.

.
.

19 Nisan 2010 Pazartesi

ZAMAN TÜNELİNDE

Sabah şişmiş, kızarmış, çapaklanmış bir sol göz ve bir tutam hüzünle uyandım. Diş ağrımsa yokolmuştu. Artık yatarken aldığım kuvvetli ağrı kesici midir sebep yoksa kendiliğinden mi geçti bilmiyorum, bu saate kadar sesi çıkmadığına göre ağrı kesicinin bu işte fazla bir rolü olmasa gerek. Gözüme gelince; bahar polenlerini, tozlarını ve mikroplarını toplayarak sıkı bir tekme attı anlaşılan. Hüznümün gözümle alakası yok, gözümün de hüznümle. Hüzün doğaçlama gelişti, hani olur ya bazen sebepsiz çıkıverir bir yerlerden "Cee" der, bu da öyle oldu işte.

Normalde ben onun "Cee" diyen dilini koparıp arkasına da baharın gözüme attığı tekmenin daha kuvvetlisini sallayarak defederdim ama dolaplarda birşey ararken elime geçen bu kutu hüznümü şımarttı. 20 yılı aşmış bir sürecin uzun zamandır aklımdan çıkmış birikimlerine rastlayıverdim; kartlar, kartvizitler, mektuplar, notlar, bazı eski belgeler. Döktüm önüme tek tek elden geçirdim.

Ençok anneannemden gelen bayram kartları ve babamın güzel el yazısıyla yazdığı kutlama sözcüklerinin altındaki ibare tetikledi hüznümü: "Anneniz ve babanız". Bir zamanlar birlikte kutluyorlarmış.

Anneannem her yılbaşı, her bayram öncesi şaşmaz bir düzenle kumlu gri pardesüsünü sırtına giyer, PTT binasının önünde açılan tebrik kartı tezgahlarına gidip eşe-dosta yollayacağı kartları seçerdi. Sonra da okuma-yazma bilmediğinden beni yanına oturtur, önce yollayacağı kişilerin bir listesini yaptırır, ardından da kutlama sözcüklerini söyleyip kartların arkasını ve zarfları yazdırırdı. Postaya verme işini de yine bizzat kendi yapardı. Ben evlendikten sonra bu görevi kızkardeş devraldı, nitekim evde bulduğum, üzerinde Kâbe resmi bulunan kartın arkasındaki "Sevgili torunlarım" diye başlayan sözcükleri de o yazmış. Ölene kadar hiç aksatmadı bu alışkanlığını, keşke ondan gelen bütün kartları saklayabilseymişim.

Kimileri de güldürdü beni, hüzün bulutları biraz dağıldı böylece. Bir öğrencimden gelen, hiç sevmediğimi bildiğinden inat olsun diye gönderilmiş, üzerinde eli yanağında bir Ferdi Tayfur fotoğrafı olan kart mesela. Kızkardeşten gelenler de çok eğlenceliydi. Yıllar sonra bir bankada işlem yaptırıp çıkarken arkamdan koşarak gelip "Hocam" diye boynuma sarılan eski bir öğrencimin üniversiteye başladığında yolladığı kart da duruyormuş, sınıfımın en yaramazlarından birinin mezun olduktan sonra Öğretmenler Günü'nde yolladığı mektup da. Kısacası 20 yıllık bir zaman tünelinde dolaştım durdum öğle sonrası. Sonra kalkıp toparladım, tıktım kutunun içine ne varsa gerisingeri, içimde hüzünle karışık bir sevinçle kaldırdım yerine. Gidip aynaya baktım, kanı biraz dağılmış, şişliği hafiflemiş göz neler görmüş neler dedim. Şükrettim gördüklerine...

12 yorum:

  1. Ne kadar güzel bir seyahat bu. Ara sıra dolaplara kutulara başı bir sokmak iyi geliyor insana. Sanılanın aksine sonbahar değil de ilk bahar yaptırıyor bunu nedense. Hem ruhuna hem gözüne iyi geliği belli oluyor Leylak' cım. Öptüm...

