.

.
.

2 Nisan 2010 Cuma

ŞEVKETİBOSTANLA ERGUVAN BU SİNEMADA!..

Sabah yüzümü yıkar yıkamaz kendimi balkona attım. Hava gayet güzel, gökyüzü güneşli idi. Karşı apartmanın sahibi Almanyalı'nın karısı haftalık mıntıka temizliğine başlamış, sol elinde hortum, sağ elinde uzun saplı bir fırça ile binanın etrafındaki beton zemini yıkıyordu. Yıllardır bu rutin hiç değişmedi. Yaz-kış daha kargalar kahvaltısını yapmadan, önce apartman sundurmasının altında mutena bir yere parkedilmiş arabalarını içli-dışlı yıkayıp paklar sonra da zemin temizliğine geçer bu titiz hanım. Ama bu arada sokak sular seller içinde kalmış, apartman önünden süpürülen çöpler başka binaların etrafına yığılmış önemli değildir, yeter ki kendi mekanı temiz olsun. Birkaç kez ikaz edildiyse de öyle sert ve edepsiz bir tavırla karşılaşıldı ki herkes "Deliyle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak evladır" diyerek vazgeçti muhatap olmaktan. O da her hafta (önceleri Pazartesiydi, gördüm ki Cuma'ya almış) bıkmadan usanmadan devam ediyor icraatına.

Sokaktaki ağaçların tamamı yeşermiş, çapraz apartmanın bahçesinde kartopu çiçekleri açmış. Cılız bir mor salkım yanına dikildiği servinin gövdesine tırmanmaya çabalamakta. Karşı kaldırımdaki iki adet turunç ağacı çiçekte, üzerinde geçen kıştan kalan birkaç turunç da ağabeylik yapıyor çiçeklere. Ben yokken sokaktaki otomobil sayısı artmış, yolun sağlı sollu iki yanına park etmiş insanlar araçlarını. Yoksulluk edebiyatı yapılan bir memlekette kısacık bir sokakta bile bu kadar çok arabanın olması neyin göstergesi anlayabilmiş değilim. İnsanlar yemeyip içmeyip paralarını yılda birkaç kere binebilecekleri otomobillere yatırıyorlar galiba.


Sokak teftişinin yeterli olduğuna kanaat getirince içeri girdim ve yukarıda görmüş olduğunuz yemeği pişirdim: "Kuzu Etli Şevketibostan". Şevketibostan denilen sebzeyi ya da otu, her neyse Antalya'ya yerleştiğim seneden beri pazarda görür ama minik ahtapotlara benzeyen bu açık yeşil renkli bitkinin ne olduğunu anlamazdım. Günün birinde sevgili Acemi Aşçı'nın blogunda şu tarifi gördüm ve mutfaktaki hünerine hayran olduğum birinin bunca övdüğü yemeği denemeye karar verdim. Pazarda zar zor bulduğum şevketibostanı (bir ot için hayli yüksek bir fiyat ödeyerek satın aldım üstelik) eve getirip pişirdim. Sonuç "Ben şimdiye kadar neredeymişim?" sorusunu sordurdu ve o zamandanberi de her gördüğümde alıp pişirmekteyim. Mevsimi çok kısa zaten, baharda oluyor. "Kenker" denilen dikenli bitkinin sap ve kök kısımlarına şevketibostan dendiğini de öğrendim bu arada. Dün köylü pazarında her zaman "radika" aldığımız, sumo güreşçisi kıvamında gövdesi ve hayli esmer teniyle pazara girer girmez gözümüze çarpan teyzenin tezgahında bir çuvalın içinde görünce hemen kaptım bir kilo. Tariften emin olmak için Acemi Aşçı'nın facebook'daki sayfasından ricada bulundum, sağolsun İpek hanım hemen linki verdi ve az evvel şevketibostanlarım tabakta gördüğünüz hale geldi. Ben linkteki tariften farklı olarak bir kaşık un serpiyorum sebzelerin üstüne, sonra pişmeye bırakıyorum. Suyu biraz daha kıvamlı oluyor. Görkemli isminde dedemin adı da geçtiği için aramızda özel bir bağ oluşan bu otu bulursanız alıp deneyin derim. Görünümünden ummadığınız bir lezzet performansı sunacak size.

