.

.
.

18 Kasım 2015 Çarşamba

HASTANE GÜNLÜĞÜ 4

Az evvel nöbeti kızkardeşe devredip  geldim. İlk işim hastaneyi üstümden atmak oldu, kendimi uykunun kollarına bırakmadan önce güncel hayattan kopmamak adına iki satır yazayım istedim. Hani "burama kadar geldi" derler ya, derlerken de boyun civarında bir yeri gösterirler, tam da o hallerdeyim, hatta burun hizasına kadar çıkmış olabilirim. Hastane kokusundan, mavi, beyaz, kırmızı üniforma görmekten, ilaç, serum, sonda takibi yapmaktan, idrar ve kan görüntülerinden, günde onlarca kere el yıkamaktan, kafeteryadaki kahvenin madeni tadından, en alt seviyeden en üst seviyeye azar işitmekten-evet 3 gün önce çöpleri toplayan görevli bile geri dönüşüm kutusuna pet şişe attığım için azarladı beni, neymiş onu yeni boşaltmışmış, elindeki konteynere atmalıymışım, sustum valla-3 değişik pencereden gördüğüm Ankara manzaralarından bıktım, usandım, sıkıldım. Ömrümün geri kalanı hastanede geçecekmiş gibi hissediyorum, tek yapabildiğim okumak ama gecenin belli bir saatinden sonra uyku galebe çalıyor. Lakin hastamız çok hareketli, onu kontrol etmekten uyuyabilmem mümkün olmuyor, zaten kendi yatağında bile çok zor uyuyan bir insanım. Ne diyeyim bunlar da geçer, neyse ki hastamızın durumu iyiye doğru gidiyor, umarım tez zamanda taburcu oluruz. 

Yan odada yaşlıca bir karı koca yatıyor. Dün gece babama geçmiş olsun ziyaretine geldiler, kadın meraklı biri. Hemen "kardeşin yok mu?"diye sordu, "2 kardeşiz dedim, ben olmadığımda kalan kızkardeşim". "Onu biliyorum" dedi, "kardeşin yok mu?" Meğer oğlan kardeşimiz yok mu diye sorarmış, bizi beğenmedi :) "Yok" dedim pek üzüldü, "olsa babanıza bakardı" dedi. "Biz de bakıyoruz" dedim, "olsun o başka" dedi. Sonra daha derin sorgulama başladı: "Nerde kalıyorsunuz?" "Evimizde". "Kimin evi?" "Babamın". "Kat mı, gecekondu mu?" "Kat". "İyi" dedi, "baban ölünce iki bacı paylaşırsınız". Babam sağken miras paylaşımı yaptığına göre gider diye bekledim ama yüzümdeki ifadeden kızdığımı anlamış olacak ki "Aman" dedi, "dünya malı dünyada kalır". Onlar gidince hemşire bankosundan bağırışlar gelmeye başladı. Epeyce yaşlı ve huysuz olduğu yüzünden belli bir erkek hastanın kanı alınırken sanırım damar zor bulunmuş ve biraz kanlı olmuş işlem. Adam ortalığı ayağa kaldırdı: "Ben buraya para verdim, işinizi doğru yapın". Allah hastanın da hayırlısını versin demek geliyor böyle durumlarda. Çok sayıda erkek sağlık görevlisi var nöbete kalan. Bu sabah doktorun biri alışkanlıkla "hemşiranım" diye seslenir seslenmez farkına vardı ve "hemşire bey" diye düzeltti, çaktırmadan çok güldüm. Bunlar da olmasa at kendini en üst kattan :)

Şimdi ben biraz uyumak istiyorum, günlüğün umuyorum ki son bölümünde görüşmek üzere. Şuraya bir sonbahar manzarası bırakıp gideyim, Kurtuluş Parkı'ndaki çok sevdiğim "Kuşlu Kadın" heykeli eşliğinde:


2 yorum:

  1. Almanya'da yaşayan arkadaşım, burada annesini hastaneye götürdüğünde karşılaştıkları dolayısıyla iki ülkeyi karşılaştırmıştı ister istemez. "Almanya'da hastanın yanında kesinlikle refakatçi kalmıyor. Hemşireler her şeyi en iyi şekilde yapıyorlar" demişti. Kendisi de hemşire. O aklıma geldi şimdi. Kolaylıklar diliyorum size. En kısa zamanda toparlarsınız inşallah.

    YanıtlaSil
  2. Canım Leylağım,
    Bu sıkıntılı günlerin su gibi akıp geçsin inşallah,
    Bilirim hastane günlerini,
    Allah acil şifa versin babacığına,
    "Her zahmetin bir rahmeti vardır"
    dedi bizim de hastane günlerimizde bir aile dostumuz,
    Sabırla hayır dualarıyla inşallah sağlığa ve selamete kavuşursunuz
    sevgiler sana

    YanıtlaSil