"Mart diye bahar geldi" demiş bir şiirinde Yılmaz Erdoğan. Gelip gelmemekte sanki biraz kararsız, cuma ve cumartesi gerçekten bahar havası yaşadık ama gece öyle bir yağmur indirdi ki şimşekler, gökgürültüleri, "Amman" dedik "bahar geri gitti, yarın Runatolia koşusu nasıl olacak?". Gel gör ki sabah yağmur dinmiş, hava bulutlu idi, öğleye doğru da güneş çıktı. Belli ki bahar kapris yapıyor. Zaten ağaçlar çoktan çiçeklendi de yapraklar bile çıkmaya başladı. Baharı bekleyen kumru modunda Şubat ayında okuduklarımı paylaşayım istedim bugün. Ocaktaki eksiklerimi tamamlamak için var gücümle okudum bu ay, yılın 21. kitabını yarılamışken Mart geldi. Şimdi neler okumuşum bir görelim:
-Şubatın ilk kitabı Hernan Ronsino'nun kaleme aldığı "Raydan Çıkan Trenler" oldu. İflah olmaz bir trenkolik olduğum için adına aldandım mı desem, ne desem bilemedim. Arjantin'de geçen bir olayın dört farkli kişinin ağzından anlatıldığı ve sonunda çözüme ulaştığı bir öykü bu. İlginç olan benim dışımda pek çok kişinin olumlu eleştiri vermesi ama ben sevemedim...
-Kısa bir süre öncesine kadar Milliyet gazetesindeki köşe yazılarıyla tanıdığımız Gökçer Tahincioğlu'nun kitabı "Mühür" bir Türkiye anlatısı adeta. Tarikatlar, din istismarı, kayıp çocuklar, çıkar ilişkileri, bağnazlık akıcı bir anlatımla okuyanı sürüklüyor...
-Benim kitabımın da çıktığı Ayizi Yayınevi'nin yayın hayatına son vermeden evvel piyasaya sürdüğü son kitap "Kural Tanımayan Bir Moda Kılavuzu". 21 yüzyılın beden politikaları ve modaya bakışı feminist bir yaklaşımla ele alınmış. Meraklısı için iyi bir rehber. Yanında bonus olarak da fotoğraftaki şahane "Yazmaktan Vazgeçme" posteri var...
-Dizelerin efendisi Şükrü Erbaş'ın son şiir kitabı "Otların Uğultusu Altında" ve her zamanki gibi çarpıcı ve oldukça hüzünlü...
-Bu ayın en severek okuduğum, en etkilendiğim kitabı oldu Kemal Varol'un "Aşıklar Bayramı". Baba-oğul hesaplaşmasına dair bir kitap bu ama insan okurken kendi ile de hesaplaşıyor bir yandan. Adeta hüzünlü bir türkü idi, ezgisi uzun süre yüreğimde duracak...
-"Ece" bir çizgi roman serisinin 5. kitabı, günümüz çalışma hayatının, bir gazete ofisinde olup bitenlerin yansımasını görüyoruz Ece'yi anlatan karelerde. Eğlenceli...
-Albert Sanchez Pinol'un "Soğuk Deri"si oldukça ilginç bir okuma oldu benim için. Fantastik unsurların da yer aldığı kitap aslında gerçeği fantastik kılıfında vuruyor insanın yüzüne. Antarktika'nın ıssız bir adasına meteoroloji uzmanı olarak bir yıllığına giden kişiye adada arkadaşlık edebilecek fener bekçisinden başka kimse yoktur, o da bu işe pek gönüllü değildi. Zaten hiçbir geminin uğramadığı bu adada fener niye vardır, o da tartışılır. . Başlangıçta sakin görünen ada yaşamı da karanlığın çökmesiyle birden değişir. Farklı bir okuma deneyimi yaşamak isteyenlere öneririm...
-Hatice Meryem'in ilk kitabı "Sinek Kadar Kocam Olsun"dan bu yana sıkı takipçisiyim. Hafiften ironik dili ve akıcı anlatımını severim. "Yetim" yazarın son kitabı, anası-babası sağ olsa da yetim olabilme halini anlatan bir kız çocuğu var bu kitapta ki anlattıkları insanın içini üşütüyor. Yer yer korku filmi gibi geliyor insana okudukları. Tavsiyemdir...
-"Yalan Satıcısı" roman içinde roman gibi, bir yazım sürecini kahramanları içiçe geçirerek anlatıyor. Keyifli bir kitap, paragrafların içinde yer yer Nilüfer'e de rastlamak mümkün...
