.

.
.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

KÜÇÜK BİR GEZİ

Hani geçen gün "Aşk-ı Memnu" dizisini tesadüfen izleyip karar vermiştim ya, zengin olup yalıda oturmak, sosyeteye dahil olmak istemiyorum diye, dün geçirdiğim yoğun günden sonra istemediklerim arasına cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlık da eklendi. Vallahi kendilerini bizatihi buradan tebrik ediyorum; uçağa bin, yurtiçi-yurtdışı gezilere git, otomobillerde yolculuk et, yabancı yataklarda uyu, ye-iç, toplantıya katıl, konuşma yap, konuşulanı dinle, çok zor çok. Ben dün sabahın 5'inde başlayıp öğleden sonra 3'de sona eren bir Isparta yolculuğundan sonra bile ıskartaya çıktım. Bugün parçalarımı yerden toplamaktayım.

Sabahın 5'inde Isparta yollarına düşme nedenimiz oradaki bir kurum için mülakat sınavına çağrılmış genç yakınımıza eşlik etmekti. Şehrin dış taraflarında, Eğirdir yolundaki Kurumun güzel bir bahçesi vardı. Mülakatın sona ermesini beklerken kırmızı pabuçlu Leylak olarak çevreyi keşif gezisine çıktım. Suyu çekilmiş bir süs havuzunun yan tarafındaki, zamanı geçmiş mor salkımların süslediği çardağın tabanı silme kurumaya yüz tutmuş çiçek petali ile kaplıydı. Morumsu loşlukta onların üstünde hışır hışır yürümek çok hoşuma gitti.

Bu gördükleriniz Leylak ve ekibinin gölge oyunu :))

Mülakat erken bitince hazır yakınına gelmişken bir Eğirdir gezisi yapalım dedik ve bastık gaza. Yirmi dakika sonra oradaydık, şehrin tepeden görünüşü muhteşemdi. Ancak aşağıya inince o güzelliğe karşın çok bakımsız olduğu kanaatine vardık. Yukarıdaki Eğirdir Kalesi, MÖ 4. yüzyıldan beri ayakta olduğu söyleniyor.

Tabelasını görüp ziyaret için birsürü basamak tırmandığımız, kale surlarına yaslı bir bahçede bulunan, göl manzaralı tarihi Eğirdir Evi'ni kapısına kilit vurulmuş olarak bulduğumuz için ne yazık ki gezemedik. Pencerelerden görebildiğimiz kadarıyla ne var ne yok diye baktık, bahçede bir tur attık ama şehrin pekçok yerinde sürüler halinde dolanan sinekler burada da rahat vermediği için fazla duramadık. Sonradan araştırdığımda bu sineklerin "Efemerid" ya da "Mayıs Sineği" denilen bir tür olduğunu, göl, dere gibi sulak yerlerde sürüler halinde dolaştığını ve özellikle Mayıs ayı çiftleşme dönemleri olduğu için sayılarının arttığını öğrendim. Lakin gerçekten rahatsız ediciydi.

Yukarıdaki kolajda gördüğünüz minare ile oymalı tahta kapı ve detayları Hızırbey Camiine, güvercin kabartmalı sütun başları ise şu anda kapalı çarşı olarak kullanılan Dündarbey Medresesi'ne ait. Her ikisi de Selçuklular'dan kalma ve 12.yüzyıl başlarına tarihleniyor.



Göl kıyısındaki parkta soluklanıp hemen girişteki bir manavdan aldığımız mevsimin ilk kirazlarını yedikten, küçük dalgakıranın üstünde biraz yürüyüp, göle uzanan yarımadanın ve genel görüntünün fotoğraflarını çektikten sonra sineklerden bezerek karnımızı doyurmak üzere lokanta aramaya başladık. Çarşı içinde bulduğumuz bir mekana girmeye niyetlendik, "Sinek var mı?" sorumuza "Maalesef yok" cevabını alıp gülüşerek bize gösterilen masaya oturduk. Halbuki canımız nasıl da "Sinek ızgara" çekmişti :) Bu Eğirdir'in lokanta esnafı biraz ilginç galiba, yıllar önce yine burada, bir kebapçıda yemek yiyip hesabı istediğimizde garson içeriye "Adamların hesabını görüver patron" diye bağırmıştı da bir an korku dolu gözlerle birbirimize bakakalmıştık.

Bir diğer adı da "Gülkent" olan Isparta'ya gidip gül görmediniz mi diye soruyorsanız, buyrun gül. Lakin bunlar Isparta gülü falan değil, başka bir cins. Onca bakındım gördüğüm yegane gül de bunlar oldu zaten.

Son olarak gördüğümüz bir taş fırından Isparta ekmeğimizi de alıp dönüş yoluna düştük. Bu gördüğünüz önemli bir kayak merkezi olan Davraz Dağı. Gün boyu bizi canımızdan bezdiren yaman sıcağa rağmen tepesindeki karlardan da anlamışsınızdır zaten.

