Sabah biraz keyifsiz kalktım, umarım hasta olmam. Balkona çıktığımda ilk gördüğüm şey merkez ilçemizin şu andaki başkanı ve aynı zamanda seçimdeki adayının tüm mahalleye gülücük saçan kocaman suratı oldu. Önce bir afalladım, Kızılcık Şerbo'nun Pembo'su gibi bir "La havle ve la kuvvet" çektim, sonra fark ettim aile boyu bir afişe baktığımı. Seçim bürosunun olduğu apartmana boylu boyunca asmışlar. Ben sokaklardaki her partiden en havalı pozlarını vermiş adaylara tahammül edemezken penceremden bayrak gibi sallansa ne tepki verirdim bilemedim. Bir de muhtar adayımız var, eski Yeşilçam filmlerindeki kavgacı figüranlara benziyor. Bezden bir posterini köşemizdeki apartmanın 1. kat balkon demirine bağlamışlar, önünden her geçişte adam balkonda oturmuş mangal yapıyor sanıyorum. Her yerde boy boy muhtar afişi var ama birini bile hayatımda görmedim. Madem adaysın bir uğra, kendini tanıt, mah cemalini görelim, öyle fotoşoplu afişle olmaz, az bilgi ver, kimsin, necisin, ne iş yaparsın, bir intiba uyansın üstümüzde. Bugüne kadar tek bir kadın çaldı kapımızı, güler yüzle tanıttı kendini, broşürünü bıraktı, ayak üstü sohbet ettik gitti. Eh benim kalbimi de, oyumu da çaldı, bıyıklılara oy yok, Kadınlar Günü de yaklaşıyor zaten işte sana kadın dayanışması 😃
Dün çoğunluğun beğenmediği "Kuvvetli Bir Alkış" dizisini izleyip bitirdim. Zaten her biri 20 dakika ancak süren 6 bölümlük bir şey, aşırı absürd oluşu nedeniyle çoğunluğun sevmeyeceği malumdu, ben de "Leyla ile Mecnun"u ve Onur Ünlü filmlerini (birkaçı dışında) pek sevmem mesela. Lakin bunu sevdim, tabii ki bazı sahnelerde, özellikle dizide temsil ettiği yaştan çok büyük duran oğulun bölümlerinde sıkılmadım diyemem ama yer yer çok güldüm ve zekice kurgulanmış metaforik sahnelere, göndermelere bayıldım. Notum 3 ama en yüksek puanım Aslıhan Gürbüz'ün oyununa. O finale yakın, portakal oğlan yılanıyla havada oturup dilenirken tasına para atan adama "Oğlum" deyişi vardı ya fena çarptı beni, ah analık!
Pazar günü bahar "Ben geldiim!" diye bağırıyordu ama bu bahar kısmına ve Mart ayına pek güvenilmez, toparlanıp gidebileceği gibi yerleşip kalabilir de. Haydi dedik, madem gelmiş, bir hoş geldin diyelim. Uzun uzun yürüdük, Varyant'ın başında durup on yüz milyon bininci defa Konyaaltı sahilini ve açmaya başlamış badem çiçeklerini fotoğrafladık:
Ah, ben daha marteniçkayı yapıp koluma bile takmadım bu sene. Dilekleri olanlara bahar güzel gelsin. :)
YanıtlaSilTak şekerim marteniçkanı, ben bile taktım koluma :)
Silmarteniçkayı ben de takamadım daha koluma. yarın bu işi halledeceğim ama, kesin! hani diyeceksiniz ki "geçmiş senelerde taktın da ne oldu" ama olsun, ne demişler, umut fakirin ekmeği :P
YanıtlaSilAy gecikmişsin Şulecim :) Bizim Umut çok meraklı yıl boyu tombik bileğinde marteniçka ile geziyor. Ona her gün bahar :))
SilMerhabalar.
YanıtlaSilYazınızı okurken, sadece seçimlerde hatırlanan vatandaşlarımızın artık bilinçli ve şuurlu birer seçmen olmalarını ve sadece bir kez değil, her zaman hal ve hatırı sual edilen, derdi dinlenilen ve sorunlarını çözmek için adeta birbirleri ile yarışan adaylar bekliyoruz. Ülkemizde seçim olduğu her şeyiyle nasıl da belli oluyor değil mi? Öyle Batılı ülkeler var ki, inanın o ülkede seçim olduğunu hiç anlayamazsınız. Ben dört yılımı verdiğim böyle bir Batılı ülke biliyorum.