-Mine Söğüt'ün son kitabı "Gergedan" oldukça sert ama bir o kadar da gerçekçi bir kitap. Yer yer ürkerek okuyorsunuz, bu kelimeleri nasıl bulup yazdı diyerek hayran oluyorsunuz, keşke ben de böyle yazabilseydim diye imreniyorsunuz, hasılı bir süre etkisinden kurtulamıyorsunuz. Kesinlikle okunmalı...
-Takipçilerim bilirler, polisiyeyi, özellikle de yerli polisiyeyi çok severim. Hele de yazarı kadınsa daha da çok ilgimi çeker. Nuray Atacık'ı da "Fener Balığı" ile tanımış ve tarzını ve kahramanlarını çok sevmiştim. İkinci kitabı "Bukalemun"da hem kahramanlarla hasret giderdim, hem de iyi bir polisiye okumanın keyfine vardım. İkinci kitap birinciyi sollamış diyebilirim. Polisiye sevenler kaçırmasın...
-"Tanrı Gözünden Irak"ı tercih sebebim Macar edebiyatına olan sevgimden kaynaklı idi. Lakin
o sakin ama derinden havayı bu kitapta bulamadım. Küçük bir kasabada,
öğretmen, papaz, diyakoz, doktor ve kasabanın diğer ahalisi arasında
geçen bir öykü bu. Tüm bu erkek güruhu öğretmenin genç, güzel ve cilveli
karısına ağızları sulanarak bakarlar. Kadın ilgi ve sevgi açlığıyla,
küçük kasaba muhafazakarlığı arasında sıkışmıştır. İşin içine bir de
yanlarında kalan lise öğrencisi yeğen girince işler iyice karışır ve
dedikodu alır yürür. Doktorun öğretmene bilinçli olarak "Bay Bovary"
diye hitabı kitaptaki en ironik nokta idi. Lakin anlatımdaki, yoksa
tercümedeki bir şey mi kitabı zevk alarak okumamı engelledi. Kısacası
tavsiyemdir diyemeyeceğim...
-"Koşarken Belli Olmaz"ı Goodreads'taki olumlu eleştirilere bakarak satın almıştım. Kitabın yazarı Burcu Arman'ın Instagram'da takipçisi olduğumu tesadüfen öğrendim (Beyaz Kadın Çatal Dilli). Bir ilk kitap olmasına
rağmen son derece derdi toplu yazılmış, okurken insanı sürükleyen, ucu
açık noktalar bırakmadan finale ulaştıran bir kitap olmuş. Gazeteci Nisan'ın ve komşusu Mutlu'nun öyküsünü siz de
seveceksiniz, tavsiyemdir...
-Norveç edebiyatını ve özelinde Per Petterson'u çok severek okuyorum. "Reddediyorum" yazarın okuduğum üçüncü-ve en sevdiğim-kitabı oldu. Yıllar sonra karşılaşan iki çocukluk arkadaşının izleğinde geçmişe dönüyor ve farklı kişilerin ağzından olayları çözümlemeye başlıyoruz. Dostluk üzerine, aile ilişkileri üzerine, hayatın zorlukları üzerine, bezginlik üzerine sakin ve sade bir dille yazılmış nefis bir kitap, tavsiyemdir...
Yeni kitaplarda görüşmek üzere...
Petterson not edildi :) Bu arada sayfanızın en sevdiğim kısımlarından biri de böylesi ay sonu kitap değerlendirmeleri :))
YanıtlaSilTeşekkürler Zihin kardeş. Petterson'u seveceğini düşünüyorum...
Silben de bu listeyi takip ediyorum. bir de ne kadar çok türk yazar okuyorsunuz.
YanıtlaSilTeşekkürler takip için. Aslında bu ay öyle denk gelmiş evet, simdi siz yazınca baktım, çoğunluk Türk yazar olmuş. Yoksa öyle bir ayrımım yok, hangisi denk gelirse okuyorum. Bu ay yabancı ağırlıklı olacak mesela. Bir de İletişim yay. editörü eniştem olunca haliyle biraz torpil geçiyorum :)
SilLeylak Dalı beni döv! daha sadece bir kitap okudum :@
YanıtlaSilbi de resmen babamın özlü sözünden kitap ismi yapmışlar; "Koşarken Belli Olmaz"! ay ben şok :))
Ay nasıl kıyıp da döveyim seni, ancak severim :)
SilYa sanırım bir kalıp söz bu "Koşarken Belli Olmaz". Kitapta da yazı işleri müdürü üstlendiği olayı başkasının kaleme alması üzerine şikayete gelen gazeteciye söylüyor. Yazarını instagramda takip ediyormuşum ama aklım neredeyse aldıktan sonra farkına vardım, belki biliyorsundur Beyaz Kadın Çatal Dilli. Oldukça iyi yazmış.
ne güzel kitaplar öğrendik...teşekkür ederiz..gergedanı çok merak ediyorum...sevgilerimle...
YanıtlaSil