.

.
.

3 Haziran 2010 Perşembe

PRAG/KAYIP GÖLGELER KENTİ/NAZLI ERAY

Prag'ı hiç görmedim, lakin gitmek istediğim şehirlerin ilk sırasında yer alır. Hakkında o kadar çok şey okuyup o kadar çok fotoğraf gördüm ki gidecek olursam hiç yabancılık çekmeyeceğimden de eminim. Hele de Nazlı Eray'ın "Kayıp Gölgeler Kenti"ni okuduktan sonra şehir hakkında pekçok Praglı'nın bile bilemeyeceği kadar şey öğrendim, merakım ve görme isteğim iyice arttı.

Kitap anlatıcının (bu da yazar oluyor doğal olarak) Ankara'da bir sahafta Stalin'i anlatan eski bir kitap bulmasıyla başlıyor ve Rus liderin izini sürmek için Prag'a yaptığı yolculukla devam ediyor. Neden Rusya değil de Prag diyecekseniz yazar burada Stalin'in yanısıra babasının da izini sürüyor çünkü. Babası yeni istila edildiği yıllarda Prag'a gitmiş ve şehrin her yanına asılmış dev Stalin resimlerinden ürpermiş ve çok etkilenmiş bunu da birlikte yaptıkları bir Frankfurt yolculuğunda unutamadığı bir anı olarak kızına anlatmış. Nitekim Pragda Vltava nehri yakınlarında 1962 yılında yıktırıldığı için şimdi yerinde yeller esen 1955 yılında yapılmış, şehre tepeden bakan, görkemli bir Stalin anıtı da varmış. Bu nedenle Stalin'in romanını yazmak için mekan olarak büyülü atmosferiyle Prag'ı seçmiş yazar.

Bu sözkonusu yıkılan heykel

Yazar karlı ve sisli bir kış günü Prag'a iniyor ve bir otele yerleşiyor, sonra da şehrin muhtelif mahallelerinde, meydanlarında, cafelerinde Stalin'in izini bulmaya çalışıyor. Bu sırada Stalin'in hayatına karışmış insanlardan ve Prag'da yaşamış önemli kişilerden ziyaretçileri oluyor. Nasıl oluyor demeyin, Nazlı Eray'ın fantastik anlatımıyla pekala oluyor. Bu ziyaretçiler kimi zaman bir cafede ziyaret ediyorlar onu, kimi zaman otelin casinosundaki oyun aletlerinin ekranında beliriyorlar, kimi zaman bir ölü külü kavanozundan, kimi zaman bir gazetenin içinden, kimi zaman da bir kahve fincanının üstündeki resimden çıkıveriyorlar.

Tıpkı yukarıda Çek ressam Alphonse Mucha'nın çizgileriyle gördüğünüz ünlü oyuncu Sarah Bernhardt gibi. Yazar otelin hediyelik eşya dükkanından üzerine Mucha kadınlarının gravürleri resmedilmiş üç kahve fincanı satın alıyor ve bu kadınlar (ki biri Sarah Bernhardt) zaman zaman masanın üzerinde duran fincanlardan çıkıp yazarın odasına konuk oluyorlar.

Şehrin en eski binalarından Hotel Europa. Yazarın en sık ziyaret ettiği mekanlardan biri de bu otelin cafesi. Ağaç kaplı duvarları, eski eşyaları, ışıl ışıl kristal avizeleriyle bir geçmiş zaman ortamı yaratıyor konuklarında. Stalin'in eski sevgilileri, eşleri, arkadaşları bu cafede konuşmaya geliyorlar yazarla, dedikoducu garsonun verdiği malumatlar da ziyaret için tercih sebebi oluyor.