Yine yazınızı okurken, MARTENİÇKA kelimesine takıldım. İlk defa ve hem de yazınızda karşılaştığım bu kelimeyi internette araştırdım ve anlamını buldum: "...Marteniçka, Balkan kültüründe yaygın bir bahar geleneklerinden biridir. Kırmızı ve beyaz ipler ile yapılan bileklikler Mart ayının başında takılmaya başlanıyor. Marteniçka bilekliğinin doğanın canlanması, sağlık, mutluluk ve şans getirdiğine inanılıyor. Eski bir Balkan geleneği olan ve baharın gelişini temsil edilen marteniçka (martenitsa) bileklikleri günümüzde de kullanılmaya devam ediyor. ..."
Böyle bir gelenek benim memleketimde yok; ne duydum, ne de şahit oldum. Lakin çok güzel ve bir o kadar da ilginç bir gelenek olduğunu söyleyebilirim.
Sizin oralarda ağaçlar çiçek açmış, inşAllah Mart ve Nisan aylarının gazabına uğramazlar. Çünkü, kaç yıldır bizim ağaçlarımızın çiçeklerini Mart ve Nisan ayı donduruyor.
Selam ve saygılarımla.
Bizde seçim öncesi tangırtı seçimden çok ilgi çekiyor sanırım. Yazık emeklere ve masrafa.
SilMarteniçka işi birkaç yıldır yayıldı, sevimli bir gelenek, baharı müjdeliyor.
Antalya'da bu mevsim hep açar, pek sıkıntı olmaz, birkaç günlük soğuk kaldı, zarar vermez ağaçlara dolu olmadıkça...
Selam, saygı bilmukabele
Bu sene o moda, bizimde karşı binanın yan duvarı boydan boya İmamoğlu ve bizim genç başkanın resmi olan posterle kaplı, her sabah günaydınlaşıyoruz evi havalandırırken.
YanıtlaSilPoster görmekten yıldım yemin ederim :)
SilEline emeğine yüreğini sağlık arkadaşım o anları yaşattın bize selamlar canım
YanıtlaSilÇok teşekkürler, keşke isim de ekleyiverseydiniz...
SilKoca koca asılıp bayrak gibi mahallelerimizde sallandırılan bıyıklılardan ben de muzdaribim. Pilatese gittiğim stüdyonun önünde bizim büyükşehir başkan adaylarından birinin masa örtüsü kıvamındaki bayrağı rüzgarla yukarı yukarı savruldukça bizim kata çıkıyor, gulyabaniler ortalığı basmış gibi korkunç duruyor. Bağlı olduğumuz ilçenin en az üç dönemdir görevde olan mevcut başkanıysa partisinden aday gösterilmeyince ilçemizin başkanı var deyip bağımsız aday olarak kapı kapı broşür dağıttırıyor. Anlayacağınız koltuğu bırakmayan da fetih kafasında olan da bizim için aynı yere çıkıyor. Rahatsızız, istemiyoruz. Muhtar adayımızdan ise henüz haberdar değilim. Keşke buradan da kadın aday çıksa..(Gezi dönemi sonrası bazı arkadaşlarım kendi mahallemde ben muhtar adayı olayım diye bir ittirmişlerdi beni desem?)
YanıtlaSilGerçekten sempatik görünmeye kalkıp çok itici oluyorlar, üstlerinde emanet duran şirinliklere kalkmasalar keşke. 32 dişli afiş görmekten yıldım. Dünkü sağanakta çatıya doğru savruldu adayımız :)) Ay olsaydın keşke muhtar, alem muhtar görürdü...
SilEvet şekilde görüldüğü gibi yorum gelmiş :)
Kuvvetli bir alkış değil de kuvvetli bir tokat oldu bazı sözler ve sahneler. Ben en çok çocuğun kızla olan diyaloglarını beğendim, o hiçbir şey beğenmez hallerimiz ve ee hadi sen anlat o zaman dediklerinde de içe kaçmak :)) Bir de genel olarak kendimde şunu fark ediyorum eskiden olsa kendimi hep çocukla özdeşleştirirdim, şimdi bu 'ana sana ne etti' modundayım:)
YanıtlaSilHe ya, "anan sana ne etti portakal kılıklı kart herif" :)) Pek çok sahne çok iyiydi ve anne-baba rolünde müthiştiler. Aslıhan Gürbüz'e bayılırım zaten. Dediğin gibi kuvvetli bir tokat, ana babalık zor iş vesselam, akım derken b.kum da diyebiliyorsun ya da çocuk öyle anlıyor :) Sarıldım sana kocaman...
Sil