.

.
.

6 Aralık 2022 Salı

ORADAN, BURADAN / 6 ARALIK

Bu sabah kahvaltımı 15 gün önce elcağızımla kırıp tatlandırdığım yeşil zeytinlerle yaptım. Kalamata türü, etli bir zeytindi, aman da ne güzel olmuş. Neredeyse kavanozu dipleyecektim. Babam zeytini çok severdi ve yediği zeytinlerin çekirdeklerini tabağının altına saklar, biz "Amanın hepiciğini sen mi yedin?" dersek asker gibi sıraya dizip gülerdi. Ben de miktarı abartınca çekirdekleri tabağımın altına saklamayı düşünmedim değil 😃 Yıllar önce küçük dayım nakliyesini yaptığı zeytinlerin ödemesini para olarak alamayınca birkaç teneke zeytin olarak almış ve iki tenekesini de bize bırakmıştı. Hayatımda o kadar güzel zeytin yemedim, bugünküler de dahil. Bodrum tipi kırma yeşil zeytinlerdi. Her sabah küçük bir tencere ebadındaki kaseyi doldurup kahvaltı masasının ortasına koyuyor ve dibine darı ekiyorduk. Bir sabah kahvaltıdayken alt kat komşumuz geldi, onu da masaya oturttuk, karnım tok deyince eline bir bardak çay verdik. Biz kahvaltıya devam ediyoruz, kadıncağız büyümüş gözlerle bizi izliyor. En sonunda dayanamadı: "Siz hep bu kadar çok mu zeytin yersiniz?" dedi. Yemezdik tabii ki ama o zeytin yeniyordu valla, hımm olsa da yesek yine 😃 

Doğma büyüme Ankaralı olarak zeytini bakkal ve şarküteri mağazalarında işlenmiş olarak gören bir insan evladıydım. Evlenip Denizli'ye gittiğimizde eve nevale almak için Denizli'nin meşhur Hâl'ine yollandık, mevsim sonbahar. Kapıdan içeriye girince kasalar ve çuvallar içinde yeşil yeşil bir şeyler gördüm. Bir an boş bulunup "Vay canına" dedim, "bu mevsimde can eriği oluyormuş buralarda". İyi ki tadına bakmak gibi bir gaflette bulunmadım. Kocam Bey güldü, "Yeşil zeytin onlar" dedi, aydınlandım. O yıldan itibaren de zeytinlerimizi evde yapar olduk. Cehaletten bilgeliğe geçtik, kendimizin zeytin ağaçları bile oldu. Zeytinin ne mubarek, ne kâdim bir meyve olduğunu, ağacının güzel, görkemli, adeta yıllara meydan okuyan heykelimsi gövdelerini öğrendik, sevdik. Varolsunlar...

Dün yine diş randevum vardı son anda alınmış bir kararla. Birkaç gündür azı dişlerimden birinin sivrilmiş kenarları (yaşım ilerledikçe kurt oluyorum galiba, dişlerim sivriliyor 😃) dilimi ve yanak içlerimi kesip duruyordu, öyle ki konuşamaz hale gelmiştim. Sekreter ağlak halime dayanamayıp araya sıkıştırdı randevumu. Evden çıkarken Kocam Bey'e çıkma teklif ettim, kabul etti. "İşim bitince ararım, baay" dedim koşturdum muayenehaneye. Eve çok yakın, işim de çarçabuk bitti, aradım kendisini ve o hazırlanana kadar ara sokaklara vurdum. Eski evimizde otururken çok sık gittiğim bir sokağa daldım, yıllar var ki uğramamışım. Eskiden pazar kurulurdu orada, alışverişe gelirdim, yine oğlumun ilkokulunun kapılarından biri o sokağa açılırdı, bir yakınımız otururdu, belediyenin tanzim satış kamyonu oraya gelirdi (eskiden böyle bir hizmet vardı), çok iyi bir ayakkabı tamircisi vardı, kısacası uğramak için pek çok sebep vardı. Pazar kaldırıldı, oğlum ilkokulu bitireli yıllar oldu, yakınımız taşındı, belediye tanzim satıştan vazgeçti, ayakkabı tamircisi de ya kendini emekli etti ya da bu dünyadan emekli oldu bilemiyorum. Hiçbiri olmayınca ben de o sokağa gelmez oldum. Kocam Bey'i beklerken gidiş dönüş adımladım sokak boyunca. Evler eski yüzlü olmuş, altlarında saçma sapan pasaklı dükkanlar var çoğunun, garip isimli bir cafe açılmış, sonra kapanmış. Bir kısım bina yıkılıp rantsal ve kentsel acaip yapılara dönüşmüş. Bitpazarı benzeri bir dükkanda hayatımda gördüğüm en saçma ürünler kapı önünde satışa sunulmuş (cam bir vazoya doldurulmuş alelade taşlar mesela). Yolun sonunda yıllar ötesinden kalabilmiş iki katlı bir evin bahçesindeki küçük kulübenin camına "Dükkan kapandı, ayakkabı bırakmayın" yazılmış, bahçeye ise yere dökülen mor begonvillerden adeta bir halı serilmiş. Teftişi tamamlayıp caddeye çıktığımda Kocam Bey'le buluştuk ve Kalekapısı'na doğru yürüyüşe geçtik. Niyetimiz Tophane'deki belediyenin cafesinde oturmaktı ama cümle Antalya halkı oraya geldiği için yer bulamadık, sakin bir başka cafeye kırdık rotayı, varsın deniz görmeyiverelim. Dönüşü yine yaya olarak gerçekleştirdik, 14 bin adım atarak protezlerimi yağlamış oldum 😃

