.

.
.

3 Eylül 2018 Pazartesi

AĞUSTOS OKUMALARI

Şaka maka yazı yolcu etmek üzereyiz, Ağuştos'u da selametledik diyeceğim ama o bizi pek selametlemedi. Dolarlar, eurolar zıpladı, kriz kapıya dayandı, yetmedi şarbon telaşı sardı. Dur bakalım Eylül ne sürprizler sunacak, Egeli lehçesiyle "Yetti gaari!" diyor ve Ağustos kitaplarına geçiyorum. Bu ay 10 tam, bir yarım kitap okumuşum ama bence 15 kitabı bedel, zira 3 adet tuğla vardı okuduklarım arasında.


-İşte tuğlalardan ilki, çok sevdiğim ve okumakta nedense bugünlere kadar geciktiğim Bulgakov'un pek şükela eseri "Usta ve Margarita". T. İş Bankası Kültür Yayınları tüm kitaplarını, hem de pek hoş kapaklarla basmış, ben de denk geldikçe okuyorum. Külliyatı tamamlamama bir ya da iki kitap kaldı yanılmıyorsam. "Usta ve Margarita"ya gelince; Moskova'ya inen şeytan ve maiyetinin maceralarının yanısıra Usta ve Margarita'nın aşkını, eski Kudüs'te vali Pontius Platus'un yaşadıklarını "bu kadar da olmaz, bu nasıl hayalgücü doktor?" düşüncesiyle okumak çok keyifliydi. Alttan alttan gelen keskin Sovyet hicvi ise ayrı bir mevzuydu tabii ki. Gerçi son sayfalara doğru Woland ve avanesinin marifetlerinden bezip "eh, artık yeter" dediysem de onu da kitabın tuğlalığına verin. Bence okumadan ölünmeyecekler arasında...


-"Oya Baydar hakkında bilmediğim bir şey kalmış mıydı?" diye düşündüm kitabı alırken ama nehir söyleşi okumanın cazibesi baskın geldi. Dürüst, samimi ve sıcak bir söyleşi olmuş "Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk", Ebru Çapa iyi iş çıkarmış, tabii çıkarana değil çıkartana da bakmak lazım :) Zorlu bir yaşam karşısında dik duruşu satır satır hissediyorsunuz okurken. Son kitabı "Yolun Sonundaki Ev"in de izini sürüyorsunuz ayrıca. Zaten Oya Baydar'ın külliyatını ve hakkında yazılanları okuyanlar o kitapta O'ndan çok şey bulmuşlardır. Romana konu olan mor salkımlı ev yazarın şu anda oturduğu evmiş.Oya Baydar sevenlerin kesinlikle beğeneceği bir kitap, okumadan geçmeyin...


-Tuğlaların arasına bir polisiye arası verip kafayı dağıtmaktı amacım ama vermesem de olurmuş. "Mina" açık ara bu ayın en tatsız okuması oldu. Kitaptaki aynı avukatın isminin Fatih'le başlayıp Fırat'a, oradan Adnan'a ve sonra tekrar Fatih'e evrilmesi ilginç bir durumdu. Yazar farkında değildi belki ama okur farkında, ben ettim, siz etmeyin...

   
-"Doğal Roman"a roman demek ne kadar doğru bilemeyeceğim, eğlenceli ve düşündürücü metinlerden oluşmuş bir kitap. Tuvaletler, sinekler, kediler, bitkiler, gündelik hayatın sıradan detayları, kısacası adı gibi "Doğal" bir kitap ve çok keyifli. Okuyunuz...


-Çocukluğumun ve ilkgençliğimin (benim kuşağım iyi tanır) en popüler gazetecisi Mete Akyol'u okumak hoş oldu, yakın tarihe geri döndüm. İsmet İnönü'lü, Ecevit'li, Cevdet Sunay'lı zamanları, Kıbrıs Çıkarmasını yeniden yaşadım, bazı anılar oldukça eğlenceliydi. Tek kanallı, siyah-beyaz TV zamanlarının ekranına bakıyor gibi oldum, Nostalji sevenlerdenseniz "Bir Başkadır Benim Mesleğim"i seveceksiniz.