    YanıtlaSil
  2. Aile anıları bir başka. Bende kimsenin saklamaya tenezzül etmediği her bir şey mevcut. Tarih, tarihim... Bir de özellerim vardır, kiiiii iki yıl mıl kadar önce alayına katliam düzenledim. Aradan yaralanarak kurtulanlar oldu. Onlar artık helalimdir ;)) dedim ve ooh be ferahladım.

    YanıtlaSil
  3. Harika yaa. bende de var böyle bir kutu. çıkarayım resimliyim yazayım en iyisi. ama şu kartpostal atma işi harika bir uğraştı doğrusu.

    YanıtlaSil
  4. öncelikle geçmiş olsun diyorum..hatıralara gelince onları saklamanız çok güzel olmuş..yıllar sonra insana sevdiklerinin kokusunu bile getiriyor o hatıralar..bende o kadar çok hatıra var ki rahmetli anne-babamdan kalan..en yakın arkadaşımın üniversite yıllarında bana yazdığı 12 sayfalık mektuplar,ağabeyimin anneme ve bize yazdığı asker mektupları..kartpostallar vs..ben de zaman içinde onları tasnif ettikçe belki bir kısmını sizlerle paylaşırım..sevgiler..

    YanıtlaSil
  5. Bak az daha devam etseydin ben de muslukları açmıştım.. hiç dayanamam böyle şeylere. Anne annene de bayıldım doğrusu ..rahmet olsun andık..Hem okuma yazma bilme hem de bu kadar prensipli ol. Hayran kalınmayacak gibi değil doğrusu...Sana da geçmiş olsun canım .

    YanıtlaSil
  6. Geçmiş olsun diyorum öncelikle, umarım gözlerinizin hiçbir şeyi kalmamıştır şimdi...
    Hüzün geldi satırlarınızdan , okurken bana da bulaştı ama can yakmayan hüzün...
    Anneannenize bayıldım,onu hep birlikte anmış olduk, mekanı cennet olsun...
    Gözlerinizle hep şükredeceğiniz şeyler görmeniz dileğiyle...

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Asuman,
    Annoya,
    Şeniz,
    Selma,
    Nefise,
    Peren,
    Öncelikle geçmiş olsun dileklerinize teşekkürler. Duygularımı, sevincimi, hüznümü paylaştığınız için bir teşekkür daha.
    Hep sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
  8. Leylak Dalıcım, artık bizim mevsimimiz geldi. Kaşınıcaz, hapşırıcaz, bi taraflarımız şişecek, kızaracak. Ben her bahar böyle olurum bizim şarkımız olsun.

    O zaman tünellerine girince kolay kolay çıkamıyorum ben...

    çok çok öptün...

    YanıtlaSil
  9. Bir kere girince zaman tüneline hüzünlenmeden çıkmak mümkün mü ? Ben mümkün olduğunca az uğruyorum :)tekrar geçmiş olsun,sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Leylakcığım, kaleminin kuvveti öyle güzelki, sevinci de hüznüde taaa derinlerde hissettiriyor. ne zaman bıraktık kartpostal yollamayı diye düşünüyorum. Herhalde bir onbeş sene oluyor en son yolladığımda. Ne kötü bir yoksunluk. Ben de evdeki kartpostalları bir araya toplayıp Bilge' ye göstermeliyim "bir zamanlar böyle birşey vardı" diye. Kendine çok dikkat et, öpüyorum... Bu arada buralarda leylak ağaçları çıldırmış durumda, her köşe başı leylak ağacı:)))

    YanıtlaSil
  11. Çok güzel Nurşen'cim.
    Bu gün ben de hüzün doluyum nedense.
    Yazını okuyunca da gittim yine o dönemlere.

    YanıtlaSil
  12. Herşey çok daha sadeydi ve en önemlisi daha değerliydi.

    Son günlerde girdiğimiz zaman tüneli, bana bu hisleri veriyor.

    Geçmiş olsun, gözün bugün daha iyidir umarım.
    :)

    YanıtlaSil