Dönüş yolunda çay içmek için Karacaören Barajı'nda mola verdik. Baraj gölüne düşen dağların gölgesi ve etrafındaki yoğun ve yeşil bitki örtüsü ile güzel bir görüntü sunuyordu lakin o kadar sıcakti ki fazla kalamadık.

Çok sayıda balık çiftliğinin kurulu olduğu baraj gölünden ayrılmadan önce restoranın satış mağazasına uğrayıp cildimize gül tazeliği versin diye gülsuyu, güllü sabun, güllü krem ve midemize gül tazeliği(!) versin diye gül lokumu satın aldık.

Sıcağa rağmen güzel bir gündü, bir de ertesi günkü sürünme durumları olmasa...

17 yorum:

  1. ne güzel fotolar bunlar ..bir kez daha gezdim oraları ...kemerden -antalyaya selamlar ..

    YanıtlaSil
  2. haa unutmadan... leylağın gözünden şiirlerde okudum gelmişken...artık hep buralarda olurum ..

    YanıtlaSil
  3. çok güzel bir gezi olmuş..yorgunluğunuza değmiş..fotoğraflar,manzara,güller..hepsi çok güzel..sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. Kelebek,
    Çok teşekkürler ziyaretiniz ve güzel sözleriniz için, her zaman beklerim:))
    Benden de Kemer'e çok selamlar...

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Selma,
    Sıcağa ve yorgunluğa rağmen güzel bir gezi oldu gerçekten. Teşekkürler beğeniniz için, benden de çok sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Her güzelin bir yorgunluğu demek ki cidden yol yorgunluğu da hiç birşeyle ölçülemez :)

    YanıtlaSil
  7. Kuzum bütün bu isimleri not ettiğini söyle lütfen, yoksa ben Alzheimer ilaçlarına başlayacağım:))
    Yorulmuşsun ama değmiş doğrsu. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. Leylak Dalı...adını değiştiriyorum: Gezinti koyuyorum..ha ha ha aha .. leylek havada görüldü herhalde..Eğirdir gölünü birkeç yıl evvel gezmiştim.. kıyıları yeni yapılıyordu.. tekne ile tur bile atmıştım.. Çocukluğumda haritalarda Eğridir olarak geçen gölün Eğirdir olduğunu da öğrenmiştim:P Kırmızı pabuçlar gözden kaçmadı ..

    YanıtlaSil
  9. Fundacım,
    Yol yorgunluğu da var da en çok sıcak bezdirdi bizi, sanırsın, Ağustos ayı. Ama kısa da olsa hoş bir gezi oldu.

    YanıtlaSil
  10. Yetenek Kraliçesi Nedukçum,
    İsimleri not etmedim ama sen de Alzheimer oldum diye korkma zira buralar bizim mahalle:)) Bu isimler aşina bana, görmesem de varlıklarından haberdarım o yüzden unutmuyorum. Marmarise gelsem senin bildiklerini de ben not alırım.
    Sevgiler canım...

    YanıtlaSil
  11. Nefis kadın, şeker kadın,
    Dedem Korkut geldi boy boyladı, soy soyladı adımı Gezenti olarak değiştirdi:)) Valla henüz leylek görmedim ama ha leylek ha leylak ne farkeder:)
    Eğirdir çok güzel ama bakımsız geldi bana.
    Kırmızı pabuçlar eskidi bile, oysa çok rahattı:))
    Öptüm...

    YanıtlaSil
  12. Bir gün ses çıkmayınca, "nedir bu, hastalık mı aman ha!" endişesine kapılmıştım, meğer gül diyarına gidilmiş.
    Şahaneymiş!
    :))

    YanıtlaSil
  13. Ekmekçim,
    Sağol canım ya, tarafından merak edilmek ne güzel:)) Bu hafta evdeki trafik çok yoğun, yatılı misafirler, gelen-giden, böyle günübirlik geziler. Evet gül diyarına gittik ama inan gördüğüm yegane gül fotoğraftakiydi. Çok aradı gözüm gül ve lavanta tarlası ama ıııh, hiç görmedim.
    Günün çok güzel olsun...

    YanıtlaSil
  14. Valla ne varsa bizim ülkemizde var,ah bir de değer bilsek be Leylağım Dalım :(

    YanıtlaSil
  15. Leylak Dalıcım, iki gündür eve çakıldım... Ayağım biraz rahatlasın diye...
    O kırmızı ayakkabılarına bayıldım... İsparta resimlerine de... şöle bi kıyıcığından geçmiştim Isparta'nın...

    YanıtlaSil
  16. Edacım,
    Haklısın valla, biraz da bakımlı tutabilsek.
    Sevgiler, cicilerini güle güle kullan:))

    YanıtlaSil
  17. Lalem,
    Ben dizimi tekrar ağrıtmaya gidiyorum, hayırlısı:))

    YanıtlaSil