.

.
.

7 Mart 2015 Cumartesi

"GÖKYÜZÜ GİBİ BİR ŞEY BU ÇOCUKLUK/HİÇBİR YERE GİTMİYOR"*



Nedense hep kışın bitmesine sayılı günler kalıp ilkbaharın kokusu havada titreşmeye başlarken düşüyor aklıma, sokak kapısı 6 komşununkiyle aynı ortak balkona açılan, arka balkonu Çiftlikten Anıt Kabir'e panoramik bir Ankara manzarasını kucaklayan, bize kocaman gelen küçük evimiz. Çocukluğumun ve ilk gençliğimin en güzel günlerini geçirdiğim, artık yerinde kocaman bir moloz yığını olan o dört blok. Küçük bir salona açılan iki oda, buzdolabının bile sığmadığı bir minik mutfak, tuvaletten yarım bir duvarla ayrılmış banyo, hepsi o kadardı. Gönüllerimiz o kadar genişti ki hiç daralmazdık o evde. Bir odam bile yoktu, salon hepimizin yaşama alanıydı, odalardan biri annemle babamın yatak odası, diğeri ise gelmesi olası misafirlere tahsis edilmiş dört koltuklu, camlı büfeli bir müzeydi. Temizlenir paklanır kapısı çekilirdi, içeri girmek annemin vereceği vizeye tâbiydi. Salondaki somyalardan biri-kahverengi yeşil örtülü olanı-yatak odam, annemin çeyizinden kalma tahta koltuklardan birine monteli, babamın suntadan yaptığı portatif masa çalışma odam, "küçük divan" dediğimiz, salonun hemen girişinde duran minnak somya ise oyun ve okuma alanımdı. O minnak somyayı anneannemin komşusu Ağavni tantik vermişti bize. Ağavni tantik'e apartmandaki herkes Avniyanım derdi, kocası ve birlikte yaşadıkları biri evli 3 oğlu kuyumculuk yapardı. Yaşlanıp kocası öldükten, oğulları başka şehre göçüp yalnız yaşamaya başladıktan sonra anneannemi her ziyarete gidişimizde eline 52'lik iskambil destesini alır, terliklerini sürüye sürüye anneannemin dairesine gelir, "Var mısın bir parti Tık'a?" diye babamı iskambil oynamaya davet ederdi.

Bahar önce kokusuyla gelirdi o mahalleye, incecikten bir çiçek kokusu, güneş kokusu, su kokusu gibi. Gökyüzünün rengi değişirdi sanki. Sırtımızda hala paltolarımız olsa da bilirdim ki bir aya kalmaz babam elinde bir kesekağıdı çağlayla dönecek bir akşam işten. İşte o zaman baharın gelişi resmileşecekti. Henüz kaldırım kenarındaki ağaçlar yapraksızken sıcak bir iklimde meyvelerin olgunlaştığını düşünür umutlanırdım. Babamın bana olan sevgisi çağlada somutlaşırdı. Tuza banıp ağzıma attığım her çağla sevinç olarak dahil olurdu bünyeme. Sonra ağaçlar çiçeğe dururdu. Herhangi birimizin sırasına oturunca çorap lastikleri ve uzun pembe pazenden donunun konçları görünen, Türkçe öğretmeninden ziyade komşu teyzeye benzeyen tombul ve şirin Nuriye öğretmenden öğrenmiştim çiçeklenme sırasını. Sınıfın penceresini açıp derin bir nefes alır, "Yenimahallemiz ne güzel" kelamını ihmal etmeden "önce bademler çiçeklenir çocuklar" derdi, "ardından erikler, kavaklar pamuklanınca da kiraz çıkar". Al sana en hasından Türkçe hayat bilgisi. Okulun sarmaşıklı cephesine bitişik sınıfımız bahçe duvarının dibindeki iğde ağacına bakardı. Mis kokardı çiçekleri, bahar iyice şıngırdamaya başlayınca kimbilir sınıftaki hangi kıza aşık, baharla kanı kaynamış bir genç "El Cordobes"i ıslıkla çalarak geçerdi her gün aynı saatte.  Herkes gözucuyla birbirini süzer, herkes aynı anda kızarırdı. 

Apartmanın arkasındaki şantiye renklenirdi derken, papatyalar, gelincikler çıldırır, ballıbabalar taşların arasını mora boyardı. Pisipisi otları toplardık, tüylerini yolar, sapını bir umut yastığımızın altına koyardık dileğimiz olsun diye. Üzerinde kocaman bir kurukafa ile "ölüm tehlikesi" yazan trafonun önündeki betonda çift ip atlar, ölüme inat hayata asılırdık. Ve erik tezgahlarda yerini alırdı en çarpıcı yeşiliyle, erik mutluluk demekti, bahar demekti, sevinç demekti, çocukluk demekti. Ne zamanki erik dişlerimi kamaştırmaya başladı o zaman anladım büyüdüğümü. Yine de ne kadar büyüsem her bahar geldiğinde gönlüm bir kuş oldu o eve kondu. Yakındır kanatlanıp artık ev olmayan moloz yığınının üstünde kanat çırpması...

*Edip Cansever

8 yorum:

  1. 'Kesekagidinda cagla' <3
    Ben de bir kesekagidi yenidunya getirenle evlencem :)))
    Boyke fantazyalarim var.
    Bahar cok guzel. Ankara'da bahari bu sefer yasamak istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle yap pişman olmazsın ama artık kesekağıdı da kalmadı piyasada :)
      Ankara baharı da güzel olur hani, bir de leylaklar açarsa değme keyfime, Antalya'da leylak yok maalesef :( Benim yerime de kokla...

      Sil
  2. Uzun zamandır BLog'lara bakamadım maalesef.
    Geriye dönük eski yazılarınızı okuyacağım.
    Kadınlar Günü'nüz kutlu olsun.
    Sevgiler.
    selmaer3.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oo Selma hanım ne güzel sizi burada görmek, daha dün aklımdan geçtiniz inanın. Çok teşekkürler, sizin de Kadınlar Gününüz kutlu olsun, sevgiler...

      Sil
    2. Her kitap ve ayraç aldığımda sizi bir kere daha hatırlıyorum.
      İstanbul'a gelirseniz görüşmek isterim.
      Sevgiler.

      Sil
  3. Gerçekten de evler ne büyük gelir çocukken, günler uzundur hep, vakit geçmek bilmez :)
    Ben de rüyalarımda hep çocukken yaşadığım evlere sokaklara giderim.

    YanıtlaSil
  4. Tam da bu dizeyi Yeşil Peri Gecesi'nde okumuşken.

    YanıtlaSil
  5. Merhaba,
    Yazınız küçük bir öykü gibi çok güzel. Tık oyununu anneannemle oynadıkları. Kuralları hatırlıyor musunuz?

    YanıtlaSil