görmeyeli epey değişiklikler olmuş çevrede. 



Şehre sınır çizermişcesine  oluşan yoğun bulutlara, seyrine doyulmaz Bey Dağlarına, falezlerin heybetine, denizin pırıltısına bakarak güzel havanın tadını çıkarıp uzun uzun yürüdük park içinde. Sonra yine otobüse atlayıp batı yakasına çevirdik yönümüzü. Kısa bir yemek ve kahve molasının ardından bu defa benim de ilk kez göreceğim bir yere, sonbaharda açılan "Antalya Akvaryum"a giriş yaptık. Kapıda bizi durdurup bir fotoğrafımızı çektiler ve elimize bir kart tutuşturup çıkışta uğramamızı söylediler. Peluştan yapılma köpekbalığına yönelttiğimiz çapkınca bakışın ardından Akvaryum'un karanlık tünellerine daldık.


 Maskeli kelebek ve melek balıkları


 Minik akvaryum balıkları


Ne yazık ki adını öğrenemediğim solucana benzeyen uzun burunlu balıklar ve kamuflaj yeteneği gelişmiş deniz atları


Kalın camın ardında bile ürküten Müren Balığı. Lakin o koca gövdenin suyun içinde ahenkle dansedişi şaşırtıcı idi.


"Giselle" balesinde başrolü oynayacakmış gibi süslenmiş Aslan balığı


Tepemizde yüzen bir köpek balığı olsa da camdan tünellerde dolaşmak keyifliydi.


Tünellerin bağlantı noktasındaki ışıklı sarkıtlar


İsmini bilmediğim koca dudaklı balık :)


Kaş açıklarındaki bir batıktan çıkarılan İtalyan uçağı

Elbetteki tüm akvaryumları ve fotoğraflarını buraya koyamadım yoksa bu post metreler sürebilirdi ama çıkışta uğradığımız fotoğraf standında köpekbalığına çapkın bakış atarken köpekbalığına benzediğim fotoğraf için 15 lira isteyince suretimi onlara bağışladım ve Akvaryum gezimizi noktaladık.


İçeri girerken güneşli olan hava çıkışta bize şahane bir "Bulut Show" hazırlamıştı. O kadar yorulmuştuk ki eve gelince gitmeyi planladığımız Gitar Festivali'nin son konseri olan "Ahmet Kanneci" resitalinden vazgeçtik. Keyifli bir yemeğin ardından yorgun ayaklarımızı uzatarak Emin Alper'in "Tepenin Ardı" filmini izledik.

Konuğumun Antalya'da geçireceği son günde öğleye doğru evden çıkıp Falez Park'a yürüdük ve Seyir Cafe'ye yerleşip sırtımıza vuran güneşle ısınarak kahve eşliğinde  uzun bir sohbet gerçekleştirdik. 


Vakit öğleni bulunca acıktığımız farkettik ve şu aşağıdakilerle karnımızı doyurduk:


Ve ardından kapanış gününde son bir ziyaret için Cam Piramit'e Kitap Fuarı'na yollandık ki ne görelim, insanlar içeri girebilmek için koca yapının etrafını dolaşan bir kuyruk oluşturmuşlar. Sebebinin Soner Yalçın'ın imza günü olduğunu farkedince çaktırmadan araya kaynak yaptık. Aslında çaktırdık tabii ama kapıdaki görevli umursamadı. Soner Yalçın'la değildi bizim işimiz, Nedim Gürsel'in standına yöneldik ve kitaplarımızı imzalattık hayli yorgun görünen yazara. Eminim kafası başka yerlerdeydi zira adımın ikinci hecesini soyadıma ekleyerek yazdığı hitap bizi epeyce güldürdü.


Dayanamayıp aldığımız birkaç kitaptan sonra fuara veda ettik ve kümelenen bulutların haberini verdiği yağmura yakalanmamak için eve yollandık.  Evde bizi bekleyen fırına atılmaya hazır dil peynirli-pastırmalı bir kadayıf böreğimiz vardı, o pişene kadar çayımızı demledik ve indirdik mideye. 