Sözü bu fotoğrafla bağlayım, dalları bırakıp gövdeden fışkıran erguvan çiçekleri. Tabiat ana, sen nelere kadirsin, bizi varlığından mahrum koyma e mi...

8 yorum:

  1. e vallahi lazımsın sen bize, daha kısa nasıl diyebilirim bilemedim.
    takipteyiz !

    YanıtlaSil
  2. Nasılda merak ederim şu şevketi bostanı bi de arap saçını. O da kuzu etli pişiyormuş. Hiç bilmediği bir şeyi canı istermi adamın töbe töbe...
    O ağaç kökünden çokan Erguvanı da öptüm...

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Leylakcığım; O kadar sene yaşadım Antalya' da ama hiç denk gelmemiş şevketi bostan. Afiyet olsun. Ne güzeldir şimdi orda pazarlarda seçip, elleyip, koklayıp alışveriş yapmak. Ben burda bir kez gittim pazara tahmin edersin artık manava takılıyorum bu arada gövdesinden fışkıran çiçekleri görünce "yuf ya biz dalında görmeye hasretken" dedim. Keyfini çıkar, sevgilerle...

    YanıtlaSil
  4. İlk defa görüyorum. Sanki yeşil fasulyeye benziyor.Sadece Akdeniz iklimine mi has acaba. Yoksa buralarda da bulabilir miyiz. Pişmemişinin bir resmi olsaydı keşke. Buralarda da her yerden otlar bulunabiliyor. Örneğin ben birkaç senedir kiriş alıyorum. Şimdilerde var.Doğularda biryerlerden dağlardan toplayıp getiriyorlar. Bu sene de aldım. Hafif kavurup kutularla dolaba koydum.Pirinçle, bulgurla pişiriliyor. Ya da sade.
    Ağaca bayıldım. Çok seviyorum bu tarz resmi.
    Öptüm...

    YanıtlaSil
  5. Ama olmaz ki canım, siz bizi çok özendiriyorsunuz:(( Biz hala üşüyoruz.Neyse ki Mayıs sonunda Antalya'dayım..
    Şevketi bostanı ben de çok severim.Egeli arkadaşlarımdan öğrenmiştim.Afiyet olsun,sefanız olsun:))

    YanıtlaSil
  6. Nalancım, sağol...
    Beni izlemeye devam et, Antalya'dan epey konu çıkar bu ilkbaharda:))

    Laloş,
    yemediğine inanamıyorum şimdiye kadar. Sen en iyisi kaç gel Antalya'ya, hem gezer, hem yer içeriz:))

    Bilgenin annesi,
    Bana da en çok pazarlar zor geliyor. Burada seçmeye alışmışım ya ankara'da boş bulunup bir el atacak oldum tezgaha, pazarcı az daha dövüyordu beni:)) Hadi Mayıs'a birşey kalmadı, sen de çıkarırsın yakında Antalyanın tadını:)

    Asucum,
    Aslında fasulyeye hiç benzemiyor, fotoğrafta öyle görünmüş. Pişmiş hali kereviz sapına benziyor. Kiriş otunu biliyorum ama yemedim hiç. arkadaşım erzurumlu annesi çok yapar, sanırım yumurtayla kavuruyor. Bir dahaki sefere çiğ halini de koyarım şevketibostanın.
    Ağaca ben de şaştım, şaşkın şey, dalı bırakmış gövdeden çıkmış:))
    Sevgiler...

    Öğretmenim, hadi gelin Antalya'ya da görüşelim. Çok güzel buralar bu ara.
    Çok teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. Benimde Annemle babab Didim'de toplayıp bi güzel yapıyorlar özelliklede ben gidince et diye nerdeyse parmağımı yiyiyorum diyebilirim. Afiyet bal şeker olsun. Antalya'ya gelince nasılda değişti yazılarınız di mi ama? yorum 2.kere gelirse birini silebilrisiniz bi sorun var sanırım.

    YanıtlaSil
  8. Şenizcim,
    Çok teşekkür ederim.
    Antalya öyle güzel ki yazıların değişmemesi mümkün olamazdı. Ayrıca fazla yorum göz çıkarmaz diyor öpüyorum seni:))

    YanıtlaSil