.

.
.

30 Temmuz 2025 Çarşamba

SICAK / 30 TEMMUZ

Bu aralar iki lafın biri çok sıcak. Ankara Antalya'yı tahtından indirmek ister gibi ısındıkça ısınıyor. Gece öyle bunaldım ki uykuda gezer gibi kalkıp Umut'un deyimiyle "Eski dedenin odası"na ya da yıllar evvelki gençlik odama geçtim. Batıya bakan açık pencerenin serinletmediği odadan kuzeye açılan balkon kapısının esintisine sığındım. Bu eve taşındığımız günden evlenip evden ayrıldığım zamana kadar mekanım olan odanın kış boyu evin her yeri sıcacıkken beni niye üşüttüğüne bir türlü akıl erdiremezdim. Gerçi ev sobalıydı o zamanlar, salonda yanardı soba, annemlerin odasını ısıtırken benimki niye Kuzey Kutbu idi, kimse de açıklama getirmezdi. Sebebi benzetmede gizliymiş, çünkü kuzeye bakıyordu. Oldum olası yönlere kafam basmaz, isimlerini gayet iyi bilirim, zira ilkokulda iken Firdevs Öğretmenim'in anlatması yetmez, durur durur tahtaya da oklarla çizerdi. Hangi yönden hangi rüzgar eser onu da bilirdim de, yönleri göster desen gösteremezdim, hala da öyle. Ne zamanki Antalya'ya taşındım, sağ olsun deniz sayesinde güneyi öğrendim. Oradan hareketle diğerlerini kısa bir süre düşündükten sonra çıkarabiliyorum ama kerteriz yoksa yine nanay, hayatta bulamam, izcilik, oryantiring sıfır bende. Bazen bilmediğim bir yere giderken Navigasyon'u açıyorum, "Batıya doğru 100 metre ilerle" diyor mesela, "Batı neresi kadın?" diye telefona çemkiriyorum. 

Neyse yönleri de bilmeyivereyim değil mi? Şimdi diyeceksiniz ki sen Antalya'dan geldin, nedir bu sıcaktan şikayet. İyi de ben Antalya'dan sıcak diye kaçtım, evimin suyu mu çıktıydı, buranın da kavuracağını bilsem kırar dizimi otururdum kendi mekanımda. Şehre ilk geldiğimiz yıllarda farklı bir evde oturuyorduk, 3 ay ev aradıktan sonra zor bela bulduğumuz arka cepheye bakan bir daireydi. Yön fakiri olduğumdan Kocam Bey aydınlatmıştı, güneydoğu imiş evin yönü, yanisi Antalya için yaz-kış en ideal cephe. Ev kiralarken cephenin ne kadar önemli olduğunu Antalya'da deneyip görmüştüm. Pek güneş almazdı ev, birinci kat olduğundan diğer binaların da gölgesinde kalırdı, yaz günleri için isabetti haliyle ama işte memleket Antalya, yaz geldi mi Cehennem. Annemler gelirdi yazları, babamın kapıdan girerken ilk lafı "Beni bir havluyla tanıştır" olurdu. Zira terini silmeye mendil yetmezdi. Şimdilerde aktardığı genetiğiyle benim teri silmeyi havlu da değil ancak çarşaf paklar 😂 Babam bizimle kaldığı sürece balkonda yatardı, kocaman bir balkonumuz vardı, bir somya atardık, orada sabahlardı. Zaten Antalya halkının çoğunun yatak odası yazları balkonlara taşınırdı. Çok sonraları şimdiki evimize taşındığımızda karşımızda apartmanlardan birinde yaşlı ve çok şişman bir çift otururdu. Amca Nisan geldi mi yatağını balkona serer ve sabaha kadar tüm mahalleyi uykusundan edecek kadar yüksek sesle horlardı. Sonunda bir gece yarısı tüm mahalle dışardan gelen bağırış çığırışla balkonlara çıktık. Meğer üst katımızdaki komşu amcanın horultusundan öyle bezmiş ki av tüfeğini kapıp balkona koşmuş, adamcağızı vurmaya kalkmış. Duyduğumuz gürültü tüfeği kocasının elinden almaya çalışan kadının çığlıklarıymış. Sonunda komşu ikna olup tüfeği bırakarak içeri girdi ama amca horlamaya devam ediyordu. 

Sadece yatılmazdı eskiden Antalya balkonlarında, TV'ler balkona alınır, gece yarılarına kadar tüm mahalleye izletilirdi adeta. Ayrıca okey de pek revaçtaydı, kaç kez uykumdan masaya vurulan taşların sesiyle uyanmışımdır. Şimdilerde kentsel dönüşümle o kocaman balkonlara elveda denmekte. Karşımıza yeni dikilen heyulada her dairenin tek bir balkonu var ve en büyüğü 2x1 ebatlarında, hatta daha küçük. Kentsel dönüşümle bu kadar sıcak bir şehrin balkon sefalarına da ket vuruldu.

Bu sabah ter içinde uyanınca madem terledim bari temizlik yapayım dedim. Günlerdir tembellik içinde yan gelip yatıyordum. Açtım Storytel'de "Nar Ağacı"nı, banyodan başladım. Her yeri temizledim, mutfağa geçtim, sebzeleri doğrayıp fırçayla yağladım ve fırına verdim, tüm dağınıklıkları toparladım, yerleri sildim. Sonra sıra elektrik süpürgesine geldi, odaları elden geçirdim, tozları aldım. Yazlık, uyduruk kitaplığımı düzenledim. Tekrar mutfağa geçtim, bamya ve fasulye yıkayıp kurumaya bıraktım, kızaran sebzeleri çıkardım ve kendimi duşa attım, az daha dursam bayılacaktım. Mubi'de film aradım, kafama yatan bir şey bulamadım, Netflix'de "Siyah Güneş" diye bir diziye takıldım. İki bölüm izlerken bamyayı ve fasulyeyi ayıkladım. Dizi keyif vermedi vazgeçip ayıkladıklarımı pişirmek için mutfağa buyurdum yine. Bamya, taze fasulye, pilav pişirdim, yeşil mercimek haşladım ve bir hafta boyunca temizlik yapmamaya, yemek pişirmemeye ve hatta yerimden kalkmamaya karar verdim. Gelsin Storytel, gitsin kitaplar, bu dünyaya iş yapmaya mı geldik yahu!




2 yorum:

  1. balkon candır gerçekten. ben de sıcak yaz günlerinde eski evimin kuzeye bakan balkonuna konuşlanır, misler gibi yaşardım orada. artık öyle bir balkonum yok ne yazık ki :( bu arada yönler konusunda ben de aynı sizin gibiyim öğretmenim ve google navigasyonunu bu yüzden hiç sevmiyorum. "güneybatı yönünde ilerle" ne demek yahu! :P

    YanıtlaSil
  2. Yön konusu bende de problem dün hastaneye gitmem gerekti havaalanında yapılana zorla buldum hastamı ama odadan çıkınca çıkışı bulmak için daha çok zorlandım. Sıcaklar bunalttı artık böyle olacak yaz mevsimleri diye bir söylenti var ne yapıcaz bilmem. Hülya

    YanıtlaSil