.

.
.

18 Mayıs 2018 Cuma

CUMARTESİ GİBİ CUMA

Dün akşam okuduğum kitabın üstüne düşen başımı, düştüğü yerden kaldırmadan doğru yatağa götürdüm. Sadece insanlara değil, uzuvlara da iyilik yaramıyor. Götürdüm götürmesine de taş çatlasa iki saatlik uykunun sonrasında yerleştirdiğim yastıkta sağa sola dönüp kapalı duran gözlerini cart diye açtı. "Hayrola" dedim, niye uyandın?". "Bir sebep olması mı lazım, kaçtı uyku" dedi. Benim başla başedilmez, kafasına göre takılır. Bir süre ayağımda, pardon beynimde sallayıp uyutmaya çalıştım ama nafile, savmış uykuyu, cin gibi olmuş. Gidip tableti ve üzerine düştüğü kitabı alıp geldim. Gece lambasını yakıp bitene kadar kitabı okudum. Sonra tableti elime alıp yeni keşfim olan ve "Candy Crush"ın pabucunu dama atan "Toyblast"o açtım. Tesadüf bu ya 3 gündür atlayamadığım leveli ilk elde hallettim, üstelik 4 saatlik oynama hakkı kazandım. Başımın varmış bir bildiği, eh oyna dur gaari :) Şarj bitene kadar ne domuzlar avladım, ne şişeler kırdım, ne balonlar patlattım, ne hayvanları esaretten kurtardım. Kahramanca mücadelemin sonunda sabah olmuştu. Tableti biten kitabın üstüne koydum, başımı da tekrar yastığa. Bir-iki saat kadar uyumuşum. 

Antalya fena halde yaz moduna geçti, bugün derece 31'i gösteriyor, sıcak neyse de nem kötü. Kaç gündür Bey Dağları gelin duvağı gibi bir pusla örtülü. Bunaltıcı bir hava var. Zaten günleri falan şaşırmaya başladım, bu da benim yaz modum. Bugünü uzun bir süre Cumartesi sandım, sonra akşam tiyatroya gideceğimi hatırlayınca ayıldım Cuma olduğuna. Ankara'ya gidişimiz yaklaştı ya, bu geçiş döneminde ben biraz karışırım, en sevmediğim zamanlar. Ev toparlanacak, götürülecek şeyler ayarlanacak, buzdolabı ve erzak dolapları boşaltılacak falan fişmekan. Aynı şeyleri bir de dönerken yaparsın, bu kısır döngü de insanı haliyle bunaltır. Neyse tek derdimiz bu olsun. Dün Tiyatro Festivali başladı. Eski görkemi olmasa da izlenecek bir-iki iyi oyun bulunuyor. İlk başladığı yıllarda İtalyan Sokak Tiyatrosu gelirdi ve açılışta olağanüstü bir açıkhava gösterisi düzenlerdi. Havada uçan insanlar falan, tam bir görsel şenlik. Şimdilerde adı uluslararası olsa da çoğunluk bizim Devlet Tiyatroları, birkaç tane yabancı grup var, onlardan ikisine bilet aldım, zaten Ankara'ya gidişimle çakışıyor, istesem de diğerlerine gidemezdim. Bu akşamki oyun "Yllana Theater" isimli İspanyol bir ekibin sahneye koyduğu "The Gagfather". Genelde sözsüz oyunları seçiyorum, geçen yıllarda aynı ekibin "Bankerler" isimli bir oyununu izlemiş ve olağanüstü performanslarına hayran kalmıştım. Pazartesi günü gideceğim oyun ise Brezilyalı "Academia de Palhaços" grubunun "Elveda Ölü Palyaçolar" isimli gösterisi. Bakalım memnun kalacak mıyım?



Dün sabahtan beri bir türlü yakalamaya muvaffak olamadığımız bir minik kedi sürekli miyavlıyor. Çoğunlukla bizim arabanın altını mesken tutuyor ve ne yaparsak yapalım yanaşmıyor. Arabanın yanına su ve yiyecek koyuyoruz, çıkıp yemiyor, miyav miyav devam. Hatta gece o kadar çok miyavladı ki kocam geceyarısı inip süt götürdü. İçti mi bilmiyorum, mizantrop bir kedi bu, insanlardan kaçıyor, kendi içine dönük :) Az evvel balkona çıktım, yine miyv miyv sesi geliyordu, sesi var kendi yok :)

Sıcağa ve neme rağmen Antalya en güzel demlerini yaşıyor, yavaş yavaş veda turlarına başladım. Denize karşı kahveler, sohbetler. Hele Beydağları duvağını kaldırdıysa deymeyin keyfime:


Ve son olarak 52 haftalık çelınçta 20. haftanın sorusunu cevaplayıp kaçayım, iş çok:

-Bir kurgusal/hayali kararkter olma şansınız olsa kim olurdunuz?

Düzenli takipçim olup da Küçük Kadınlar'ın Jo'sunun dün, bugün ve yarın idolüm olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. Eh haliyle ben de Jo olmak isterdim, duyorum ve gidiyorum...

3 yorum:

  1. İstanbul'da da sıcak fena tabi Antalya ile kıyaslanamaz.

    YanıtlaSil
  2. Bir Antalyalı daha buldum sanki :)) Bu antalyanın en iyi halleri dediğin gibi :))

    YanıtlaSil
  3. The Gagfather nasıldı çok merak ettim. Bu arada Akyaka fotoların şahane

    YanıtlaSil