Yukarıdan aşağıya sırayla Wenceslas Meydanı, bu meydanda bulunan, yazarın mekanlarından biri Cafe Slavia ve cafenin duvarını boydan boya kaplayan Çek ressam Victor Oliva'nın "Apsent İçen Adam" tablosu. Bu cafede de yazarın pekçok ziyaretçisi oluyor, ayrıca tablodaki yeşil renkli şeffaf kadın da onu oteldeki odasında ziyarete gelen fantastik figürlerden. Bu arada yeri gelmişken belirteyim, Nazım Hikmet de Prag'da bulunduğu yıllarda Cafe Slavia'da çokca zaman geçirirmiş. Bu vesileyle ölüm yıldönümünde Nazım'a da bir selam yollamış olalım.

Cafe Kafka: Prag'ın Yahudi Mahallesi'nde ünlü yazar Kafka'nın adını taşıyan cafeye de pekçok ziyaret yapıyor yazar ve kahve ile birlikte çocukluktan hatırladığı bir lezzet olan çilek reçelli palaçinka yiyor. Yalnızca Stalin'in hayatına girmiş kişiler değil, Kafka, sevgilisi Milena ve uzatmalı nişanlısı Felice ile de sohbetler yapıyor Cafe Kafka 'da.

Yazar Prag'ı gezip dolaşır, Stalin'in hayatındaki kişilerle fantastik görüşmeler yaparken zaman zaman Seul'e, zaman zaman Sicilya'ya da uzanıveriyor. Çevirmen Lui, nişanlısı illizyonist Jimmy, budist rahip, ölü kadın Noçka gibi kişiler ile budist mezarlıkları, ölü küllerinin korunduğu kavanozlar, uzakdoğu lokantaları, işkencehaneler, Kremlin sarayları da bir görünüp bir kayboluveriyorlar romanın düşsel kurgusunda.

Sonuç olarak yazar Stalin'le ilgili bilgileri ilk ağızdan toplamış olarak isteksizce Prag'dan ayrılırken kitabın kurgusu da tamamlanmıştır. iyi ki de tamamlanmış, bu güzel ve etkileyici kitabı okuyabilmişim böylece. Derim ki siz de okuyun, hem Nazlı Eray'ın fantastik dünyasına girin, hem Prag'ın büyülü sokaklarında dolaşın.

Bitirirken bir alıntı; Seul'de eski tapınaktaki ölü külleri üzerine:

"Kavanozlara kapatılmış olmak ölülere tuhaf bir kimlik kazandırmıştı sanki. Tanrı'nın aktar dükkânı gibi bir yerdi gittiğimiz tapınak."

Kalemine sağlık Nazlı Eray, buraya kadar gelebildiysen senin de sabrına sağlık ey blogger...

13 yorum:

  1. Sabır mı?
    Öyle keyifle okudum ki!
    Üstelik, Prag'ı bir kez daha görmeli, ilkinde eksik kalanlar için, dedim kendime, affınıza sığınarak.
    Tez zamanda görmen dileğiyle, Leylakcığım.
    :)

    YanıtlaSil
  2. Planladığım Prag gezisi öncesi hemen edineyim en iyisi ben de bu kitabı :) teşekkürler..

    YanıtlaSil
  3. yavru kuş, sen Prag'a gitmişsin... Şimdiiii önceki gün İpek Çalışlar2ın Halide'sini aldım, ansiklopedi kalınlığında, elimdeki kitap zaten 725 sayfa... ama bu kitabı okumasam çtlarım, alınacaktır nokta... Ha bi de Katalin Sokağı var aklıma soktuğun bi de şu pazarcı çocuğun okuduğu Alev Alatlı kitabının adınını da bildir bana unutmadan... Öptüm çüüz. Kıs bakarsın bi tura yazılır beraber gideriz .Praga... Bir Praglı Cadım var kapı her çalışta sinir sinir kahkahalar atıyor:))) ve seramik lale kolyem var... darı bulaştı bana... Zuz Hanım getirmişti. Öptüm leylak Dalıcımm

    YanıtlaSil
  4. Nazlı Eray direncimi bu romanla kıracağım sanki. Ne güzel bir anlatım Prag 'ı bu kitapla yeniden gezeceğim sanırım.