Bugün yine PTT'den kargo yollamam gerekiyordu, geçen haftaki yoğunluğu düşününce biraz geç gitmeye karar verdim ama değişen bir şey olmadı, kuyruk yine kapıya uzanmıştı ve ağır ilerliyordu. Yarım saat kadar bekledim, o sırada posta görevlisi geldi ve işlemi bitmiş kargoları toplamaya başladı ki normalde saat 3'ten sonra yapılır bu işlem ama arkadaş çok sert ve çok cevvaldı. Bankın üzerine koyduğum kargom yüzünden kızdı bana, "Alır götürürüm ha" dedi, "E götür para vermeden yollanmış olur" dedim ben de. İnsanların densizliği deli ediyor beni. 10 kiloluk kargoyu kucağımda taşıyacaktım herhalde. Haliyle işlemim tamamlanmadan çekti gitti, bizim kargolar yarına kaldı. Ter içinde PTT'den çıktım ve bari biraz yürüyeyim dedim. Yol üstündeki çiçekçiden kendime şu çiçekleri hediye ettim:

Şimdi kahve içme zamanı...


12 yorum:

  1. Ailece zeytin sevenlerdeniz. Mersin'de yaşarken pazardan zeytin alıp kendimiz kırarak tatlandırırdık. Damak tadınız neye alışmışsa öyle gidiyor. İzmir Urla'ya taşınınca Hele semtimiz de Zeytinalanı olunca küçük bahçemizdeki zeytin ağacı bu yılki ürünümüzü hediye etti. Zeytin ve ceviz ağaçları bir başkadır benim gözümde.
    Bu yıl sanırım tüm kargo şirketlerinden şikayet var. İyi şeyleri vurgulamak adetimdir. Mersin Yenişehir'de tüm personeli ile harika çalışan bir PTT Kargo vardı. Burada çok sıkıntı çektik. Evden hiç çıkmadığımız halde "Uğrandı, evde bulunamadı" ifadesi çok canımızı sıktı. Evde teslim ücreti ödemiş paketi zorluklarla postaneden aldık.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zeytin de, ceviz de çok kıymetlidir benim için de. Kargo şirketleri çok pahalı, yakında yılbaşı diye yine zam yaparlar. PTT nisbeten, ben memnunum hizmetinden ama şube çok kalabalık oluyor. Beni tanıyan bir memur hanım vardı ama o gün izinliymiş o yüzden sıkıntı oldu biraz.

      Sil
  2. "Dükkan kapalı, ayakkabı bırakmayın" notu ne hoş! :)
    Zeytin oldum olası sevdiğimdir, eskiden daha çok siyah zeytin severdim, son senelerde her türlüsüne bayılıyorum. Afiyet olsun, şifa olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazının yazıldığı beyaz badanalı kulübe de hoştu Ekmekçim. Siyahı ben, yeşili eşim yapıyor bizde ve herkes kendi yaptığını yiyor. Ben kırma seviyorum, marketten aldım ama diğerleri bahçeden. Sağolasın...

      Sil
  3. zeytin candır :) ellerinize sağlık ve afiye tolsun öğretmenim
    çiçekleriniz de şahaneymiş. ömürleri uzun olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de zeytin candır. Çiçeklerim şahane ama pek uzun ömürlü olmadı ne yazık ki, büktüler boyunlarını...

      Sil
  4. Yazıya zeytin yerken denk gelmek:) Kahvaltı niyetine canım sadece zeytin istedi, bilgisayarın karşısında kızarmış ekmek ve kahveyle tatlı tatlı yerken hoş oldu:)
    Sevgiler Nurşen Hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oh kızarmış ekmekle de ne güzel olur, afiyet olsun Sezercim...

      Sil
  5. Zeytini evde yapmak nasıl olur diye bir düşündüm. Benim yakın arkadaşım vasıtasıyla İskenderun'dan geliyor bana zeytinler. :) Çiçekler enfesmiş, bi tane de ben alsam dedim ama önce kokina almam lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeşili de, siyahı da her gün suyunu değiştirerek tatlandırmak gerekiyor önce. Sonra tuzlu suda salamura yapılıyor biraz limon tuzu ilavesiyle. Çabuk yenecek kıvama gelsin derseniz yeşilleri dilmek ya da kırmak gerekiyor. Yok bütün istiyorsanız tatlanması biraz uzuyor haliyle. Hatay zeytini çok güzel olur, şanslısınız. Kokina ben de alacağım ama şimdi alsam buruşacak, bir hafta sonra amırım sanırım...

      Sil
  6. Zeytin gerçekten çok farklı bir meyve. Ben onu ağaçta yetiştiği için meyve kategorisine alıyorum. Fabrikalarda zeytinin çekirdeğini nasıl değerlendiriyorlar bilmiyorum ama, fındığın kabuklarını fırınlarda yakarak ekmek pişirdiklerini gördüm. Ben zeytin ağacı yetişen bir bölgede değilim ama, bir zamanlar iri zeytin çekirdeklerini işleyerek kendimize tespih yapardık.
    Para kazanmak için toplumun ihtiyaçlarına yönelik hizmet veren kurum ve kuruluşlarda böyle sorunlar yaşanabiliyor.
    Güzel ve keyifli bir paylaşımdı. Kaleminize ve emeğinize sağlıklar diler, teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zeytin bence de meyve. Çekirdeği aynı fındık kabuğu gibi değerlendiriliyor Recep Bey sıkım sonrası, Pirina diyorlar ve çok kalorili bir yakıt olarak kullanılıyor. Sanırım sabun yapımında falan da kullanılıyor. Ayvalık 'da zeytin çekirdeklerinden muhtelif eşyalar yapıyorlar. Hasılı ölüsü dirisi yararlı. Güzel sözlerinize teşekkürler, iyi hafta sonları...

      Sil