-Yapı Kredi Yayınları bu aralar oldukça güzel kitaplar basmakta. "İnsan Dengesi" de bunlardan biri. Birlikte uzun zamandır aynı ıssız adada tatil yapan iki aile yola çıkmak üzereyken aralarına eski bir arkadaşın kızı ve köpeği katılır. Annesi ve babası üvey abisi tarafından öldürülen kız uzun bir psikolojik tedavi sürecinden geçmiştir. Adaya birlikte gidilir ve 30 gün kalınan adada gün gün neler olduğunu okuruz. Hem ada tasvirleri, hem kızın yaşadıklarının anlatımı açısından benim bu aralar okuduğum en iyi kitaplardan biriydi, tavsiyelerimden bir diğeridir...  


-Bu ayın tuğlalarından ikincisi Fransız yazar Jean Michel Guenassia'nın "İflah Olmaz Optimistler Kulübü" idi. Kitap sevgili Macera Kitabım Özlem'in bana yeni yıl hediyesi idi, okunmak için Ağustos ayını bekliyormuş. Soğuk mevsimde gelip sıcak mevsimde içimi ısıttı :) 725 sayfayı okurken bir anından bile sıkılmaz mı insan, çok beğendim. Çok okuyan, fotoğraf çeken, matematikle arası iyi olmayan, Balto isimli cafede langırtta önüne geleni yenen ergen Michel Marini günün birinde o cafedeki arka odayı keşfeder. Burası Demir Perde ülkelerinden kaçıp gelmiş, sevdiklerini arkalarında bırakmış ve kendilerine "İflah Olmaz Optimistler Kulübü" adını vermiş bir grup insanın buluştuğu bir mekandır, Michel çok geçmeden onların aralarına karışır. Zaman zaman bu mekana Sartre ve Joseph Kessel de takılır. Michel bir yandan burada hayatı öğrenirken bir yandan da ailevi ve kişisel sorunlarıyla boğuşmaktadır. Sonra Sacha girer hayatına, bir sırla birlikte. Yazarın kendi yaşamından da izler taşıyan kitaptan daha fazla spoiler vermeden derim ki çok okunası, sayfa sayısı gözünüzü korkutmasın...


-Araya bilindik Nasreddin Hoca fıkraları sıkıştırılarak bir nevi masalımsı roman yazmış Rus yazar Solovyov. Nasreddin Hoca Buhara'da ve kötülüklere karşı (en çok da Buhara emiri ve yardakçılarına karşı) savaşıp huzur kaçırmakta. Lakin bizim Hoca beynelminel olmuş "Huzur Bozan Nasreddin"de, biz Sivrihisar'da doğup Akşehir'de ölmüş bilirdik ama yazara bakarsanız Buhara eşrafındanmış :) Hoca'ya çok özel bir sevginiz ve ilginiz yoksa kendinizi yormayın derim :)


-Alberto Manguel'in alışılmış kitaplarının aksine bir kurgu roman "Yabancı Bir Ülkeden Haber Geldi" ve okuma üzerine kitaplar yazmış bir adamın kurguyu da ne kadar güzel yapabileceğini ıspatlıyor. Kanada'da başlayan öykü geri dönüşlerle muhtelif kişilerin ağzından (çocuk, anne, baba) Cezayir, Paris ve Arjantin'de devam ediyor. Spoiler vermek istemiyorum ama şahane bağlantılarla dünya çapındaki toplumsal sorunlar ele alınmış. Bence okuyun bu sert kitabı, çok etkileneceksiniz...  