    YanıtlaSil
  5. Ekmekçim,
    Çok teşekkürler, Prag'ı gördüğün için daha büyük keyif almışsındır. Benimle ilgili dileğin tez zamanda gerçek olur inşallah:))
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Nilay,
    Gerçekten yararlı olabilir, şehirle ilgili güzel tüyolar var çünkü. Sevgiler, şimdiden güzel bir gezi olması dileğiyle...

    YanıtlaSil
  7. Lalem,
    Oku vallah, güzel kitaplar. Hele alev Alatlı'ya bayılacaksın. o kitap bir dörtlü: "Orda Kimse Var mı?" serisi olarak geçiyor Kitapların adı da sırayla:
    1- Viva La Muerte
    2- Nuke Türkiye
    3- Valla Kurda Yedirdin Beni
    4- Okey Musti, Türkiye Tamamdır

    Çok yararlanacağına eminim. Çook sevgiler...

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Zeya,
    Nazlı Eray'a neden direniyorsunuz bilemiyorum ama bu kitabını seversiniz gibi geliyor. Fantastik yazından hoşlanmıyorsunuz belki de ama Prag'ı gerçekten güzel anlatmış, öneririm.
    Çok sevgiler yolluyorum...

    YanıtlaSil
  9. Hacivat,
    Kitapta Kafka'nın bahsi bol bol geçiyor...

    YanıtlaSil
  10. Prag benimde ilk fırsatta görmek istediğim yerler arasında. Kitabı hemen alınacak kitaplar listeme ekliyorum.teşekkürler. sevgiler.

    YanıtlaSil
  11. Kitaba merakım sizin daha "okuyorum" diye yazdığınız zamanlardan başlamıştı. Yazınız sanırım burda olmadığım döneme denk geldiği için gözümden kaçmış. Okumasaydım yazık olurmuş, o nedenle çok teşekkür ederim:)

    Bir şehirle ilgili daha gitmeden bu kadar çok anı/duygu biriktirilir mi? Oluyormuş demek ki... Çocukluğumdan bu yana en çok görmek istediğim şehirlerin başında gelen bu masal kent, geçen zamanda kocaman bir sızıya dönüştü içimde. Ben gitmek istedikçe, benden uzaklaştı. 'Hah tamam artık gidiyorum'a inanıp biletimi, bavulumu her şeyimi hazır ettiğimde, yani o kadar yaklaşmışken bile hayat ayağıma en büyük çalımını attı. garip, ben istedikçe benden kaçıyor bu şehir:) zamanım gelmemiş demek ki diyyorum...

    Bu hafta içinde alıp okuyacağım bu kitabı. Gitmeden birikmiş anılara bir yenisini daha eklemeli:)

    YanıtlaSil
  12. Bloğunuzla az önce tanıştım .Kayıp Gölgeler Kenti benimde ilk çıktığı zaman hemen aldığım bir çırpıda keyifle okuduğum kitaplardan olmuştu.Sanırım ben kitabı Prag'ı gördükten sonra okumuştum.Prag yıllarca benim için eşimin bir arkadaşının gidip''karıma tekrar aşık olduğum şehir''cümlesiyle özdeşleşmiş olduğundan farklı bir gözle bakmıştım oraya..Kitabı Prag'a gittikten sonra okuduğum için de Alphonse Mucha 'nın izini orada takip edememiş ama sonraki Budapeşte gezimde Büyük bir Mucha sergisine denk gelmiş ve büyük bir keyifle gezmiştim.
    Size Prag'a gittiğinizde meydanda yıllar öncesinde Kafka'nın babasına ait olan bugünde el değiştirmiş olsa da Kafkaya ait çeşitli dillerdeki kitaplarının satıldığı kitapçıya uğramanızı tavsiye ederim:)umarım kısa zamanda hayalinizdeki masal şehrinizle buluşursunuz.Yolunuz düşerse benim bloğuma da uğrarsanız benim masal şehrimle de tanışır beni de mutlu kılarsınız.:)http://macerakitabim.blogspot.com/

    YanıtlaSil