Günün son etkinliği Göksel Baktagir-Komşu Grubu konseri idi, günün yorgunluğu ve kulakların pası Göksel Baktagir'in kanununun sihirli nağmeleriyle atıldı ve eve mutlu dönüldü.

Tam anlamıyla çok keyifli bir haftaydı. Konuğumun kim olduğunu merak edenler vardır eminim, kendisi "Bir Dilim Sohbet" blogunun sahibi sevgili Zero idi. Birlikte şahane bir 5 gün geçirdik. O şu an itibarıyle  evine ulaşmak için yolculuk ediyor, ben de arkasından su dökemesem de tez zamanda tekrar gelmesini diliyorum...

Not: Zero'nun hatırlatması üzerine eklemek istediğim bir durum var; 5 gün boyunca Zero'yu kereviz salatası, terbiyeli kereviz yemeği ve kuru patlıcan dolması ile besledim. Başka da birşey yedirmedim. Hatta giderken yanına yolluk olarak kereviz koyacaktım ama aceleyle unutmuşuz :) 

11 yorum:

  1. sabrımı sınamak için başladım :) hem okudum, hem de baktım Leylak Dalı Örtmenim
    veee hemencecik de sonuna geldim
    çok keyifliydi...

    YanıtlaSil
  2. Gitmeee, gitme! Gitme kal bu sehirde!

    Nazan ablamizin bu guzel sarkisjni ben kendim icin soyluyorum leylakcim:) pek mutlu mesut donuyorum evime. Ama yine gelicem, tadi damagimda kaldi herseyin. Ama kerevizden hic bahsetmemisin, pek bozuldum bu işe:)))

    YanıtlaSil
  3. bravo sana leylağım
    ne güzel fotoğraflar
    içim açıldı
    faaliyetler kraliçesi öptüm seni

    YanıtlaSil
  4. fotoğraflar harika...
    misafirperverliğiniz keza öyle.
    menüde güzelmiş..

    YanıtlaSil
  5. Ah Nurşen ne anılar geldi gözümün önüne.. Parlağa gidip tavuk da yerdi di mi insan? O gözlemeyi tahinli de yaptırırdı di mi? Bahçeli taksinin sokağındaki pastaneden kestaneli pasta yenmez miydi yani?

    Bi gelsem Antalya' ya mide fesadından gidicem herhalde. Özlediğim o kadar lezzet var ki..

    YanıtlaSil
  6. nasil içim açıldı fooğraflarla, sanki denizin sesini duyar gibi oldum bir an, açık denizin. Sonra aslan balığının giselle kıyafetindeki gülümsemeyle kendime gelebildim ancak :)

    YanıtlaSil
  7. ne güzel bir dostluk bu :) ve çok güzel yaşanmış 5 gün harikasınız ikinizde :) fotograflar da çok güzeller biz üşüyoruz istanbullarda :) sevgiler ablacım :)

    YanıtlaSil
  8. ohh sefaniz olsun, benim yerime de gezmissinizdir umarim ;)

    dip not: ismini bilmedigin o koca dudakli balik "trigger fish" (turkcesini bende bilmiyorum). bazi cesitlerinin cok feci disleri var insanin etine geciriveriyor onlari ;)

    YanıtlaSil
  9. İyi ki uzun ve bol fotoğraflı bir yazı hazırlamışsınız! Özellikle Göksel Baktagir'i görünce içimin yağları eridi :) Antalya'da olmak varmış :)

    YanıtlaSil
  10. Aynı şehirlerdeyiz :) Fuara biz de üç yaşında ki oğlumla gittik... :) Bu arada resimler harikaydı, teşekkürler... :)

    YanıtlaSil
  11. O deniz manzarası neydi öyle. Su harika görünüyordu. Bayıldım. Nasıl huzur verici. Heybeliada da böyle bir gün tavsiye ederim. Çok huzurlu, bu tarz manzaralarla dolu.

    YanıtlaSil