.

.
.

15 Ağustos 2010 Pazar

SEVİMSİZ PAZAR'A RENK KATMAK...

Ankara hala yanıyor. Açık balkon kapısından içeriye kuru bir sıcak, otomobil gürültüsü, egzos kokusu ve ara sıra da akasya çiçeklerinin kurumuş petalleri geliyor. Bu yıla kadar hiç görmediğim biçimde çiçek döktü akasya ağaçları. Sanırım taç yapraklar sıcaktan çabucak kuruyup dökülüyor, düştükleri yerde yeşilimsi beyaz bir halı görüntüsü oluşturuyor. En ufak esintide de yallah balkonlara, odalara uçuyor.

Her zamanki sıkıcı Pazar günlerinden biri, bonus olarak bir de bunaltan sıcak var. Bugün "Hiçbirşey Almama Günü" imiş. Ne zamandır Facebook'da dönüp duruyor. Hiç rağbet etmem bu tarz şeylere ama otomatik olarak uyum sağladım. Sabahtan beri hiçbirşey almadım. Aslında kendimde sokağa çıkabilecek gücü bulsam çok şey alacağım, evde ekmek bile yok an itibarıyle. Muhtemelen çıkmayacağım ve akşam yemeğini de pizza sipariş ederek geçiştireceğiz. Dedim ya sevimsiz Pazar. Tüm enerjim tükenmiş durumda, vücudum desenli olsa evde seçilmeyeceğim, eşya gibiyim. Oradan kalk, oraya yat. Kendimi eski filmlere verdim, çocukken izlediğim (ya da izleyemediğim) ve tamamen unuttuğum klasiklere. İşe İtalyan sinemasıyla başladım ve Vittorio de Sica yapımı iki film izledim.

İlki "İtalyan Usulü Evlilik". Güzelliğinin doruğunda Sophia Loren ve hiç kanımın ısınmadığı Marcello Mastroianni'nin rol aldıkları bir komedi. Randevu evinde çalışan Filumena ile zengin işadamı Domenico'nun iniş-çıkışlı ilişkilerini konu ediyor. İzlerken Belgin Doruk-Ayhan Işık ikilisinin filmlerine gitti aklım. Vakit geçirmek ve Sophia'nın muhteşem vücuduna bakıp parmak ısırmak için ideal.

"Bisiklet Hırsızları"na gelince; hakkında ne söylenir bilmem, sinema tarihine damgasını vurmuş filmlerden biri işte. İlkgençliğimde tek kanallı TRT'de izleyip hayal meyal hatırladığım bir filmdi. Bugün tekrar izleyince bu filmi aklımda tutamadığım için kendimi kınadım. 1948 yılında, ilkel sinema teknikleriyle çekilmiş bir yapımın 60 küsur yıl sonra insanı bu kadar etkilemesi Vittorio de Sica'nın yönetmenliğinin ölçüsü olsa gerek. Sırada yine aynı yönetmenin bu defa gayet iyi bildiğim ama bir kez daha izlemek istediğim "İki Kadın"ı var. Bu haftayı Vittorio de Sica haftası ilan etmiş bulunmaktayım, haydi hayırlısı...

5 yorum:

  1. Bizim pazarımız da çok sevimsiz Leylak Dalıcım.

    Ah TRT yılları ah İsmail Cem dönemi Trtnin... ne güzel şeyler izlerdik.
    Ben de TRT de izlemiştim Bisiklet Hırsızlarını...
    Öptümm

    YanıtlaSil
  2. Ya oof ben de çok sıkıldım bu pazar, dışarı çıkıp boğulamya niyetim yoktu çünkü:))
    Önceki yazına yorum yazamadım Leylak'cım hata veriyor neden acaba?

    YanıtlaSil
  3. Ovv ilk filmi hatırlıyorum. Çook eskiden seyretmiştim ama Sophia Loren resmen bu filmdeki güzelliğiyle yer etmiş aklımda.İstanbul da hala yanıyor ,değişen bir şey yok.

    YanıtlaSil
  4. Sishyhos' un da dediği gibi İstanbul da aynen. Ne okuduğumu daha doğrusu okuyabildiğimi duyunca çatlayacaksın kıskançlıktan. Birinci sayısından itibaren dört cilt fotoroman.Bir arkadaşım attı arabasının arkasına getirdi. Şimdi "Güzel Kateriné" i okuyorum. 64 yılına yani 12-13 yaşına indim. Kıyafetler, tipler, buram buram nostalji.

    YanıtlaSil
  5. Bizlerde sıcaktan bunaldık,nostalji yapmak iyi fikir teşekkürlerrrr...

    YanıtlaSil