-Ve ayın en ağır tuğlası, 800 küsur sayfa ve yazarın üslubu açısından okuması oldukça zorlayıcı bir kitap "İtiraf Ediyorum". Zira Jaume Cabre birinci tekil şahıs olarak anlatıp dururken birdenbire kendinden üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmeye başlıyor. Alışana kadar bir süre iki farklı kişiden bahsedildiğini sanıyorsunuz. Sonra ana öykü akıp giderken, tam öykünün içine girip olayları ve sahısları çözmeye başlamışken hop paragraf arası bile vermeden yüz yıl geriye dönebiliyorsunuz. Kitabın yarısına kadar bu anlatım nedeniyle hayli bocaladım, esas itibarıyla iyi bir konu, çok detaylı, geçmiş zamanlar katmanlı, olaylardan olaylara atlanıyor. Bir kemanın ve el yazmalarının peşinde yolculuk yapıp duruyoruz. Bunca kalın  bir kitabın ve bunca olayın hakkından gelmek haliyle biraz zaman istiyor. Her dakika yanımda taşımak kütlesinden dolayı imkansız olduğundan bir başka kitapla birlikte sürdürdüm okumayı, hala 200 sayfam var ama azimliyim iki güne bitireceğim. "Tavsiye eder misin?" derseniz, daha sade bir üslupla yazılmış olsaydı "Belki" diyeceğim ama bu durumda "Hayır!"


-Ve Ağustosun son kitabı, Norveçli yazar Dag Solstad'ın yine YKY'den çıkmış "Mahcubiyet ve Haysiyet"i oldu.  Çok fazla methini duyduğum 110 sayfalık bir roman, lakin YKY dışında başka bir yayınevi bassa 110 sayfa olur muydu emin değilim. O minnacık puntoları takip edeceğim diye gözlerimden olacaktım :) Son zamanlarda enfes kitaplar basıyor YKY, gelgelelim puntolar, ah o puntolar... Kitaba gelince, beklentim epey yüksekti umduğumu fazla bulamadım ama yine de iyi bir okumaydı. Meslek yaşamının sonuna yaklaşmış, kendi halindeki edebiyat öğretmeni Elias Rukla sıradan bir okul gününde, Ibsen'in "Yaban Ördeği" isimli eserini yorumladığı bir dersten çıkınca yaşadığı, görünüşte basit bir olayla hayatını sorgulamaya başlayacaktır. Sonrasında da hayatı bir daha eskisi gibi olmayacaktır. İlgi çekici bir roman, psikolojik açılımlardan hoşlananlar için daha da keyifli olabilir...

Eylül ayında da güzel kitaplarda buluşmak dileğiyle... 

11 yorum:

  1. Tuğlaların ikisini de çok merak ediyorum !!! :)

    YanıtlaSil
  2. Sizin okumalarınızı mutlaka not ediyorum kendime. Elim boşaldıkça ekliyorum alışveriş listeme,sevgiler :)

    YanıtlaSil
  3. Birbirinden güzel ikisi de, okunacaklar listesine dahil edildiler. Tanıtım için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  4. İtiraf Ediyorum'u ben çok beğenmiştim ama senin kurduğun cümleler gibi cümleler kurduğumu çok net anımsıyorum. Ben de kim kimdir, şim kim konuşuyor falan diye bocalarken geriye dönüp dönüp durmuştum. Sonra mevzuyu çözünce, yazarın dilini anlayınca okumak keyifli olmuştu. Zor bir kitap kabul ama benim çok severek okuduğum kitaplar listesinde kendisi. Michel'e gelince, yeme de yanında yat o çocuk yahu :)
    Bu ay okuduklarınla yine bunalımlara soktun beni ama olsun yahu.
    Öperim çok

    YanıtlaSil
  5. Merhab İflah Olmaz Optimistler Kulübü nü okudum ve bir boşluğa adım atmış oldum. Bu kitap tarzında öneriniz olabilir mi çok aradım yeri hala dolmadı. Yardımcı olursanız sevinirim. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun ve katman katman açılan bir aile öyküsü önereyim size, "Sekizinci Hayat", benim için geçen yılın en iyi kitabıydı...

      Sil
    2. Tavsiye için teşekkür ederim. Tavsiye ettiğiniz kitap maalesef stoklarda kalmamış. Sahaflardan bulana kadar varsa başka tavsiyenizi kabul edebilirim.

      Sil
    3. O zaman "Moskova'da Bir Beyefendi" diyeceğim.

      Sil
    4. Siparişi verdim yeni yılın ilk kitabı olacak :) Tavsiyeniz için teşekkür ederim.

      Sil